03-05-2024
 
 
 
  :: Ana Menü
 
 
 
Duyurular
AKIL IÇIN YOL BIRDIR

(THERE IS but
ONE WAY for REASON)
       
(linkleri SAG TIKLAYIN
                                 lütfen)

Sn.Soner YALÇIN'dan 
dikkate deÄŸer bir yazı: 
Edebiyatla 
               AhmaklaÅŸtırma
https://www.sozcu.com.tr/
2021/yazarlar/soner-yalcin
/edebiyatla-ahmaklastirma
-6335565/
 


Önerdigimiz sayfalar:
M. SAID ÇEKMEG?L 
anisina
https://www.facebook.com/
groups/35152852543/?mul
ti_permalinks=1015385
0899667544&notif_t=grou
p_highlights&notif_id=147
2405452361090




Nuri BiRTEK
                kardeÅŸimizin
(facebook sayfasından 
              ilginç tespitler)
https://www.facebook.
com/nuri.birtek




Raci DURCAN
                  kardeÅŸimizin
(facebook sayfasından
             ilginç tahliller)
https://www.facebook.com
/raci.durcan?fref=ts



Mesut TORAMAN
                   karde?imizin
(facebook sayfas?ndan
dikkate de?er görüntüler)
https://www.facebook.
com/mesut.toraman.52









M. Selami Çekmegil 
                          kimdir!









    ____________________
BU SITE
    Selami ÇEKMEG?L’in
Yegenleri:
    Melike TANBERK ve 
    Fatih ZEYVELI'nin
 beyaz.net ekibi ile birlikte
      M.Said ÇEKMEGIL 
  an?sina ARMAGANIDIR!  


   Anasayfa arrow Medyadan Seçmeler arrow NECÄ°P FAZIL KISAKÃœREK VE ERCÃœMEND ÖZKAN
NECİP FAZIL KISAKÜREK VE ERCÜMEND ÖZKAN PDF Yazdır E-Posta
Kullanıcı Oylama: / 6
KötüÇok iyi 
Yazar Prof. Dr. Mikâil Bayram/Ä°KTÄ°BAS   
31-01-2012
NECÄ°P FAZIL KISAKÜREK VE ERCÜMEND ÖZKAN
                                             Prof. Dr. Mikâil Bayram/Ä°ktibas-Ocak,2012
Üniversite talebesi olduÄŸum yıllarda (1962-66) çeÅŸitli Ä°slâmî ve fikrî dernek ve kuruluÅŸlara mensup cemaatler arasında bulunur ve faaliyetlerine katılırdım. DoÄŸrusu bundan zevk de alıyordum. O dönemlerde bir kısım üniversiteli arkadaÅŸlarla birlikte Nacip Fazıl Kısakürek’in kurduÄŸu ve merkezi Ä°stanbul’da bulunan “Büyük DoÄŸu Fikir Kulübü”nün Ankara ÅŸubesini kurmuÅŸtuk. Kendimizi “Büyük DoÄŸucu” olarak nitelendiriyor ve bu dernek içinde faaliyetlerde bulunuyorduk. Ä°lk baÅŸkanımız Mustafa Yazgan Bey idi. Bu kulübün kuruluÅŸunda ve Merhum Necip Fazıl ile diyalogun sürdürülmesinde Av. Selâmi Çekmegil Bey’in özel bir yeri vardı.
Mustafa Yazgan Bey’in tayini çıkıp Ankara’dan ayrılınca onun yerine ben baÅŸkan oldum. O tarihlerde Üstad Necip Fazıl Kısakürek “Büyük DoÄŸu” dergisini çıkarıyordu. Büyük bir iÅŸtiyak ve heyecanla Büyük DoÄŸu Dergisi’ni ve Üstad Necip Fazıl’ın sohbet ve konferanslarını takip ederdik. Üstad arada bir Ankara’ya gelirdi. O sıralarda daha bir coÅŸkulu olurduk. Cebeci’de bir merkezimiz vardı. Bazen Üstad’ı oraya getirir ve sohbetlerini takip ederdik. ArkadaÅŸlarımızı da oraya toplamaya çalışırdık.

Bir defasında Üstad Necip Fazıl, Cebeci’deki merkezimizi ÅŸereflendirmiÅŸlerdi. O gün tesadüfen Osman Yüksel Serdengeçti Abi de Ankara’da imiÅŸ. ArkadaÅŸlar o gün onu da Büyük DoÄŸu Fikir Kulübü’ne getirmiÅŸlerdi. Yanlış hatırlamıyorsam 1964 yılıydı. Dostlarımızdan ve gönüldaÅŸlarımızdan oluÅŸan 40-50 kiÅŸilik bir dinleyici vardı. Bir arkadaÅŸ “vahdet-i vücud” ne demektir diye üstada soru sordu. Üstad da bu soruya cevap verirken -hülasa olarak ifade edeyim- ÅŸöyle bir yorumda bulundu: Evliyaullah derece derece olduÄŸu gibi her velinin de yükseldiÄŸi bir makamı bulunur. Allah’ın velileri bulundukları makamdan kâinata bakar, EÅŸya ve kâinatı, o vilâyet makamından nasıl görünüyorsa onu anlatırlar. Evliyaullah’ın ulularından olan Åžeyhu’l-Ekber Muhyi’d-din Ä°bnü’l-Arabi bulunduÄŸu o yüksek vilâyet makamından eÅŸya ve kâinata bakmış, Farsça tabir ile “Heme Ust” (Her ÅŸey odur) demiÅŸ. Yani her ÅŸey Allah’ın vücudundan ibarettir. EÅŸyanın (Varlığın) hakikati budur. Bu hakikatin dışında bir varlık vehmetmek batıldır. Ä°ÅŸte bu anlayışa “vahdet-i vücud” denir. Üstad bu minval üzere vahdet-i vücudculuÄŸu açıkladıktan sonra Mücedid-i elf-i sani dediÄŸi Ä°mam-i Rabbani Åžeyh Ahmed Serhendî’ye geçti. Ä°mam-ı Rabbanî’nin geçmiÅŸ ve gelecek velilerin en ulusu olduÄŸunu, velilik derecelerinin en zirvesinde bulunduÄŸunu izah ettikten sonra, O yüce veli Allah’ın sevgili kulu Muhyi’d-din Ä°bnü’l-Arabi’den daha yüksek bir makamdan eÅŸyaya ve kâinata bakmış, o da bulunduÄŸu makamdaki bilgi ve kavrayış ile “Heme ust” deÄŸil, gene Farsça bir sözle “Heme ez Ust” (her ÅŸey ondandır) demiÅŸtir. Yani Ä°bnü’l-Arabi’nin dediÄŸi gibi varlık, Allah’dan ibaret deÄŸil, bilakis varlık o Zat-i Kibriya’dandır. Yani O’nun kudretinden vucut bulmuÅŸtur. Buna da “Vahdet-i ÅŸühud” denir.

Üstad bu yorumun ardından iki büyük veli olarak nitelendirdiÄŸi Muyi’d-din Ä°bnü’l-Arabi ile Ä°mam-ı Rabbanî arasındaki farkı açıklamaya çalıştı. Bu cümleden olarak onların “Heme Ust” ve “Heme ez Ust” sözlerindeki mana farkını açıklarken tam üstadın karşısında oturan bir genç gayet sakin ve ciddi bir tavırla Üstad’a hitaben: “Bu anlattıkların Ä°bnü’l-Arabî ile Ä°mam-i Rabbani’nin safsatalarıdır. Bunun dinle, Ä°slam ile ne alakası var. Bunları din diye ve yüksek bir dini hakikatmiÅŸ gibi bu gençlere anlatıyorsun” diyerek itirazda bulundu.

Üstad Necip Fazıl’ın sohbetlerinde bulunanlar iyi bilirler. O konuÅŸtuÄŸu zaman mecliste çıt çıkmaz herkes can kulağıyla dinlerdi. Hele onun konuÅŸtuklarına itiraz asla düÅŸünülmezdi. Fakat bu genç gayet rahat bir tavırla alışılmadık bir biçimde üstada itiraz yöneltti. Üstad çok sinirlendi, celâllendi ve bu gence çıkışarak, “Sen kim oluyorsun beni tenkid ediyorsun. Bir defa bir insanı tenkid edebilmek için en az onun kadar veya ondan daha bilgili olmak gerekir. Herkes biliyor ki, burada benden daha bilgili kimse yoktur. Sen nasıl haddi aÅŸarak beni tenkide cüret ediyorsun” dedi.

O genç üstadın bu sözlerine karşı susmadı ve hemen mukabelede bulundu ve ÅŸöyle dedi: “Böyle bir kaide yoktur. Herkes doÄŸru olduÄŸuna inandığı fikrini her yerde ve herkese karşı söyleme hakkına sahiptir. Hudeybiye Muahedesi sırasında Hz. Ömer Efendimiz, Hudeybiye Muahedesi’ne imza attı diye hem de çıkışarak Hz Peygamber Efendimizi tenkid etmedi mi? Hz. Ömer, Resul-i Ekrem’den daha mı üstün veya bilgiliydi. Göçebe Müslüman bir A’rabî dahi Halifelerin huzuruna çıkıyor ve fikrini savunabiliyordu” mealinde konuÅŸmasını sürdürdü.

Bu gencin Üstad Necip Fazıl’a karşı bu tavrı ve çıkışından biz büyük doÄŸucular infial halinde idik. Onun bu konuÅŸması üzerine münakaÅŸanın uzayacağını düÅŸünen Osman Yüksel Serdengeçti AÄŸabey, Üstad Necip Fazıl’ın Kolunu tuttu, bir ÅŸeyler söyledi ve bu oturumun sonlanmasını saÄŸladı. Toplantı bu ÅŸekilde sona erince o genç yan taraftan sıvışıp gitti. Fakat o gün orada bulunanlardan hiç kimse o genci tanımıyordu. DoÄŸrusu ben de ilk defa onu aramızda görmüÅŸtüm. Herkes biri birine soruyordu bu adam kimdir diye. Orada bulunan Nuri Pakdil Bey onu tanıyormuÅŸ, soruÅŸturan arkadaÅŸlara bu gencin Ercümend Özkan olduÄŸunu söyledi. Bu zat kimdir, necidir diye sorulunca da KırÅŸehirli olup, Hukuk Fakültesinde öÄŸrenci olduÄŸunu anlattı Nuri Pakdil. Eminim ki o gece Ercümend Özkan orada bulunan dinleyicilerin zihninde silinmez bir iz bıraktı.
İktibas Dergisi, Ocak 2012, sayı 397

Yorum

Sadece kayıtlı kullanıcılar yorum yazabilirler.
Lütfen hesabınıza giriş yapınız veya kayıt olunuz.

Powered by AkoComment 2.0!

Son Güncelleme ( 09-02-2012 )
< Önceki   Sonraki >


Advertisement

Kullanıcı Girişi
Ziyaretçi Sayısı
111980482 Ziyaretçi
 
www.beyaz.net