19-04-2024
 
 
 
  :: Ana Menü
 
 
 
Duyurular
AKIL IÇIN YOL BIRDIR

(THERE IS but
ONE WAY for REASON)
       
(linkleri SAG TIKLAYIN
                                 lütfen)

Sn.Soner YALÇIN'dan 
dikkate deÄŸer bir yazı: 
Edebiyatla 
               AhmaklaÅŸtırma
https://www.sozcu.com.tr/
2021/yazarlar/soner-yalcin
/edebiyatla-ahmaklastirma
-6335565/
 


Önerdigimiz sayfalar:
M. SAID ÇEKMEG?L 
anisina
https://www.facebook.com/
groups/35152852543/?mul
ti_permalinks=1015385
0899667544&notif_t=grou
p_highlights&notif_id=147
2405452361090




Nuri BiRTEK
                kardeÅŸimizin
(facebook sayfasından 
              ilginç tespitler)
https://www.facebook.
com/nuri.birtek




Raci DURCAN
                  kardeÅŸimizin
(facebook sayfasından
             ilginç tahliller)
https://www.facebook.com
/raci.durcan?fref=ts



Mesut TORAMAN
                   karde?imizin
(facebook sayfas?ndan
dikkate de?er görüntüler)
https://www.facebook.
com/mesut.toraman.52









M. Selami Çekmegil 
                          kimdir!









    ____________________
BU SITE
    Selami ÇEKMEG?L’in
Yegenleri:
    Melike TANBERK ve 
    Fatih ZEYVELI'nin
 beyaz.net ekibi ile birlikte
      M.Said ÇEKMEGIL 
  an?sina ARMAGANIDIR!  


   Anasayfa arrow Arama
ADIYAMAN VE ŞANLIURFA YÖRESİ PDF Yazdır E-Posta
Kullanıcı Oylama: / 16
KötüÇok iyi 
Yazar Halit ÖZDÃœZEN   
13-09-2012
ADIYAMAN VE ÅžANLIURFA YÖRESÄ°

                                                     Halit ÖZDÜZEN
Ankara’da bazen sohbet toplantısına katıldığım geniÅŸ üyeli bir dernek mensupları, Eylül ayında Adıyaman ve Åžanlıurfa yöresiyle Nemrut Dağını da içerisine alacak ÅŸekilde otobüsle iki günlük bir gezi düzenleyeceklerini söy-lediler. Benim yöreyi “iyi bildiÄŸimi” dile getirerek, bu iki ÅŸehir hakkında kendilerini bilgilendirmemi istediler.Bu konularda gerek Åž.Urfa, gerekse Adıyaman Valilik ve Ä°l Kültür Müdürlüklerinin Web sitelerinde yeterli bilgilerin bulunduÄŸunu söyledimse de, o yöreyle ilgili tarih çalışması yaptığımı bil-diklerinden “birkaç paragraf ” da olsa bir ÅŸeyler karalamamda ısrarlı oldular.
 
Mezopotamya kökenli medeniyetlerinin Anadolu’ya giriÅŸ kapısı olan ÅŸehirlerimizi gezmenin bir-iki güne sığmayacağı belittimse de, kısa zamanda ne kadar çok yer görülebilirse o kadar yararlı olacağını söylediler. O geziye yönelik birkaç paragrafla baÅŸlayan yazı sayfalara taşınca, o yöreyi görmek isteyen baÅŸkalarına da yararı olabileceÄŸini düÅŸünerek genel paylaşımın daha uygun olacağını düÅŸündüm. Okuyucuya çalışmanın çok fazla kaynak derlenmeden kısa bir süreçte amatör bir çerçeve içerisinde “özet olarak” yapıldığını belirtirsem, ufak-tefek bazı noksanlıkların hoÅŸ görebileceÄŸini ümit etmekteyim.

Adıyaman Nemrut Dağı
Ülkemizde bu isimle anılan iki daÄŸ bulunmaktadır; birsi Tatvan diÄŸeri Adı-yaman/Kahta’dadır. Adıyaman’daki Nemrut Dağı, Basra körfezinden gelerek Mısır’a kadar uzanan bereketli hilalin Kuzey bölgesinde yer almakta; hilalin sonu Toroslar’da bitmektedir. DoÄŸu Toros silsilesi içerisinde yer alan Nemrut Dağı, yüksekliÄŸi deniz seviyesinden yaklaşık 2200 metre civarındadır. Dağın çev-resinde genellikle meÅŸe aÄŸaçlarının ve makilerin yoÄŸun olduÄŸu çalılık, koru ve ormanlar bulunmaktadır.

Nemrut Dağında Komagene Kralı I. Antiochos için yapılan anıt mezar üzerinde kırma ve çakıl taÅŸları yığılarak bir tümülüs oluÅŸturulmuÅŸ ve tümülüsün etrafındaki teraslar üzerine ateÅŸ sunağı ve Greko-Pers üslubunda devasa heykeller yapılmıştır. Dünyanın 8. harikası olarak nitelenen Tümülüs ve çevresi Fırat Nehri geçitlerine ve ovaya hakim bir tepe üzerindedir. Dağın ve heykellerin Hz. Ä°brahim’i ateÅŸe atan Asur kralı Nemrut(yaklaşık M.Ö.1750) ve kavmiyle ilgisi olmadığı halde, Urfa’ya yakınlığı nedeniyle halk tarafından heykellere “Nemrut heykelleri” adı verilmiÅŸ, zamanla da dağın adı Nemrut Dağı olarak anıla gelmiÅŸ-tir.Daha sonra çevresiyle beraber mili park ilan edilen daÄŸ ,UNESCO tarafından koruma altına alınmıştır.
 
1970’li yıllarda yapılan festival sırasında Kahta Kaymakamlığındaki görevim yanında aynı zamanda Turizm dernek baÅŸkanlığını da yürütmekteydim. Ä°çe-risinde bulunduÄŸum Festival komitesi Adıyaman ve Kahta’daki kamu görevlileri, mahalli yöneticiler ve basın mensuplarından oluÅŸmaktaydı; festivalin Kahta ayağı organizasyonda daha ağırlıklı ve etkindi.Komitede festivalin isminin “Nemrut”u çaÄŸrıştırmasının tarihi gerçeklerle baÄŸdaÅŸmadığını ısrarla dile getirdimse de, Festival komitesindeki Kahtalı bazı “art niyetli” arkadaÅŸları ikna edemedim. Aykırı düÅŸünenler sanırım ”atalarının nemruta” dayandığını zannettiklerinden(!) Festivalin isminin “Adıyaman Nemrut Festivali” olmasında ısrar edince, sonunda o isimle birkaç yıl festival yapıldı. Fakat halk bu ismi benimsemeyince uygulamadan kaldırıldı. Yörenin dışında olduÄŸum yıllarda” Kahta Nemrut festivali” ismiyle yeni bir festival düzenlendiÄŸini öÄŸrendim; onu da adını halk benimsemeyince zorunlu olarak uygulamadan kaldırmıştır. Bazen düÅŸünürümde“ kirli siyaset” yanlış bilgi yüzünden bu ülke neler, neler kaybetti…

Kommagene Krallığı,
Antik ÇaÄŸda, Orta Anadolu'nun güneyinde krallık. Batıda Kilikya(Adana 
yöresi) kuzeyde Kapadokya, krallığın DoÄŸu sınırını Fırat Nehri ile çevrili olarak. bugünkü Adıyaman, Malatya Gaziantep ve KahramanmaraÅŸ illerinin coÄŸrafi hinterlandını kapsamaktaydı. Asur kaynaklarında: Geç Hitit döneminde Kummuh adıyla anılan Kommagene Büyük Ä°skender’in Anadolu ve OrtadoÄŸu’yu ele geçirmesi sonrası onun egemenliÄŸinde, daha sonra da generallerinin kurduÄŸu Selevkoslar devletinin egemenlik alanında kaldı.Milattan Önce yaklaşık 162'de, çökmekte olan Selevkos Ä°mparatorluÄŸu'ndan ayrılarak bağımsız bir devlet oldu. BulunduÄŸu bölgenin Toros DaÄŸlarındaki çeÅŸitli yolların kavÅŸak noktası olması,doÄŸu sınırında Fırat Nehri Kommagene Krallığı'na, Roma ve Part(Pers) imparatorluklarının arasında stratejik bir konum kazandırmaktaydı. Samosata (Eski Samsat) bu küçük krallığın baÅŸkentiydi. Bu gün Atatürk Barajının göl havzasında kalan Samsat’ın tarihi tunç devrine kadar uzanmaktadır. Samosate ismini kurucu kral Samos’tan almıştır. Partlara karşı
Romalıların desteÄŸinden maharetle yararlanan Kommagene kralı I. Antiochos döneminde (MÖ. 69- MÖ. 34 ) krallığın gücünü zirveye ulaÅŸmıştır. Antiochos adını yaÅŸat-mak için Nemrut Dağı'nın tepesine anıtsal heykellerle süslü görkemli bir mezar tepesi yaptırmışsa da, halkını ihmal ettiÄŸinden Romalı komutan Lucuiyanus'a boyun eÄŸmek zorunda kalmıştır.

Krallığın en önemli özelliÄŸi DoÄŸu ve Batı inançlarıyla kültürlerini bünyesinde sentezlemiÅŸ olmasıdır.Bu olgu daÄŸdaki heykellerin kıyafetlerine de yansımıştır. Romalıların “tanrı olarak” kabul ettikleri Zeus ve Hereklesin baÅŸlarındada doÄŸu-nun Part külahı bulunmaktadır.Kommagene Krallığı MS 17' de Roma'nın ege-menliÄŸine girene kadar bağımsızlığını, sürdürmüÅŸ. III. Antiochos'un ölümünden sonra, bölge Roma Kralı Tiberius zamanında Romalıların eline geçmiÅŸtir. 38-72 arasında Roma’ya yarı bağımlı yeniden bir canlanma dönemi yaÅŸasa da, daha sonra, Roma Kralı Vespasianus döneminde Roma'nın Suriye Eyaleti'ne katılarak tamamen hakimiyetini kaybetmiÅŸtir.
 
Doğu Terası
DoÄŸu Teras’da olduÄŸu gibi tahtlarında oturan dev tanrı heykelleri ile birlikte Kommagene Kralı I. Antiochos’un heykeli ve “ tanrılarla tokalaÅŸma” kabartmaları yer alır. Ayrıca burada astroloji ile ilgili bir aslan horoskop kabart-ması da bulunmaktadır. Aslan kabartması üzerinde yer alan ay ve yıldızlardan simgesel olarak Milattan önce 7 Temmuz 62 tarihi okunmaktadır. Bu tarih Kral I. Antiochos’un tahta çıkış tarihidir. Nemrut’ta güneÅŸin batımı bu terastan izlen-mektedir. GüneÅŸin doÄŸuÅŸu nasıl doÄŸu terasından izlenmekteyse batışı da batı terastan izlenmekte olup ,doÄŸuÅŸu gibi oldukça muhteÅŸemdir.Önceki yıllarda mili park olmadan önce turistler akÅŸama doÄŸru daÄŸa çıkar güneÅŸin batışını izler, orada ateÅŸ yakan bekçinin demlediÄŸi çayları içerek, yaktığı ateÅŸin çevresinde sabahlayarak güneÅŸin doÄŸuÅŸunu seyrettikten sonra daÄŸdan ayrılırlardı. Åžimdi Batışı izlemek ancak o yörede konaklamakla mümkün olmaktadır.

Ankara’dan- Adıyaman Nemrut Dağına
 
Ankara’dan - Adıyaman’a , Aksaray, Adana üzerinden yaklaşık 807 km’ lik hava ve yol durumuna baÄŸlı olarak 10,5 sat süren yolun önemli bir bölümünün otobanın oluÅŸu araca baÄŸlı olarak zamanı kısaltabilmektedir. Adıyaman’dan Kahta güzergahı ile Nemrut dağı arası 86 km olup bunun Kahta’ya kadar 30 km’si normal, sonraki 30 km’si orta, 26 km’si biraz yokuÅŸ ve virajlıdır. Bu nedenle yaklaşık bir buçuk-iki saatte gidilebilmektedir.Mili Park giriÅŸinden itibaren 750 m., daÄŸda yaya tırmanma 20- 25 dakika sürdüÄŸünden Ankara- Nemrut yol güzergahı 13 saat civarındadır. Eylül ayında Nemruta güneÅŸ saat 5.30-6.00 civarında doÄŸmaktadır.( yörede ilk önce orada doÄŸar). Dağın zirvesinde en geç saat 5,00- 5.30 sularında yer almakta yarar var. Yol durumu göz önüne alınarak Ankara’dan hareket saati 16.00’yı geçmemelidir. DiÄŸer illerden gideceklerde hareket saatini buna göre düzenlemeleri gerekir.

DaÄŸa gecenin karanlığında çıkıldığı için rehberin yanında el feneri bulunması yürüyüÅŸü kolaylaÅŸtırmaktadır. Burada ÅŸunu da belirtelim, dağın gece manzarası hele hele seheri oldukça harikadır.Eylül ayında yörede genelikle hava yağışsız geçer, gündüzler en düÅŸük 30, geceler 16-18 derece civarında, nem oranı %25-40 arasındadır. Dağında gece ısısı 10-12 dereceye kadar düÅŸtüÄŸü için sabaha karşı daÄŸda çiÄŸ oluÅŸabilmektedir; bu nedenle yolcuların yanlarına kalın ve koruyucu giysi almaları yararlıdır.

DaÄŸdan Adıyaman’a dönüÅŸ yolu 
DaÄŸdan dönüÅŸ zaman kısıtlıysa gidiÅŸ istikametinden Kahta üzerinden yapılır. EÄŸer zaman varsa Antik Arsemia, Cendere Köprüsü ve KarakuÅŸ tepesi yoluyla Adıyaman’a dönülür. Yine de biraz zaman uzamasına raÄŸmen bu yolun tercih edilerek hiç olmazsa Unesco’nun “Dünya Kültür varlıklarını koruma listesinde” bulunan Cendere köprüsünü görmekte yarar var. Komagenenin Roma hakimi-yetine girmesinden sonra bölgeye gelen Lejyon askerleri tarafından yapılmıştır.

Köprü Cendere çayının üzerinde Kahta ve Sincik’i birbirine baÄŸlamakta,120 m. uzunluÄŸunda ve 7 m. geniÅŸliÄŸindedir. Her biri 10 ton civarındaki 92 kayadan yapılmış olup, o dönemin önemli bir mühendislik harikasıdır.Köprünün üstün-deki Latince yazıtta Roma Ä°mparatoru Septimius Severus ( MS.193-211), karısı ve oÄŸulları adına yaptırılmıştır, Orijinalinde 4 korint sütun bulunmaktaymış, sütunlardan Kahta tarafındakiler Roma Kralı Septimius Severus ve eÅŸine, Sincik tarafındaki ise iki oÄŸullarına adandığı belirtilmektedir. Babalarının ölümünden sonra MS.211 de iki kardeÅŸ beraber tahta çıkarlar; fakat Caracalla MS 215 ‘te kardeÅŸi Geta ve taraftarlarını hunharca öldürterek tek başına kral olur. Onu öldürttükten sonra kardeÅŸine ait her ÅŸeyi yok ederek ortadan kaldıran Cara-calla, Cendere köprüsündeki adına dikili sütunu da yıktırır. 
Cendere köprüsü Adıyaman’a yaklaşık 50 km dir. Yol üzerinde KarakuÅŸ Tümülüsü bulunmaktadır. Sütunların birinin üzerindeki kartal heykelinden dolayı bu ismi almıştır. Tümülüs Komagene Kralı I. Antihokos’un Annesi Lod-liÄŸeye yada daha önceki Kral Mitradesin Annesi kraliçeye Ä°sas’a ait anıt mezar olduÄŸu sanılmaktadır. Mezar Roma Lejyonu tarafından açılıp,içerisi soyularak taÅŸları Cendere köprüsünde kullanılmıştır.

Antik Arsemia şehri kalıntıları

Zaman kısıtlı olmasaydı Cendere köprüsüne varmadan Arsemia Antik ÅŸehrinin kalıntıları mutlaka görülmeliydi. Ancak bilgi bakımından burada birkaç satırla deÄŸinmekte yarar var: Kommagene Kral 1. Antiochos kitabelerinde söz edildiÄŸi kadarıyla Arsameia, M.Ö.II. Yüzyılın baÅŸlarında Kommagene’lerin atası Arsemia tarafından Kahta çayının doÄŸusunda Eski Kahta kalesinin karşısında kurulmuÅŸ Krallığın yazlık baÅŸÅŸehri ve idare merkeziydi.Güneydeki tören yolunda Mitras’ın kabartma steli, ayin yapılan platformun üzerinde Antiochos’la-Herakles’in tokalaÅŸma steli ve bunun önünde Anadolu’nun bilinen en büyük Grekçe yazıtlı kaya bulunmaktadır. Yazıtın bulunduÄŸu yerden baÅŸlayan 158 m. derine inen bir tünel ile yazıtın batısında benzer bir kaya dehlizi de dikkati çekmektedir. Tepe üzerindeki sahnede Mithridathes Callinichos’un mezar tapınağı ve sarayı yer almaktadır. Yapılan saray kazılarında çok sayıda heykel parçası, bir kraliçe ve Antiochos başı bulunmuÅŸtur.

 
Sol üstte Arsemianın mezarına giden gizemli tünel ,saÄŸda I .Antiokhosla Heraklesin tokalaÅŸma steli altta Yazılı kaya ve anıt mezarın giriÅŸi(antik tarih arÅŸivi)
 
Adıyaman Merkeze doğru:
 
Adıyaman Merkezi bu gün için 220 binin üzerindeki nüfusuyla en çok göç almış ÅŸehirlerimizden biridir. Adıyaman da Åžanlı Urfa gibi Peygamber, sahabe ve büyük velilerin ayak izlerini taşımaktadır. Yol güzergahında Adıyaman’a 3 km mesafede Mahmut Ensar’ın daÄŸdaki türbesi ve ziyaret çayı yanındaki büyük sehabe Abuzer Gaffari’nin makamı bulunmaktadır. Adıyaman merkezde ise Kapcami yakınındaki Hz. Ä°shak makamı Tekko’nun ziyareti olarak bilinir( maalesef bu gün ilgisizlikten ticari bir mekanın deposu olarak kullanılmaktadır). Åžehir bünyesinde Dulkadir BeyliÄŸi döneminden kalan Ulucami, büyük mutassavvıfın makamının bulunduÄŸu Muhiddin Arabi Camii vb. eseri barındırır. Kuzeyde Zey köyünde Åžeyh Abdurahman-i Erzincani ve güneyde Samsat’ta Sahabi Saffan bin Muattal Türbesi ve daha pek çok velinin mezarı bulunmaktadır.
Yine ÅŸehir merkezinde Tunç Devri döneminden itibaren eski Samosete de çıkan buluntularla diÄŸer antik yörelerden çıkarılanların sergilendiÄŸi müze, yine Kuzeyde Dünyanın en eski maÄŸara resminin bulunduÄŸu “Palanlı maÄŸarası”, Pirin deki Roma Mezarları görülmeye deÄŸer yerlerdendir. Åžehir Sümer, Babil, Hitit, Geç Hitit, Hurri-Mitanni, Arami, Asur, Pers, Makedon-, Roma, Bizans, Selçuklu, Dulkadir BeyliÄŸi ve Osmanlı uygarlıkların egemenlikleri altında yaÅŸamıştır. 1954’te Malatya’dan ayrılarak il merkezi olmuÅŸtur. 

Konaklama yeri olarak Adıyaman Merkez, Kahta ve Nemrut dağı civarında çok sayıda otel,pansiyon ve kamp alanı bulunmaktadır. Åžehirde turizme yönelik faaliyetler geçte olsa baÅŸlamış olmakla beraber yeterli deÄŸildir. Menzil köyüne yaz- kış Türkiye’nin pek çok ilinden özel turlar düzenlenmiÅŸ olmasına raÄŸmen din turizmi açısından henüz ziyaretçilere hitap edebilecek alt yapı oluÅŸmamıştır.
Adıyaman’ın tanıtım bekleyen pek çok mahalli yemeÄŸi bulunmaktadır; bu mevsimde en meÅŸhuru “Hitap”( kapalı kavurmalı pide) “çiÄŸ köfte” ve “Adıya-man Tavası” dır. Pestil, kuru üzüm,pekmez ve fıstık yörede bol miktarda üretilip ziyaretçilere pazarlanmaktadır. Fakat Adıyaman merkezde henüz yol güzer-gahlarında yeterli satış yerleri oluÅŸturulmamıştır. Ayrıca Adıyaman’ın narı oldukça kaliteli olup, özel bir aroması bulunmaktadır. 
Adıyaman’dan, Åžanlıurfa’ya :Adıyaman’dan Åžanlıurfa’ya, Gölbaşı yolu istikametinde Adıyaman Üniversitesi geçildikten sonra sol tarafa ayrıl-maktadır.Yaklaşık 110 Km olan yol ulaşıma oldukça elveriÅŸlidir. Yol boyunca Atatürk Baraj gölünü izlemek mümkündür. Yol üzerinde Kuyulu Beldesi (Antik TuruÅŸ,_Roma kaya mezarları), onun ilerisinde Türkiye elektriÄŸinin büyük bir bölümünü saÄŸlayan Termik santral ve Fırat Köprüsü , daha ilerde Åž.Urfa’ya baÄŸlı Bozova ilçesinden geçilmektedir. Yol boyunca üzüm baÄŸları , fıstık aÄŸaçları ve deÄŸiÅŸik doÄŸa manzaraları yolu göreceli olarak kısaltmaktadır.

Peygamberler Åžehri Urfa

Urfa ve civarında Cilalı TaÅŸ Devri'nden beri yerleÅŸilmektedir. Åžanlıurfa’ya 15 Km. mesafedeki Örencik köyü alanında bulunan Göbeklitepe HöyüÄŸü, M.Ö. 11. yüzyılda kullanılan Dünya'nın bilinen en eski mabetinin bulunduÄŸu yer olarak literatüre geçmiÅŸtir . Åžehir Hz. Ä°brahim peygamberin doÄŸum yeri olarak bilinir. Anısına camii, dergah ve göl bulunmaktadır. Ayrıca Åž.Urfa çevresi 'inde yaÅŸadığı yeri olarak da kabul edilmektedir. Bu peygamberler Kur'an, Ä°ncil(MüPeygamber Hz. Eyüpjde) ve Tonah (Eski Ahit/Tevrat)'ta geçmektedir.
 
Kent merkezinde Balıklıgöl'ün kuzeyinde yapılan bir keÅŸif kazısında, Urfa ÅŸehir tarihinin MÖ. 9500'e kadar uzandığı ve bulunan Çanak-Çömleklerin Neolitik Döneme kadar tarihlendiÄŸi tesbit edilmiÅŸtir.Tarihi süreçte Urfa/Ruha: Ebla, Akkad, Sümer, Babil, Hitit, Hurri-Mitanni, Arami, Asur, Pers, Makedonya, Roma, Bizans Ä°slam uygarlıkların egemenlikleri altında yaÅŸamıştır. Urfa`ya A-raplar Urhai ve El-Ruha adı vermiÅŸlerdir. Zamanla deÄŸiÅŸerek Urfa olmuÅŸtur.

Urfa , 1094 yılında Selçuklu hakimiyetine girmiÅŸtir. 1098'de Haçlı Edessa KontluÄŸu, daha sonra Eyyubi, Memluk, Türkmen aÅŸiretleri, Timur devleti, Akkoyunlular, Dulkadir beyliÄŸi, Safeviler ve en son da 1516'da Osmanlı sınırları içine katılmıştır. Önceleri Rakka Eyaleti sınırları içerisinde yer alan Urfa, 1876'da Halep Vilayetine baÄŸlanmış, 1916'da ise bağımsız bir sancak olmuÅŸtur. Birinci Dünya savaşından sonra 7 Mart 1918 Ä°ngilizler Urfa`yı iÅŸgal etti.Bir süre sonra yerlerini Fransız kuvvetlerine bıraktılar.10 AÄŸustos 1920 ìmzalanan Sevr AnlaÅŸ-ması`na göre Urfa Fransa`nın yönetimi altına giren Suriye`ye verildi. Fakat bu karar uygulanmadan Urfa`lılar 9 Åžubat 1920`de Fransızlara karşı ayaklandılar. Yapılan kanlı çarpışmalar sonucu Fransızlar 10 Nisan 1920 de Urfa`dan kaçmaya baÅŸladılar.11 Nisan 1920`de Urfa düÅŸmandan tamamen temizlendi. Halkın savaÅŸta gösterdiÄŸi kahramanlıktan dolayı 1984 yılında T.B.M.M tarafından ismi Åžanlıurfa olarak deÄŸiÅŸtirilerek ÅŸehir halkı taltif edildi.
 
Mahalli yönetimde büyük ÅŸehir statüsünde olan il merkezini nufusu 530 bin civarındadır. Büyük ÅŸehir belediyesinin bulunduÄŸu il merkezi son yıllarda fazlaca göç almıştır.Ä°nanç Turizminin önemli merkezlerinden olan Urfa'da Ulu Cami , Hasan PadiÅŸah Cami, Halil- Ür Rahman Cami, Ä°brahim Peygamber'in doÄŸduÄŸu MaÄŸara ve Mevlid -Ä° Halil Cami, Eyyüp Peygamber Makamı ve Kuyusu görüle-bilecek yerler arasındadır. Ulu Cami Urfa merkezindeki camilerin en eski-lerindendir. Daha önce bir Yahudi sinagogu iken M.S. 435-436'da ölen Piskopos Rabula tarafından St . Stephon Kilisesi'ne dönüÅŸtürülmüÅŸtür. Kırmızı renkteki mermer sütunların çok olması nedeni ile "Kızıl Kilise" olarak da adlandırılan yapının yerine, 1170-1175 yıllarında Nurettin Zengi tarafından cami yapılmıştır.
 
Mevlid -Ä° Halil Cami: Halk tarafından Halilü Rahman Camisi ve dergahı olarak anılan Hz . Ä°brahim’in, Mevlid -i Halil Cami avlusunun güneyinde bulunan maÄŸa-rada doÄŸduÄŸuna inanılmaktadır. Rivayete göre devrin hükümdarı Nemrut, bir rüya görür. Sabah rüyasında gördüklerini müneccimlerine anlatır. Müneccimle-rin "Bu yıl doÄŸacak bir çocuk senin saltanatına son verecektir" demesi üzerine Nemrut, halkına emir salarak o yıl doÄŸacak bütün erkek çocukların öldürül-mesini ister. Sarayın putçusu Azer'in hanımı bu maÄŸarada gizlice Hz. Ä°brahim'i dünyaya getirir. Hz . Ä°brahim 7 yaşına kadar bu maÄŸarada yaÅŸamıştır.

İslam Kaynaklarında Hz. İbrahim
 
Kur'an’da pek çok ayette ismi açıkça geçmekte olan azim bir peygamberdir. Ä°slam'a göre günümüzde bulunan Ä°brahimî dinler var olmadan önce kendisine Yüce Allah tarafından peygamberlik verilmiÅŸti. Yine kendisini Rabbine olan yakınlık ve samimiyetinden dolayı "Halil" yani dost sıfatıyla taltif etmiÅŸtir. Kur’an’da Hz. Ä°brahim Peygamber'in "Hanif" yani Allah'ın birliÄŸine inanan, O’na ortak koÅŸmayan mümin biri olduÄŸu özellikle belirtilmiÅŸ ve O’nu sevdiÄŸini söyle-yenlerin ( Yahudi ve Hıristiyanlar) de Allah'ı bir olarak bilmelerini ve O’na ortak koÅŸmamaları istenmiÅŸtir.” Ä°brahim ne Yahudi idi ne de Hıristiyan. Fakat o, hanif (Allah’ı bir tanıyan, hakka yönelen) bir Müslümandı. Allah’a ortak koÅŸanlardan da deÄŸildi. Åžüphesiz, insanların Ä°brahim’e en yakın olanı, elbette ona uyanlar, bir de bu peygamber (Muhammed) ve mü’minlerdir. Allah da mü’minlerin dostudur”. (3/ 67,68)Yine yüce Kur’an'da Hz. Ä°brahim'in, putperestlerle ve kendini ilah sayan( Nemrut) yöneticilerle yaptığı çetin mücadele anlatılmaktadır. Bu mücadelesi sonucu söylediklerini kabullenmeyenler onu ateÅŸe atarak cezalandırmak istemiÅŸler fakat baÅŸarılı olamamışlardır. Ä°slami kaynaklardaki rivayetlere göre ateÅŸ Ä°brahim için bir gül bahçesine dönüÅŸmüÅŸtür. 
Hz. Ä°brahim oÄŸlu Ä°smail’le beraber Kabe’yi inÅŸa etmiÅŸ ve bu gün Hac’da uygulanan pek çok ritüel onun zamanında uygulanmış olup, Kur’an’da Hz. Muhammed’in ümmetine o ritüeller yeniden farz kılınmıştır. Hz. Muhammed (S.A.S) bunlara Allah’ın (C.C.) izniyle ve Hz. Cebrail’le istiÅŸaresi sonucu bazı yeni ritüeller eklemiÅŸtir( Haccın sünnetleri). Kaynaklarda Ä°brahim'in oÄŸlu Ä°smail'i kurban etmesinin istenmesi konusundaki imtihanı önemli bir yer tutar ve her yıl Kurban Bayramı’nda bu olay Kurban ritüeli olarak yaÅŸatılmaktadır.

Mevlid-i Halil Camii Ve Küliyesi: Mekan Urfa’yı ziyaret edenlerin uÄŸrak yeridir. Caminin avlusundaki Hz. Ä°brahim maÄŸarasının hemen sağında zikirhane, solunda Peygamber Efendimizin sakal-ı ÅŸerif odası, onun yanındaki avluda meÅŸhur Kadiri Mutasavvıfı Dede Osman Avni Hz. kabri ÅŸerifi bulunmaktadır. Yine avlunun kuzey tarafındaki ikiz mekanın birine 1960 yılındaki vefatında Said-i Nursi defnedilmiÅŸ, daha sonra 27 Mayıs ihtilali sonrası naaşı mezardan alınarak meçhul bir yere nakledildiÄŸi belirtilmektedir. Hz . Ä°brahim'in doÄŸduÄŸuna inanılan maÄŸaranın içerisinde bulunan suyun, ÅŸifalı olduÄŸuna ve bir çok hastalığı iyileÅŸtirdiÄŸine inanılmaktadır. 
Balıklı Göl: (Halil- ür Rahman ve Ayn -ı Zeliha Gölü-Merkez): Åžehir merkezinde , etrafındaki asırlık çınar ve söÄŸüt aÄŸaçları balıkları ile tabii bir akvaryum görünümündedir. Göller, Ayn -ı Zeliha ve Halil- ür Rahman olmak üzere iki tanedir. Rivayete göre, Hz . Ä°brahim Peygamber'in, devrin hükümdarı Nemrut ve halkının taptığı putlarla mücadele etmeye ve onları kırıp parçalayarak tek tanrı fikrini savunmaya baÅŸlaması üzerine Nemrut tarafından bugünkü güneyde buluna kaleden önceki antik kaleden ateÅŸe atılır. Rivayete göre Nemrut'un evlatlığı Zeliha’da, Hz . Ä°brahim Peygamber'e aşık olmuÅŸtu. Hz . Ä°brahim Peygamber için babalığı Nemrut'a yalvarır. Hz . Ä°brahim'in ateÅŸe düÅŸtüÄŸünü görünce Zeliha’da kendini ateÅŸe atar. Bu esnada Allah tarafından "Ey ateÅŸ Ä°brahim'e karşı serin ve selamet ol" emri üzerine ateÅŸ suya, odunlar da balığa dönüÅŸür. Hz . Ä°brahim'in düÅŸtüÄŸü yere "Halil- ür Rahman Gölü" denilir. Ze-liha'nın düÅŸtüÄŸü yere de Ayn -ı Zeliha Gölü denilmektedir. Bu gün gölün çev-resinde otantik bir ortam ve mesire alanları oluÅŸturulmuÅŸtur.
 
Halil- Ür Rahman Cami: Halil- ür Rahman Gölünün güneybatı köÅŸesinde yer alan cami, medrese, mezarlık ve Hz . Ä°brahim'in ateÅŸe atıldığında düÅŸtüÄŸü ma-kamdan meydana gelen geniÅŸ bir külliye halindedir. Cami, M.S. 504 tarihinde (Bizans dönemi) Urbisyus'un maddi yardımlarıyla monofistler adına yaptırılan Meryem Ana Kilisesi üzerine XIII. yy.da Eyyübiler devrinde inÅŸa edilmiÅŸtir. Ca-minin güneydoÄŸu köÅŸesine bitiÅŸik kare gövdeli kesme taÅŸ minarenin batı cep-hesindeki kitabede, Eyyübilerden Melik EÅŸref Muzafferiddin Musa'nın emriyle 1211 yılında yaptırıldığı yazılmıştır. 
Eski Urfa ÅŸehrinin bazı restorasyonlarla tıpkı Mardin merkezi gibi orijinal yapısı korunmuÅŸ,yeni Urfa bu ÅŸehrin çevrede oluÅŸturulmuÅŸtur. Bu nedenle gezip görülebilecek çok yer vardır. Kapalıçarşı, bedesten ve gümrük han sadece bunlardan birkaçıdır. Arıca Tabakhane camiinde Muhammed NakÅŸibendi Hz.’nin Halifelerinden Hafız Selim Efendinin de kabri ÅŸerifi bulunmaktadır. Åžehrin ortasındaki kale antik yapısının bir bölümüyle günümüze kadar ayakta kalmıştır. 
Åžanlıurfa turizm açısından oldukça geliÅŸmiÅŸ olduÄŸundan bol miktarda otel ve konaklama mekânı bulunmakta, tarihi konaklarda sıra gecesi düzenlenmekte-dir. ÇiÄŸ köftenin doÄŸum yeri Urfa olmasına raÄŸmen Adıyaman/Gergerli hem-ÅŸerilerimiz tarafından markalaÅŸtırılmıştır.Åžanlıurfa’da dini ve antik turizme yö-nelik hediyelik eÅŸya ve isot,salça, nar ekÅŸisi gibi oldukça bol mahalli üretimler pazarlanmaktadır. Bu konuda ÅŸehrin yönetici ve müteÅŸebbisleri kutlamak gere-kir; pek çok insana istihdam alanı saÄŸlanmıştır. Urfa mutfağı ,Mezopotamya’nın önemli çeÅŸnilerini günümüze taşımıştır. Ayakkabıcı pazarının arkasındaki çok sayıda eski lokantada o yörenin deÄŸiÅŸik yemeklerinden yemek mümkündür. Patlıcan Kebap ya da ciÄŸer ÅŸiÅŸin yanında süzme yoÄŸurttan yapılan ayran ve masayı süsleyen yeÅŸilikler midenin yanında göze de hitap etmektedir.
Eyyüp Peygamberin Makamı

Hz. Eyyüb’ün Åžanlıurfa’nın güneyindeki Peygamber Mahallesi’nde makamı bulunmaktadır. M.Ö. 2100 yılında Suriye'de Åžam ile Ramla arasında üst diyar denilen ülkenin Desniye köyünde dünyaya geldiÄŸi rivayet edilir. Yine rivayete göre cüzzam ya da baÅŸka bir hastalığa yakalanan Eyyüp Peygamber, Rahime adlı karısı ile maÄŸarada çile çekmeye devam ederek Allah'a ibadetine devam etmiÅŸtir. Büyük ıstıraplara raÄŸmen yine de Rabbine asi olmadı ve sonunda sınavı kazanmıştır. Yüce Allah(C.C.) tarafından belirtilen ÅŸifalı suyla yıkanarak iyileÅŸir, kendisine Rabbimizce mal ve evlat ihsan edilerek uzun müddet yaÅŸar.
 
Hz . Eyyüp Peygamberin çile çektiÄŸine inanılan tarihi maÄŸara, Eyyüp Peygamber Makamı olarak ziyaret edilmektedir.Daha önce belirtildiÄŸi gibi pek çok kaynaÄŸa göre, Åžam civarlarında yaÅŸamıştır. Kur’an-ı Kerîm’de 4 surede (Nisa, 4/163; En'âm,6/ 84; Enbiyâ,21/ 83-84; Sâd,38/ 41-44)ismi geçmektedir. Fakat O’nun soyu ve yaÅŸamı hakkında önemli ihtilaflar bulunmaktadır.” Ä°bn Kesîr nesebini ÅŸöyle rivayet etmektedir: “Hz. Eyüp Romlardandı. Babası Razih oÄŸlu Mus’tur. Mus ise Ä°shak’ın oÄŸlu Ä°s’in oÄŸludur. Ä°shak’ta bilindiÄŸi üzere Hz.Ä°brahim’in oÄŸludur. ( Ä°bn Kesîr, el-Bidaye ve’n-Nihaye, ÇaÄŸrı yayınları, Ä°stanbul, Çev. Mehmet KESKÄ°N, I, 329; M. Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, I, 305.) Halbuki Kur’an-ı kerimde “Ve O’na (Ä°brahim'e); Ä°shâk'ı ve (Ishâk'ın oÄŸlu) Ya'kûb'u da armaÄŸan ettik, hepsini de hidayete eriÅŸtirdik. Bundan önce de Nuh'u onun soyundan,Davud'u, Süleyman'ı, 'Eyyûb'u, Yûsuf'u, Mûsâ'yı ve Hârûn'u hidayete eriÅŸtirmiÅŸtik. Biz, iyi davrananları iÅŸte böyle mükafatlandırırız. (En'âm,6/84) Ayette Hz. Eyyüp’ün Hz. Ä°brahim’in soyundan deÄŸil, Hz. Nuh’un soyundan olduÄŸu görülmektedir. Böyle olunca da Hz. Ä°brahim’den önce yaÅŸadığı anlaşılmaktadır. Bize göre bu konunun Peygamberler tarihi uzmanlarınca yeniden deÄŸerlendirilmesinde yarar bulunmaktadır.
Sabrının sonunda Rabbi “ayağı yere vurmasını” ister ve içip yıkanması için ona ÅŸifalı soÄŸuk su ikram eder. Urfa’da Hz. Eyyüb’ün makamındaki kuyunun bu su olduÄŸu rivayet edilmektedir. Yine de doÄŸrusunu Allah (C.C) bilir. Bu kısmı Hz. Eyyüb’ün Kur’an’da geçen bir duasıyla bitirelim “… Åžüphesiz(başıma) bu dert( hastalık) geldi. Sen merhametlilerin en merhametlisisin (Enbiya, 21/83).

Harran
Åžanlıurfa'nın 44 kilometre güneydoÄŸusundadır. Her yıl binlerce yerli ve ya-bancı turist tarafından ziyaret edilen tarihi Harran Kenti, kendi adıyla anılan Harran Ovası merkezinde kurulmuÅŸtur. Tevrat'ta(Torah)ve Ä°brani kaynakların-da ÅŸehir hakkında bilgiler bulunmaktadır. Ä°slam tarihçileri kentin kuruluÅŸunu Nuh Peygamberin torunlarından Kaynana veya Ä°brahim Peygamberin kardeÅŸi Aran'a (Haran) baÄŸlarlar. 13.yüzyıl tarihçilerinden Ä°bn Åžeddad, Hz. Ä°brahim'in Filistin'e gitmeden önce bu ÅŸehirde oturduÄŸunu yazmaktadır. Bu nedenle Har-ran'a Hz. Ä°brahim(A.S.) ve eÅŸi Sara’nın kenti de denilmektedir. Harran'da Ä°brahim Peygamberin evinin adını taşıyan bir mescidin, onun otururken yas-landığı bir taşın var olduÄŸunu söylemektedir. Ayrıca Åžeyh Hayat El Harrani Hz. Türbesi bulunmaktadır.

Harran tarihiyle ilgili en doÄŸru bilgiler arkeolojik kazılardan elde edilen bu-luntulara dayanmaktadır. Harran adına ilk defa, Kültepe ve Mari'de bulunan M.Ö. II. bin baÅŸlarına ait çivi yazılı tabletlerde "Har-ra-na" veya "Ha-ra-na" ÅŸek-linde rastlanmıştır. Kuzey Suriye'de bulunan Ebla tabletlerinde ise Harran-dan "Ha-ra-na" olarak bahsedilmektedir. M.Ö. II. binin ortalarına ait Hitit Tabletle-rinde, Hititlerle Mitanniler arasında yapılan bir anlaÅŸmaya Harran'daki “Ay Tanrısının” (Sin) ve “GüneÅŸ Tanrısı”nın ÅŸahit tutulduÄŸu belirtilmektedir.

Harran, Kuzey Mezopotamya'dan gelerek batı ve kuzeybatıya baÄŸlanan önemli ticaret yollarının kesiÅŸtiÄŸi bir noktada bulunmaktadır. Bu özelliÄŸinden dolayı Harran, Anadolu ile sıkı ticaret iliÅŸkileri bulunan Asurlu tüccarların da önemli uÄŸrak yerlerinden biri olmuÅŸtur. Anadolu'dan Mezopotamya'ya oradan da Anadolu'ya uzanan ticaret yolu binlerce yıl Harran üzerinden yapılmıştır. Bu konum da burada zengin ve köklü bir kültür oluÅŸmasına neden olmuÅŸtur.  
 
Harran; Ay, GüneÅŸ ve gezegenlerin kutsal sayıldığı eski Mezopotamya putpe-restliÄŸinin (Sabiizm) önemli merkezi olması yönüyle ün kazanmıştı. Bu neden-ledir ki Harran'da Astronomi ilmi oldukça geliÅŸmiÅŸtir.

Son Söz Yerine
Mezopotamya’nın tarihi mirasını yansıtan Adıyaman ve Åžanlıurfa’nın antik ve turistik yerler anlatılanlarla sınırlı deÄŸil, tamamı yazmaya kalkılsa ciltler dolusu kitaplar oluÅŸur; bu kısa çalışmaya ancak bu kadar sığdırabildik.Üzülerek söylemem gerekirse çalışmada bu iki ÅŸehrimizin oldukça önemli olan folklor ve kültürüne de deÄŸinemedik .O konularda uÄŸraşı veren çok sayıda deÄŸerli sa-natçı,edip ve düÅŸünce adamları beni bağışlasınlar. GeniÅŸ çalışmamız, henüz yayımlanmayan “ Adıyaman Tarihi”nde yer almaktadır.

Son noktayı koymadan önce özellikle bir konuya deÄŸinmeden geçmeyeceÄŸim, o kadar kaliteli olan Adıyaman narının neden ÅŸehrin simgesi haline getiril-mediÄŸi,festivaller düzenlenerek markalaÅŸtırılmadığını anlamak oldukça zordur(!) Bu konuda il Milletvekillerine, Kent Konseyine, Belediye BaÅŸkanına Valilik - Turizm MüdürlüÄŸüne önemli görevler düÅŸmektedir. Konunun Akademik düzeyde araÅŸtırılarak gerekli raporların düzenlenip, ilgililere yol haritası sunma misyonu da Adıyaman Üniversitesi’ne düÅŸmektedir. Kaynak konusuna gelince, Avrupa BirliÄŸi ve UNESCO Kültür fonları para vermek için proje beklemektedir.

Oralarda yaÅŸamak, görüp gezmek ne kadar keyifliyse, yazarak yaÅŸamakta o kadar keyifliydi. Umarım okuyanlar da benimle aynı duyguları paylaşırlar….

Yorum

Sadece kayıtlı kullanıcılar yorum yazabilirler.
Lütfen hesabınıza giriş yapınız veya kayıt olunuz.

Powered by AkoComment 2.0!

Son Güncelleme ( 15-09-2012 )
< Önceki   Sonraki >


Advertisement

Kullanıcı Girişi
Ziyaretçi Sayısı
111395578 Ziyaretçi
 
www.beyaz.net