19-04-2024
 
 
 
  :: Ana Menü
 
 
 
Duyurular
AKIL IÇIN YOL BIRDIR

(THERE IS but
ONE WAY for REASON)
       
(linkleri SAG TIKLAYIN
                                 lütfen)

Sn.Soner YALÇIN'dan 
dikkate deÄŸer bir yazı: 
Edebiyatla 
               AhmaklaÅŸtırma
https://www.sozcu.com.tr/
2021/yazarlar/soner-yalcin
/edebiyatla-ahmaklastirma
-6335565/
 


Önerdigimiz sayfalar:
M. SAID ÇEKMEG?L 
anisina
https://www.facebook.com/
groups/35152852543/?mul
ti_permalinks=1015385
0899667544&notif_t=grou
p_highlights&notif_id=147
2405452361090




Nuri BiRTEK
                kardeÅŸimizin
(facebook sayfasından 
              ilginç tespitler)
https://www.facebook.
com/nuri.birtek




Raci DURCAN
                  kardeÅŸimizin
(facebook sayfasından
             ilginç tahliller)
https://www.facebook.com
/raci.durcan?fref=ts



Mesut TORAMAN
                   karde?imizin
(facebook sayfas?ndan
dikkate de?er görüntüler)
https://www.facebook.
com/mesut.toraman.52









M. Selami Çekmegil 
                          kimdir!









    ____________________
BU SITE
    Selami ÇEKMEG?L’in
Yegenleri:
    Melike TANBERK ve 
    Fatih ZEYVELI'nin
 beyaz.net ekibi ile birlikte
      M.Said ÇEKMEGIL 
  an?sina ARMAGANIDIR!  


   Anasayfa
BİLGE LİDER ALİYA İZZETBEGOVİÇ PDF Yazdır E-Posta
Kullanıcı Oylama: / 10
KötüÇok iyi 
Yazar Eyüp BEYHAN   
23-10-2011
parangalar vurmuÅŸsun,
ömrün baharlarına…                                                                  
kırılgan kanatlara,
saklanmış düÅŸlerin…
düÅŸürmüÅŸsün
gözlerinden,
kehribar bakışlarını…
aliya
…(H.Ali Aydın)
                                     BÄ°LGE LÄ°DER ALÄ°YA Ä°ZZETBEGOVÄ°Ç
                                                                               Eyüp BEYHAN
YaÅŸadığı bütün zorluklara raÄŸmen Bosna-Hersek'i bağımsız bir devlet yapmayı baÅŸaran, en zor anında halkının bir "baba" gibi etrafında kenetlendiÄŸi, derin bilgi birikimiyle "Bilge Kral" adıyla anılan Aliya Ä°zzetbegoviç, vefatının yıl dönümünde rahmetle anıyoruz.
"Büyük sırbistan uÄŸruna (!) uÄŸruna...Slobadan Milesoviç veya radovan Karadziçin çirkin insanlık dışı akıl almaz politik ihtirasları uÄŸruna hayatının baharında ömrünü kara gömmüÅŸtü. O ve daha niceleri... 20.yy'ın sonunda katledilen medeniyet...mezarsız, tütbesiz, türbesiz...Yıkılan evler, söndürülen yuvalar, öldürülen çocuklar, kadınlar, kızlar, askerler....Peki niçin?
“Dünyaya adalet vadeden dünyayı yöneten birleÅŸmiÅŸ milletler nerede?”
“Dünyaya medeniyet öÄŸreten sözde medeni Avrupa nerede?"
"Dünyada hükümetler indiren çıkaran Amerika nerede?"
"NATO neden sırp kasabına söz geçiremiyor?
"Sözde müslüman ülkeler nerede?"
"Fransız ihtilali hürriyetini kazanmak için herkese yol gösterirken ÅŸimdi nerede?"
"Centilmen ingiltere nerede?
"Petrol için Kuveyti Iraktan kurtaran abd, Bosnalıların kanını petrol kadar   deÄŸerli bulmadığı için yardıma koÅŸmuyor"
"Birinci ve ikinci dünya savaÅŸlarında dünyaya meydan okuyan Almanya, sırp zalimlerine dur demiyor"…
1980'li yıllar boyunca Yugoslav gazetelerinde Sırpların Ä°slâm'a saldırıları dört esas üzerine kuruluydu:
1. Fundamentalizmin Yugoslavya'da yükseliÅŸi Tito'nun Arap dünyasıyla iyi iliÅŸkileri ve Yugoslavya'daki Müslümanlara karşı liberal bir tavır sergilemesiyle iliÅŸkilidir.
2. Arap Müslümanların tek bir Ä°slâm devleti kurmak gibi küresel bir strateji belirlemelerinde Yugoslavya büyük oyunlarının bir parçasıdır.
3. Ä°slâm temelde inanmayanların imhasına izin verir. Bu sebepten Yugoslavya'da güvenliÄŸi tehdit etmektedir.
4. Bosnalı Müslümanlar Osmanlıların torunudur, bu nedenle onlar 500 yıl önceki ataları gibi kabul edilebilirler.
Mayıs 1991'de Yugoslavya dağılmaya baÅŸladı. Hırvatistan ve Slovenya, Sırp ağırlıklı Belgrad merkezi yönetiminden bağımsızlığını ilan etti. Ä°zzet Begoviç, Bosna'nın bağımsızlığı konusunda bir referandum düzenledi. Sırplar referandumu boykot etti. 3 Mart 1992'de Begoviç, Bosna Hersek'i bağımsız bir cumhuriyet olarak deklare etti.
Bağımsızlık ilanının ardından Bosna'daki Sırp azınlık isyan etti ve ülkede bir silahlı mücadele patlak verdi. Askeri donanımı yüksek olan Sırplar Bosna'yı Müslümanlardan arındırmaya yöneldiler. Müslümanları topraklarından sürgün ettiler, toplu tecavüzlerde bulundular. Temerküz kamplarında topladılar ve soykırım yaptılar.
Begoviç ve diÄŸer Bosnalı entelektüeller Ä°slâmî Uyanış tabirini komünist sınırlamalardan ve Sırp, Hırvat ulusçularının iddialarından uzak bir ÅŸekilde kendi kültürel miraslarını sürdürmek ve geliÅŸtirmek olarak tanımlıyordu. Onlara göre komünist Müslümanlar33 ve komünistlerin seçtiÄŸi dini liderler uysal ve kurallara baÄŸlı kimselerdi ve diÄŸer Müslümanlara karşı yabancılaÅŸmışlardı.
 Osmanlı öncesi, Hristiyanlığın ''Tek tanrı inancını kabul eden'', Bogomil mezhebine inandıkları için Haçlılar tarafından katledilen BoÅŸnaklar, Osmanlı sonrası ise Birinci ve Ä°kinci Dünya Savaşı ile 1992-1995 yıllarındaki savaÅŸta, Sırp ve Hırvatların zulüm ve katliamlarına maruz kaldı.
Tarihleri boyunca ''ya yok olmak'' ya da ''teslim olmak'' gibi iki seçenekle karşı karşıya kalan BoÅŸnaklar, hep bir ''üçüncü yol'' buldular. Bu üçüncü yol, onların ayakta kalabilmesi, tarih sahnesinden silinmemesi için inançlarına ve bağımsızlıklarına sarılmaları oldu.
Birinci ve Ä°kinci Dünya Savaşı ve 1992-1995 yıllarındaki savaÅŸta nüfusunun önemli kısmı katliamlara maruz kalan BoÅŸnaklar, ÅŸimdi merhum Aliya Ä°zzetbegoviç sayesinde, dünya sahnesinde tanınan bağımsız devletlerine ve bayraklarına sahip olmanın gururunu yaşıyor. Zor ve büyük acılar sonucu kazanılan bu özgürlüÄŸün mimarı ''Bilge Kral'' Aliya Ä°zzetbegoviç ise Bosna-Hersek'te ''her türlü anti propagandaya karşı'' hala halkının özlemle aradığı bir lider olma özelliÄŸini koruyor.
Aliya Ä°zzetbegoviç, 1970'li yıllarda yayımladığı, Cezayir'den Bosna'ya, Fas'tan Endonezya'ya, Türkiye'den Pakistan'a uzanan Ä°slam coÄŸrafyasındaki tüm Müslümanlara hitap ettiÄŸi ''Ä°slam Manifestosu'' ile büyük ses getirmiÅŸti.
Aliya Ä°zzetbegoviç'in ''Ä°slam Manifestosu''nun yanı sıra ''DoÄŸu-Batı Arasındaki Ä°slam'' adlı eseri de özellikle 1970 ve 1980'li yıllarda baÅŸta Türkiye olmak üzere birçok Ä°slam ülkesinde ses getiren ''baÅŸyapıt'' olmuÅŸtu.

Aliya'nın Hayatı Ve Mücadelesi
Aliya Ä°zzet Begoviç ailesini ve özyaÅŸam öyküsünü ÅŸöyle anlatıyor: 'Ailem, 1868'e kadar Belgrad'da yaÅŸadı. O yıllarda Sırplar'ın taÅŸkınlıkları ve geliÅŸen bazı üzücü olaylardan sonra Müslüman aileler yavaÅŸ yavaÅŸ Belgrad'ı terketmeye baÅŸlamıştı. Dedemin büyük dedesi Belgrad'da Osmanlı Ordusu'nda subay imiÅŸ.. Tayini üzerine, Belgrad'dan Bosna-Hersek'in Åžamac kentine taşınmış ve ailemiz Åžamac'da toprak satın alarak yerleÅŸmiÅŸ ve Åžamac'ın adı da artık, Aziziye olmuÅŸtu. Çünkü, zamanın Osmanlı Sultanı Abdulaziz Belgrad'da Sırplar'ın taÅŸkınlıklarından rahatsız olan Müslüman ailelerin Åžamac (Aziziye) bölgesine yerleÅŸerek yeni bir kasaba oluÅŸturmaları emrini emrettmiÅŸti. Böylece Müslümanlar'dan oluÅŸan yeni bir kasaba oluÅŸtuÄŸu gibi, Müslümanlar da korunmaya alınmış oldu. O zamanlar Belgrad'da Müslümanlar rahat deÄŸilmiÅŸ ve Sırplar sürekli onlara saldırıyor ve faili meçhul cinayetler çoÄŸalıyormuÅŸ. Sultan Abdulaziz'in bu giriÅŸimiyle Müslümanlar'ın can ve mal güvenliÄŸi saÄŸlanmış. Bu kasaba büyümüÅŸ ve Yukarı Aziziye ve AÅŸağı Aziziye diye ik bölüm halinde anılmış...
Bosna-Hersek'in kuzeybatısındaki Bosanski Åžamats ÅŸehrinde 1925 yılında dünyaya gelen ve babaannesi Üsküdarlı bir Türk olan Aliya Ä°zzetbegoviç, Saraybosna'da 1943 yılında Alman Erkek Lisesi'ni bitirdi. Aliya Ä°zzetbegoviç, Ä°kinci Dünya Savaşı boyunca faÅŸist ve Çetnik ideolojiye, daha sonra ise komünist ideoloji ve uygulamalarına karşı çıkarak Mladi Müslümani (Genç Müslümanlar) isimli, kolej ve üniversite öÄŸrencilerinden oluÅŸan, Bosnalı Müslümanları Ä°kinci Dünya Savaşı sırasında yaÅŸanan biyolojik soykırımdan, savaÅŸ sonrasında ise manevi soykırımdan kurtarmak amacını güden teÅŸkilatın kurucusu oldu.
Ä°lk kez 1946 yılında tutuklanan ve 1949 yılına dek hapiste kalan Ä°zzetbegoviç, daha sonra 1970'li yıllarda kaleme aldığı ''Ä°slam Manifestosu'' nedeniyle, ''Avrupa'nın ortasında radikal Ä°slami bir cumhuriyet kurmak için çalıştığı'' iddiasıyla 12 Bosnalı aydınla birlikte 1983 yılında yargılandı ve 14 yıl hapis cezası aldı.
Zor koÅŸullarda hapis hayatını sürdüren Aliya Ä°zzetbegoviç, 1988 yılının sonunda Yugoslavya hükümetinin ''sözlü muhalefet sebebiyle cezalandırılana tanınan aftan'' yararlanarak serbest kaldı.
Ancak Aliya Ä°zzetbegoviç, hapisten çıkarken ''ateÅŸten gömleÄŸi'' giyme hazırlığı baÅŸlattı. Bosnalı Müslümanların, silahsız bir ÅŸekilde savaÅŸla yüzleÅŸtikleri Ä°kinci Dünya Savaşı'nda tecrübe edilen durumun tekrarını önlemek için Aliya Ä°zzetbegoviç, 27 Mart 1990 tarihinde Demokratik Eylem Partisi'ni (SDA) kurdu.
Yugoslavya'yı oluÅŸturan 6 Cumhuriyetten biri olan Bosna-Hersek'te 18 Kasım 1990 tarihinde yapılan ilk çok partili seçimlerde Aliya Ä°zzetbegoviç'in genel baÅŸkanlığını yaptığı SDA, parlamentodaki toplam 240 milletvekilliÄŸinden 86'sını ve Bosna-Hersek Cumhuriyeti'nin baÅŸkanlığını kazanmıştı.
Aliya Ä°zzetbegoviç, önce Slovenya'nın, ardından Hırvatistan'ın Yugoslavya'dan bağımsızlığını ilan etmesinin ardından, ''ya bağımsızlığı tercih edip bir bedel ödeyecek'' ya da o zamanki Yugoslavya'nın devlet baÅŸkanı olan Slobodan MiloÅŸeviç'in ''ırkçı'' yönetimi altında, ülkesinin topraklarının parçalanmasına razı kalacaktı.
Aliya Ä°zzetbegoviç, bu zor durumu her zaman büyük saygı duyduÄŸu halkının tercihine bıraktı ve 29 Åžubat ile 1 Mart 1992 tarihlerinde ülkede referandum yapıldı. Halkın yüzde 63'ü referanduma katıldı ve Bosna-Hersek'in özerkliÄŸi ve bağımsızlığı lehine oy kullanıldı. Referandumu baz alan AB, 6 Nisan'da, ABD ise 7 Nisan 1992'de Bosna-Hersek'in bağımsızlığını tanıdı. Aynı gün, Bosnalı Sırpların siyasi lideri ve halen Lahey'deki uluslararası savaÅŸ suçları mahkemesinde yargılanan Radovan Karaciç ile Lahey'de yargılanırken 2006 yılında ölen Slobodan MiloÅŸeviç, uluslararası arenada tanınan Bosna-Hersek'e karşı savaÅŸ baÅŸlattı.
Ömrünün sonuna kadar, ülkesini, ülkesinin kurumlarını kuvvetlendirmek, mültecilerin dönüÅŸünü saÄŸlamak, iÅŸlenen savaÅŸ suçlarının mahkemeye taşınmasını saÄŸlamak, daha iyi uluslararası iliÅŸkiler kurmak ve insan haklarının yayılması için mücadele eden Aliya Ä°zzetbegoviç, saÄŸlık durumu kötü olmasına raÄŸmen, savaÅŸtan sonraki dört yıl boyunca da ülkenin kalkınmasına önemli katkılarda bulundu.
SaÄŸlık durumundan dolayı, Ekim 2000'de, Bosna-Hersek Devlet BaÅŸkanlığı görevinden çekilen Aliya Ä°zzetbegoviç, 10 Eylül 2003 tarihinde 78 yaşındayken evinde düÅŸerek iç kanaması geçirdi ve 4 kaburgası kırıldı. Bunun üzerine oÄŸlu Bakir Ä°zzetbegoviç tarafından KoÅŸevo Hastanesi'ne kaldırıldı.
Hastanede yapılan müdahalelere raÄŸmen ''Bilge Kral'' Aliya Ä°zzetbegoviç, 19 Ekim 2003 tarihinde Pazar günü saat 15.00 sularında hayata gözlerini yumdu.

 ''Zambaklar Ülkesi'' Cehenneme Çevrildi
Hızla geliÅŸen savaÅŸ sürecinde, Bosna-Hersek BaÅŸkanlığı, Bosna-Hersek Cumhuriyeti ordusunu ve savaÅŸ hükümetini kurma kararı aldı. Aliya Ä°zzetbegoviç, 2 Mayıs 1992 günü, BaÅŸbakan Yardımcısı Zlatko Lagumciya ve kendisinin resmi tercümanı olan kızı Sabina ile Lizbon'da yapılan barış görüÅŸmelerinden dönerken Saraybosna Havaalanı'nda Yugoslav ordusu (JNA) askerlerince esir alındı. Ancak Bosna ordusunun baÅŸarılı operasyonları sonucu esir alınan çok sayıda Yugoslav askerine karşılık Ä°zzetbegoviç ve beraberindekiler serbest bırakıldı.
Dünyanın gözleri önünde, ekmek sırasında, su sırasında, pazarda bulunan insanlar kitlesel ÅŸekilde katlediliyordu. Evler, camiler, tarihi eserler yıkılıyor, dünya güçleri bu olanları ancak izliyordu. En korkunç savaÅŸ günlerinde ülkesi her gün çocuklarını kaybederken, ülkesi kanlar içindeyken Ä°zzetbegoviç, baÅŸkalarının ibadet yerlerine, sivillere, kadınlara asla dokunulmaması yönünde birliklerine emir veriyordu.

Dayton AnlaÅŸması, Bosna ve Hersek’in Bağımsızlığını Ä°lan Etmesi
1995 yılı sonlarında ABD’nin baskısı ile bir barış planı ortaya atılmış, Sırp tarafı uzun süre müzakere masasına dahi gelmeyi reddetmesine karşı ABD’nin öncülüÄŸünde düzenlenen ve Sırp hedeflerine yönelik iki NATO hava harekatı sonucunda Dayton’a gelmeye ikna edilmiÅŸtir. Taraflar burada çatışmaları sona erdirecek ve ülkede yeni bir idari düzenleme yapılmasını saÄŸlayacak bir anlaÅŸma üzerinde anlaÅŸmışlardır. Söz konusu anlaÅŸma Paris’te imzalanmıştır. 21 Kasım 1995 tarihinde Dayton’da paraf edilen ve 14 Aralık 1995 tarihinde Paris’te düzenlenen bir törenle imzalanan Dayton Barış AntlaÅŸmasına göre 14 Eylül 1996 tarihinde ülkede seçimlerin düzenlenmesi ve yeni yöneticilerin belirlenmesi ile “Bosna ve Hersek” olarak deÄŸiÅŸtirilen devlet, biri BoÅŸnak ve Hırvatların oluÅŸturduÄŸu “Bosna ve Hersek Federasyonu”, diÄŸeri Sırpların oluÅŸturduÄŸu “Sırp Cumhuriyeti” olmak üzere iki kısımdan oluÅŸmaktadır.
Pariste imzalanan “yeni düzen”i oluÅŸturan Dayton Barış AnlaÅŸmasının önemli maddelerini ÅŸu ÅŸekilde özetleyebiliriz:
Bosna ve Hersek devleti, Bosna ve Hersek Federasyonu ve Sırp Cumhuriyeti olarak iki entiteye ayrılmıştır.
BM Güvenlik Konseyi Eski Yugoslavya’yı oluÅŸturan 6 cumhuriyete uyguladığı silah ambargosunu kaldırmıştır.
Ä°sveç eski baÅŸbakanı Carl Bild’in yüksek temsilci olarak atandığı yeni yapılanma faaliyetlerinin oluÅŸması için ortak bir sivil komisyon oluÅŸturulmuÅŸtur.
AnlaÅŸmaya göre Halk Meclisi ve Temsilciler Meclisi’nden oluÅŸan ikili bir parlamento, üç kiÅŸiden oluÅŸan bir BaÅŸbakanlık Konseyi, Bakanlar Kurulu, Anayasa Mahkemesi ve Merkez Bankası kurumlarını oluÅŸturan bir anayasanın oluÅŸturulması kararı alınmıştır.
Devlet, bu anayasada dış politika, dış ticaret, ulaşım, haberleÅŸme, hava trafiÄŸi kontrolü, uluslar arası kuralların uygulanması ve para politikasından sorumlu olacaktır.
AnlaÅŸmanın uygulanabilmesi amacıyla bölgede bir yıl süreyle 60 bin civarında NATO askeri gücü görevlendirilmiÅŸtir.

''Allah'a Ant Olsun Ki; Köle Olmayacağız''
BirleÅŸmiÅŸ Milletler'in koruması altındaki Srebrenitsa'da 8 bin insan Temmuz 1995'te katledilirken Aliya Ä°zzetbegoviç, ''dünyanın sağır ve dilsiz'' haline isyan ediyor ve ÅŸu cümleleri kullanıyordu:
"Her ÅŸeye kadir olan Allah'a ant olsun ki; köle olmayacağız. Ben Avrupa'ya giderken kafam önümde eÄŸik gitmiyorum. Çünkü çocuk, kadın ve ihtiyar öldürmedik. Çünkü hiçbir kutsal yere saldırmadık. Oysa, onlar bunların tamamını yaptı hem de Batı'nın gözü önünde;
Batı medeniyeti adına. Nefrete nefretle cevap vermeyin. Bosna için nefret çıkmaz sokaktır. Nefret sadece bizim ruhlarımızı zedelemiyor, Bosna'nın özünü de zedeliyor...''
Avrupa'nın en büyük 4'üncü silahlı gücüne sahip Yugoslav ordusuna karşı 3 yıl boyunca el yapımı silahlarla direnen Bosnalıların arasında Sırplar, Hırvatlar da bulunuyordu. Bosna-Hersek halkı, Aliya Ä°zzetbegoviç önderliÄŸinde 21 Kasım 1995 tarihinde imzalanan Dayton AntlaÅŸması ile devletlerini devam ettirmeyi baÅŸardı.
Halkına uluslararası arenada tanınan bir devlet ve bayrak bırakan Aliya Ä°zzetbegoviç, dünya güçleri tarafından imzalanan bu anlaÅŸma ile bir kez daha, Bosna-Hersek'in siyasi sınırlarını korumayı baÅŸardı.

Islam Deklarasyonu,
Begoviç'in en çok tartışma konusu olan eseri ise Ä°slâmi Deklarasyon adlı çalışmasıdır. Bu eser Müslüman toplumların Ä°slâmlaÅŸması gerektiÄŸini ve Müslümanların manevi muhtaçlık içinde ve maddi ve siyasi olarak bağımlı olduÄŸunu vurguluyordu.
Bu kitabın I. bölümünde Begoviç, Müslümanları yakın bir gelecekte yok olmaktan kurtarmak için Ä°slâmi yenilenmeye ve Kur'an-ı Kerim'i daha sıkı bir okumaya tabi tutmaya ve onu tatbik etmeye çağırıyordu. O, Batı'yı günah keçisi yapmak yerine en sert eleÅŸtirilerini tutucu veya modernist olan Müslüman liderlere yöneltiyordu. Çünkü onlar Ä°slâm'ı dünyayı yönetme tarzı yerine salt bir din olarak görüyorlardı.
Ona göre tutucu ÅŸeyhler çaÄŸdaÅŸ dünyayı anlamaktan uzaktı. ÇoÄŸunlukla hükümette bulunan modernistler de Batı'da eÄŸitim almış ve döndüÄŸünde Ä°slâm konusunda bir alçaklık kompleksi sorunu yaÅŸayan kimselerdi. Bunlar Avrupa ve Amerikan deÄŸerlerini kendi toplumlarını kurtarmak ve reformize etmek için çabalamaktadır. Tabii Begoviç her ne kadar modernist Müslüman liderleri Batı'nın büyüsüne kapılmakla suçlasa da o Batılı deÄŸerlere toptan karşı deÄŸildir. Modernistlerin sandığı gibi Batı'nın gücü, yaÅŸam biçiminde deÄŸil, nasıl çalıştığında; kuvveti modada, ateistlikte, gece kulüplerinde, kontrolden çıkmış genç nesilde deÄŸil; insanlarının olaÄŸanüstü sabır, bilgi ve sorumluluk duygusundadır. Begoviç'in Batı'yı övmesi, yoksulluk ve az geliÅŸmiÅŸlik gibi Müslümanların karmaşık sosyal problemlerine aceleci çözümler bulmaya çalışan modernistlerin göreceli tembelliÄŸini ve dar görüÅŸlülüÄŸünü göstermek içindir. Daha iyi bir topluma ulaÅŸmak Müslümanların büyük kararlılığını ve Kur'an'ın disiplinli okunmasını ve uygulanmasını gerektirir.
Kitabın II. bölümünde yer alan "Ä°slâmi Düzen", Begoviç'i çoÄŸunlukla dünya politik arenasında zor durumda bırakmak amacıyla ÅŸiddeti destekleyen kısım olarak lanse edilir. Begoviç'e göre Ä°slâmi yönetimin en kısa tanımı onun bir inanç ve yasa bütünlüÄŸü, terbiye ve güç, idealler ve maslahatlar, maneviyata sahip bir toplum ve devlet, özgür irade ve kuvvet oluÅŸu ÅŸeklindedir. Bu bileÅŸenlerin sentezi olarak Ä°slâmi düzen ÅŸu iki temel üzerine kuruludur: Ä°slâm toplumu ve Ä°slâm otoritesi. Ä°slâm toplumu Ä°slâmi iktidar olmadan eksik ve zayıftır. Ä°slâmi otorite Ä°slâm toplumu olmadan ya ütopya ya da ÅŸiddetin kendisidir. Bu sözler baÄŸlamından koparıldığı zaman Yugoslavya'daki Müslüman olmayan insanları korkutmakta kullanılabilir ancak Begoviç'in bu sözleri modernist ve tutucu Ä°slâm" liderliÄŸin kurumlaÅŸtığı siyasi ve sosyal sistemlere sahip Ä°slâm ülkeleri ile ilgilidir. O Batı ülkeleri hakkında konuÅŸmamaktadır. Ä°slâmi yönetim sadece Müslüman nüfusun çoÄŸunlukta olduÄŸu yerlerde icra edilebilir. Aksi takdirde yönetim ÅŸiddete dönüÅŸür.
III. bölüm "Ä°slâmi Düzenin Günümüzdeki Problemleri" ise Ä°slâmi yenilenmenin reçetesi niteliÄŸindedir. Begoviç'e göre güce dayalı olarak kısa yoldan Ä°slâmi düzene geçiÅŸ bir sapmadır. DoÄŸru olan, eÄŸitim ile ve ahlaki ilkelerin tebliÄŸi edilmesiyle yapılacak bir geçiÅŸtir. Cihadın zor olanı insanın kendisini kontrol edebilmesine yönelik olanıdır. Dikkatli bir okuma Begoviç'in Müslümanların azınlıkta olduÄŸu (eski Yugoslavya gibi) ülkelerde siyasal deÄŸil kültürel bir devrimi desteklediÄŸini gösterir.
Begoviç, bu eserinde Ä°slam'ın bireyin kiÅŸisel hayatının tüm alanlarında, ailede ve toplumda pratiÄŸe dökülmesi gerektiÄŸini vurgular. Ä°slami düÅŸünce yenilenmeli ve Fas'tan Endonezya'ya kadar yek vücut bir Ä°slam toplumu oluÅŸturulmalıdır. Begoviç, Ä°slâmi Deklarasyon kitabında Atatürk'ün reformlarına da büyük eleÅŸtiriler getirmiÅŸtir. Ona göre Ä°slâm, tüm Müslümanların birleÅŸip manevi, kültürel ve siyasi tek bir toplum oluÅŸturmaları eÄŸilimindedir. Ä°slâm bir ulus deÄŸil, uluslar üstü bir dindir. Ä°slâm'ı kabul eden bir ulus ya da birey baÅŸka bir ideal için artık hayatını feda edemez. Bir Müslümanın, adı ne olursa olsun bir yönetici için ya da herhangi bir ulusun, partinin ÅŸerefi için kendisini feda edemez. Bir Müslüman sadece Allah'ın adıyla ve Ä°slâm'ın onuru için ölebilirdi. Müslüman milletler Ä°slâm'a karşı olan hiçbir ÅŸeyi kabul edemezler, Ä°slâm'a karşı gelenler direniÅŸle karşılaÅŸacaklardır. Tek çıkış yolu Ä°slâm'a uygun düÅŸünen ve hisseden yeni bir zihniyetin oluÅŸturulmasıdır. Bu zihniyet Ä°slâmi düzenin bayrağını yükseltecektir ve Müslüman kitleler de bunu pratiÄŸe geçireceklerdir. Müslüman, genelde birey olarak var olamaz. Müslüman olarak yaÅŸamayı arzuluyorsa, bir çevre, toplum ve düzen oluÅŸturma gayreti içinde olmalıdır. Dünyayı ve kendisini deÄŸiÅŸtirmelidir. Ulusun yetiÅŸmesi ve özellikle yazılı basın, tv ve film sektörü Ä°slâm' ahlâka ve bilgi birikimine sahip insanlar sahip olmalıdır. Ä°slâmi uyanış siyasi devrim olmaksızın hayatiyetini baÅŸarılı bir ÅŸekilde sürdüremez. Ä°slâmi düzen için mücadele cinayet hariç her yöntemi benimseyebilir. Hiç kimsenin kontrolsüz ve aşırı güç kullanımıyla Ä°slâm'ın güzel adını ve bu mücadeleyi lekelemeye hakkı yoktur. Ä°slâmi hareket ahlâki ve sayısal olarak yeterli güce kavuÅŸtuÄŸunda mevcut gayr-i Ä°slâmi yönetimi yeni inÅŸa edilecek bir Ä°slâmi otoriteyle deÄŸiÅŸtirmelidir.
Günümüzde Ä°slâm" düzen için mücadele ve Ä°slâm toplumunun yeniden inÅŸası sadık ve homojen bir organizasyonda teÅŸkilatlanmış deneyimli bireylerle baÅŸarılı bir ÅŸekilde tesis edilebilir. Bu organizasyon siyasi bir parti deÄŸildir. O, net bir ahlaki ve ideolojik kritere sahip Ä°slâmi ideoloji üzerine kuruludur. Ä°kinci olarak, Ä°slâmi düzen için mücadele Ä°slâm'ın temel unsurlarını icra çabasıdır. Bu, pratikte bir Müslümanın insanların dini ve ahlâki geliÅŸimini garanti altına alması ve sosyal adalet için temel unsurları tedarik etmesi anlamına gelir.
Üçüncü olarak Ä°slâm cumhuriyetinin iÅŸlevi, temelde salt insanların ve Müslümanların kardeÅŸliÄŸini deklare etmek deÄŸil, bu yüksek ahlâki ilkeleri pratiÄŸe geçirmektir. Uyanan Ä°slâm daha adil bir düzen için her toplumda bayrağı eline almalıdır. Ä°slâmi mücadele aynı zamanda cahilliÄŸe, haksızlığa, yoksulluÄŸa karşı bir mücadeledir. Ä°slâmi yönetimin tabii fonksiyonu tüm Müslümanları dünya ölçeÄŸinde bir araya getirmektir. Günümüz ÅŸartlarında bu Fas'tan Endonezya'ya tropikal Afrika'dan Orta Asya'ya bir Ä°slâm federasyonu kurmak anlamına gelir.
Begoviç, kitabında Kudüs meselesiyle de ilgilenir. Ona göre Siyonistlerin Filistin'deki politikası dünyadaki tüm Müslümanlara yönelik bir provakasyondur. Kudüs ne salt Filistinlilerin ne de Arapların problemidir. O, tüm Müslüman ulusların meselesidir. Yahudiler Kudüs'ü almak istiyorlarsa Ä°slâm'ı ve Müslümanları yenilgiye uÄŸratmak zorundadır. Hamdolsun bu onların takatinin üstündedir. Siyonist Yahudiler istikbar yolunu seçerlerse Ä°slâm hareketi ve tüm Müslümanlar için tek çözüm vardır: Günden güne, yıldan yıla verilen kurban ve harcanan zamanın miktarı ne olursa olsun savaÅŸa devam etmek, mücadeleyi güçlendirmek ve yaymaktır. Bu mücadele iÅŸgal edilen toprakların her karışının alınmasına kadar sürebilir: "Bu temel konuda Filistinli kardeÅŸlerimiz için, her müzakere ve her uzlaÅŸma dünyamızın ahlâkı" sisteminin özünü yok edebilecek bir hiyanet olacaktır."
Ä°zzet Begoviç'in bu eseri, Sırp ve Hırvat ulusçular tarafından stratejik olarak düÅŸmanı tanımlamak için kullanıldı. Aynı zamanda 1983'teki yargılama esnasında ve sonrasında Sırbistan ve Hırvatistan'da ayrıca 1980'li yılların sonlarında ve savaÅŸ boyunca yurt dışında yaÅŸayan göçmen Sırp ve Hırvatlar'a Ä°slâmi tehdidin delili olarak dağıtıldı.

Doğu Batı Arasında,
Aliya Ä°zzetbegoviç, düÅŸünen ve eser veren bir devlet adamı. Aliya Ä°zzetbegoviç çapında düÅŸünen, Ä°slâmî tefekkür açısından bir DoÄŸu-Batı muhasebesi yapmayı, medeniyetin neresinde olunduÄŸunu Ä°slâmî bakımdan tesbit etmeyi akıl eden, hakgetire... iÅŸte üç-beÅŸ sayfa Ecevit yazmış, birkaç sayfa TürkeÅŸ, birkaç sayfa Erbakan aparmış; koskoca cumhuriyet tarihi devlet adamlığı bundan ibaret... Avrupa’da da eser veren devlet adamı, çoktandır görünmez bir keyfiyet. Stalin ve Hitler’den sonra birkaç sosyal demokrat devlet adamı yazmayı deniyor, en son Gorbaçov sığ bir takım ekonomipolitik deÄŸerlendirmelere giriÅŸiyor. Havel yazıyor. O kadar. Oysa Ä°zzetbegoviç okuyor, yazıyor, DoÄŸu-Batı muhasebesi yapıyor, mütalaa ve mülahazalarında “doÄŸru dünya görüÅŸü”nü arıyor. Ancak meseleleri yerli yerine oturtabilmesi için gerekli olan Büyük DoÄŸu-Ä°BDA terkibî hükümlerinden ve tefekkür miyarından mahrum bulunuyor. Bu mahrumluÄŸu da daha eserinin adında kendini ele veriyor. DoÄŸu ve Batı Arasında Ä°slâm...
Aliya Ä°zzetbegoviç’in DoÄŸu’dan kasdı komünizm, Batı’dan kasdı kapitalizmdir. Ä°slâm’ın bunların ortasında, dengesinde olduÄŸunu açıkça savunuyor. Fakat dahiyâne bir seziÅŸle bulduÄŸu bu hakikat, meseleler içinde âdeta kayboluyor. "Ä°slâm zıd kutuplar arası muvazenenin üstün nizamıdır” hakikati, Aliya Ä°zzetbegoviç’in fikirleri içinde bir görünüyor, bir görünüyor, bir kayboluyor. Bir bakıyorsunuz, ortaya Mutlak Fikir’in üstün yenilmez terkibi çıkıyor; bir bakıyorsunuz, “iki arada bir derede”, ne orada ne öbür tarafta olabilen boynu bükük bir tuhaflık beliriyor. Sanki muvazene-denge ile muvazaa-sahte denge birbirine karışıyor. Ä°ÅŸte: “Dünya görüÅŸlerini üç kümede toplayabiliriz: Maneviyatçı, maddiyatçı ve Ä°slâmî. Bunlar ÅŸuur, tabiat ve insan olarak adlandırmaya alışık olduÄŸumuz mahut üç esas mümkünata tekabül ediyor ve bunların projeksiyonlarıdır. En eski zamanlardan bu güne kadar ortaya atılmış bütün ideoloji, felsefe ve düÅŸünce sistemleri bu üç temel dünya görüÅŸünden birine dayanmaktadır. Bunların birincisine göre, yegâne veya esas varlık ruhtur, ikincisine göre maddedir. Üçüncüsüne gelince, o ruh ve maddenin bir arada varoluÅŸundan ortaya çıkmaktadır. Çünkü, yalnızca madde olsaydı, materyalizm tek tutarlı felsefe; maneviyat ise tamamen mânâsız bir tutum olurdu. DiÄŸer yandan eÄŸer ruh varsa, o zaman insan da vardır ve maneviyat ile ahlâk olmadan insan hayatı mânâsızdır. En yüksek ÅŸekli insanda sergileyen ruh-madde birliÄŸi prensibinin adı ise Ä°slâm’dır.” (DoÄŸu ve Batı Arasında Ä°slâm,1993, s. 11)
Ä°slâm’ın din ile materyalizmin bir sentezi olduÄŸunu ve hıristiyanlık ile sosyalizm arasında merkez noktasında bulunduÄŸunu ifade eden tarif çok kabadır ve ancak ÅŸartlı olarak kabul edilebilir. (...) (Ä°slâm), Saf din tarafından fazla tabiî, maddî ve dünyevî; bilim tarafından ise dinî, bilimdışı, mistik unsurlar ihtiva etmekle suçlandırılmaktadır. (DoÄŸu ve Batı Arasında Ä°slâm,1993, s. 19)

Bilge Kral''dan Özlü Sözler,
* ''Saldırganlık ve onun sonuçları, cömert sadakalarla ortadan kaldırılamaz''
*''Bize yapılan soykırımı unutursak bunu bir daha yaşamaya mecburuz, size asla intikam peşinden koşun demiyorum, ama yapılanları da asla unutmayın''
 *''Bizler insan olmaya ve insan kalmaya çalıştık ve baÅŸarılı olduk. Ancak bunu onlardan (Sırplardan) dolayı yapmadığımızın altını çizmeliyim. Kendimizden dolayı insan kalmaya çalıştık, onlardan dolayı deÄŸil. Onlara hiçbir ÅŸey borçlu deÄŸiliz. Ä°nsan olmak ve insan kalmak, Allah'a ve kendimize karşı sorumluluÄŸumuzdur. Onlara karşı deÄŸil."
* ''Hiç kimse intikam peÅŸinde koÅŸmamalı, sadece adaleti aramalıdır. Çünkü intikam sonu olmayan kötülüklerin de kapısını açar. GeçmiÅŸi unutmayın, ama onunla da yaÅŸamayın.''
* ''Ä°lerlemiÅŸ yaşıma raÄŸmen, ümit ediyorum ki, halkımın özgürlüÄŸe ve kurtuluÅŸa ulaÅŸtığını görecek kadar yaÅŸayacağım. 70 yaşındayım ve önümüzde daha uzunca bir yol var. KiÅŸiler ölür, halklar yaÅŸar. Mücadelemiz bana baÄŸlı deÄŸildir. Önemli olan da bu, sancağı binlerce insan taşıyor...''
* ''Artık bitmesi gerektiÄŸi için biten yüzyılın adı ÅŸiddet yüzyılıdır. Önümüzde yepyeni bir yüzyıl, yeni bir bin yıl ve tabii ki yeni imkanlar ve riskler vardır''
* "Ben bir müslümanım ve öyle kalacağım. Kendimi dünyadaki Ä°slam davasının bir neferi olarak telakki ediyorum ve son günüme kadar da böyle hissedeceÄŸim. Çünkü Ä°slam benim için güzel ve asil olan her ÅŸeyin diÄŸer adı; dünyadaki Müslüman halklar için daha iyi bir gelecek vaadinin ya da umudunun, onlar için onurlu ve özgür bir hayatın, kısacası benim inancıma göre uÄŸrunda yaÅŸamaya deÄŸer olan her ÅŸeyin adıdır.”
* "Her ÅŸeye kadir olan allah'a andolsun ki köle olmayacağız"
* Ben Avrupa’ya giderken kafam önümde eÄŸik gitmiyorum. Çünkü çocuk, kadın ve ihtiyar öldürmedik. Çünkü hiçbir kutsal yere saldırmadık. Oysa, onlar bunların tamamını yaptılar. Hem de Batı’nın gözü önünde; Batı medeniyeti adına.”
* Nefrete nefretle cevap vermeyin. Bosna için nefret çıkmaz sokaktır. Nefret sadece bizim ruhlarımızı zedelemiyor, Bosna'nın özünü de zedeliyor
* "Ey teslimiyet, senin adın İslam'dır!"
* Kur'an edebiyat deÄŸil, hayattır; dolayısıyla O'na bir düÅŸünce tarzı deÄŸil, bir yaÅŸama tarzı olark bakılmalıdır."
* Yeryüzünün öÄŸretmeni olabilmek için gökyüzünün öÄŸrencisi olmak lazım.
* Hukuk benim için sadece meslek deÄŸil inancım, yaÅŸam tercihim ve hayat felsefem.
* GeleceÄŸimizi geçmiÅŸimizde aramayacağız. Kin ve intikam peÅŸinde koÅŸmayacağız. Neden sık sık Ä°slâma vurgu yaptığı sorularına ÅŸöyle cevap vermiÅŸtir..
* "Boşnakları Boşnak yapan; Sırplardan, Hırvatlardan ayıran dinidir. O olmazsa biz de olmayız"
* Savaşın devam ettiÄŸi yıllarda havanın sisli olduÄŸu bir kış günü cuma namazını kılmak için Gazi Hüsrev Bey camiine gider. bombardımana raÄŸmen tıklım tıklım dolu olan . Bombardımana raÄŸmen cami tıklım tıklım doludur. Aliya görününce Ä°mam hutbeyi durdurur, ön saflardan ayaÄŸa kalkanlar kendisine yer vermek isterler. Ancak Aliya kiÅŸiliÄŸi yansıtan ÅŸu sözleri söyler; "Burası Allah'ın evidir. Burada faraklılık olmaz.. Allah katında en üstün olan, takva sahibi olandır. Camide herkes bulduÄŸu yere oturur. Ben burada oturacağım. Bilmiyoruz, belki hepimiz çiÄŸnenecek, öleceÄŸiz; ama, Ä°slam'ı inÅŸallah çiÄŸnetmeyeceÄŸiz.. Hocam lütfen hutbeyi tamamlayın!
* Bir gün sokakta top mermileri düÅŸer ve yerde yatmakta olan kadın "BaÅŸkanım toplar düÅŸüyor ve siz hala yürüyorsunuz" der. Aliya bu çok düÅŸünülmüÅŸ ve uzun yürüyüÅŸtür diyerek yürüyüÅŸünü sürdürür.
* Bilgisiz kimselerin zihinlerinde kargasa yaratmak icin basvurulacak ilk ve en etkili yol, milli olanla milliyetci olan arasindaki farki gozden kacirmaktir. Aslinda bu fark bazen sevgi ve nefret arasindaki fark kadar buyuk olabilir.
* Milli duygulari olan bir insan, kendi halkini sever, onlarin kusurlarini da erdemlerini de kendi ustunde tasir, o halka aittir. Bir milliyetci ise kendi halkini sevmekten cok baskalarindan nefret eder, daha da onemlisi, uygulamada, baskalarinin mulku olan seyi ister. Baskalarina ait farkliliklari bogar, hosgorusuzdur, fiziksel baski uygular. Kendisine ait olani savunmaz, kendisine ait olmayani da ister. Asiri milliyetciligin ozunde Tanri’ya inanc yoktur. Dunyanin butun buyuk dinleri su basit hakikati ogretmeye calisir (ve butun hakikatler basittir): Sana yapilmasini istemedigin seyi sen de baskasina yapma. Ya da oyle hareket et ki, davranislarin herkes icin gecerli olsun; ne sana gore degissin ne de baskalarina gore…Aliya Izzetbegovic (Dnevni Avaz, 8 Nisan 1999)
* Ä°lerlemiÅŸ yaşıma raÄŸmen, ümit ediyorum ki, halkımın özgürlüÄŸe ve kurtuluÅŸa ulaÅŸtığını görecek kadar yaÅŸayacağım. 70 yaşındayım ve önümüzde daha uzunca bir yol var. KiÅŸiler ölür, halklar yaÅŸar. Mücadelemiz bana baÄŸlı deÄŸildir. Önemli olan da bu! Sancağı binlerce insan taşıyor...”

Selam sana ey halkım,
* "Bu günleri gösteren yüce Allah'a hamd ediyorum. Tarihimizi kanımızla yazdık. Evlerimiz yakılıp yıkıldı. DüÅŸmanlarımız mert deÄŸildi, alçakça katliamlar yaptılar. Yapılan katliamları dünya ÅŸimdilerde ortaya çıkartılan toplu mezarlardan anlamaktadır. Bu gerçekleri haykırmıştık, duyan olmamıştı. Tüm acılara raÄŸmen çok ÅŸükür ayaktayız. Yıkılan ev ve camilerimizi yeniden inÅŸa ettik. Åžehitlerimizi rahmetle anıyoruz. Onlarla inÅŸallah cennet'de buluÅŸacağız, onları Allah'ın ve meleklerinin huzurunda ÅŸanlı direniÅŸlerinden dolayı kutlayacağız. Gelinen noktada herÅŸey bitmiÅŸ deÄŸil, yeni baÅŸlıyoruz. BaÅŸlattığımız mücadelede eksiklikler olmasına raÄŸmen bir yerlere geldik. Bundan sonra görev sizlerindir. Ä°lerleyen yaşım ve sıhhatim nedeniyle aktif siyaseti bırakıyor, bir nefer olarak ömrümü halkıma hizmet etmek isteyen siyasilere destekle yaÅŸayacağım. Allah'a hamd ediyorum ki bugün elimdeki dalgalanan bayrağı teslim edeceÄŸim inanmış yüzbinler var. Artık Bosna Hersek hür ve bayrağımız kendi topraklarımızda dalgalanıyor. Selam sana ey halkım. Ä°manınıza, bayrağınıza ve devletinize sımsıkı sarılın."
Aliya Ä°zzet Begoviç birikimli ve ferasetli bir lider olarak Bosna'da Müslüman kimliÄŸin ortaya çıkmasında ve ÅŸekillenmesinde arkadaÅŸlarıyla birlikte önemli bir rol üstlenmiÅŸtir. BoÅŸnaklar karşılaÅŸtıkları insanlık dışı saldırıların ardından Kur'an ile ve Ä°slâm ümmetine aidiyet duygusuyla tanışmış ve Kur'ani anlamda hızlı bir Ä°slâmlaÅŸma sürecine girmiÅŸlerdir. Åžu anda Bosna BoÅŸnak, Sırp ve Hırvat unsurların gevÅŸek bir federasyonu halindedir. Avrupa'da bu seviyede bile olsa temsil imkânına kavuÅŸmuÅŸ olmalarında Begoviç ve arkadaÅŸlarının rolü kadar dünya Müslümanlarının da iÅŸgale karşı gösterildiÄŸi duyarlılığın büyük payı vardır.
Rahmetli Aliya Ä°zzetbegoviç'i, vefatından önce kendilerini ziyaret eden BaÅŸbakan R.Tayyip ErdoÄŸan bir konuÅŸmasında, " Aliya Ä°zzet Begoviç, hasta yatağında, ölümünden 24 saat önceki görüÅŸmemizde elimi tutmuÅŸ, "Bosna size emanet" demiÅŸti."
 Aliya, güzel insan, bilge lider, merak etme emanetin emanetimizdir
Ruhun şad olsun bilge kıral. Hikmetli insan. Mekanın cennet olsun.

Kaynak,
1-islam Deklarasyonu, aliya izzetbegoviç
2-Köle olmayacağız, aliya izzetbegoviç
3-DoÄŸu ve Batı Arasında Ä°slam, aliya izzetbegoviç
4-
Aliya Ä°zzetbegoviç ve Bosna-Hersek'in Bağımsızlığı, Bosna Hersek, Kerem Arda DaÄŸ
5-Bilge Lider aliya izzetbeoviç, Murat Kayacan’ın Haksöz dergisinin Kasım 2003 (153. Sayı)
                                                                            
  Eyüp BEYHAN
                                                                                  

Yorum

Sadece kayıtlı kullanıcılar yorum yazabilirler.
Lütfen hesabınıza giriş yapınız veya kayıt olunuz.

Powered by AkoComment 2.0!

Son Güncelleme ( 23-10-2011 )
< Önceki   Sonraki >


Advertisement

Kullanıcı Girişi
Ziyaretçi Sayısı
111283673 Ziyaretçi
 
www.beyaz.net