06-05-2024
 
 
 
  :: Ana Menü
 
 
 
Duyurular
AKIL IÇIN YOL BIRDIR

(THERE IS but
ONE WAY for REASON)
       
(linkleri SAG TIKLAYIN
                                 lütfen)

Sn.Soner YALÇIN'dan 
dikkate deÄŸer bir yazı: 
Edebiyatla 
               AhmaklaÅŸtırma
https://www.sozcu.com.tr/
2021/yazarlar/soner-yalcin
/edebiyatla-ahmaklastirma
-6335565/
 


Önerdigimiz sayfalar:
M. SAID ÇEKMEG?L 
anisina
https://www.facebook.com/
groups/35152852543/?mul
ti_permalinks=1015385
0899667544&notif_t=grou
p_highlights&notif_id=147
2405452361090




Nuri BiRTEK
                kardeÅŸimizin
(facebook sayfasından 
              ilginç tespitler)
https://www.facebook.
com/nuri.birtek




Raci DURCAN
                  kardeÅŸimizin
(facebook sayfasından
             ilginç tahliller)
https://www.facebook.com
/raci.durcan?fref=ts



Mesut TORAMAN
                   karde?imizin
(facebook sayfas?ndan
dikkate de?er görüntüler)
https://www.facebook.
com/mesut.toraman.52









M. Selami Çekmegil 
                          kimdir!









    ____________________
BU SITE
    Selami ÇEKMEG?L’in
Yegenleri:
    Melike TANBERK ve 
    Fatih ZEYVELI'nin
 beyaz.net ekibi ile birlikte
      M.Said ÇEKMEGIL 
  an?sina ARMAGANIDIR!  


   Anasayfa arrow Güncel Yazılar arrow DEMOKRASÄ°, Ä°SLAM VE ORTADOÄžUDAKÄ° HAREKETLER ÃœZERÄ°NE&
DEMOKRASİ, İSLAM VE ORTADOĞUDAKİ HAREKETLER ÜZERİNE& PDF Yazdır E-Posta
Kullanıcı Oylama: / 4
KötüÇok iyi 
Yazar Eyüp BEYHAN   
08-02-2011
DEMOKRASÄ°, Ä°SLAM VE ORTADOÄžUDAKÄ° HAREKETLER ÜZERÄ°NE..

                                                                                Eyüp BEYHAN
Bugün dünyanın gidiÅŸatı bir taraftan politik bağımsızlık ve kendi kendini yönetmeye, öte yandan ekonomik ittifaklar kurmaya doÄŸrudur. Dünya ekonomisi büyüdükçe küçük oyuncuları güçlenmekte, büyük oyuncuları küçülmektedir.  21.yüzyılda bu denkleme baktığımızda reellik payı oldukça yüksek görünmektedir. Küresel sahnede ekonomik, askeri ve politik gücü olan aÄŸababaların tek tek döküldüklerini görmekteyiz. Bölge insanları üzerinde siyasal güçlerini yitirdiklerini müÅŸahede etmekteyiz. Aynı ÅŸekilde küresel emperyalistlerin kuklası konumunda olan yerel diktatörlük sultasını kuranlarda saltanatların yıkılışını hazin bir ÅŸekilde izlemekteyiz. Örnek olarak Tunus ve Mısır da yaÅŸanan halkın sivil direniÅŸleri verilebilir.
Bugün dünyanın gidiÅŸatı bir taraftan politik bağımsızlık ve kendi kendini yönetmeye, öte yandan ekonomik ittifaklar kurmaya doÄŸrudur. Dünya ekonomisi büyüdükçe küçük oyuncuları güçlenmekte, büyük oyuncuları küçülmektedir.  21.yüzyılda bu denkleme baktığımızda reellik payı oldukça yüksek görünmektedir. Küresel sahnede ekonomik, askeri ve politik gücü olan aÄŸababaların tek tek döküldüklerini görmekteyiz. Bölge insanları üzerinde siyasal güçlerini yitirdiklerini müÅŸahede etmekteyiz. Aynı ÅŸekilde küresel emperyalistlerin kuklası konumunda olan yerel diktatörlük sultasını kuranlarda saltanatların yıkılışını hazin bir ÅŸekilde izlemekteyiz. Örnek olarak Tunus ve Mısır da yaÅŸanan halkın sivil direniÅŸleri verilebilir.

Küresel güçlerin yerele hükmetme ve diktatörlerin halklarının iradelerine ipotek koyma ve oligarÅŸik zorbalığın sonu göründüÄŸü bir gerçektir. DiÄŸer bir ifadeyle tam manasıyla“paradigma iflas etti”. john NAISBITT’ın tespiti oldukça yerindedir. “Global düÅŸün, yerel davran ilkesi tepe taklak olmuÅŸ, Yerel düÅŸün, global davran haline gelmiÅŸtir.”Yerel düÅŸünce ve aksiyonlar dünyada önemli bir konuma gelmiÅŸ durumdadır. Biz daha çok bu yazımızda yıllarca küçük köyün küçük oyuncuları olarak nitelendirilen hareketler ve hassetten Ä°slami hareketleri konu edeceÄŸiz. Bu gün OrtadoÄŸu’da hareketli günler yaÅŸanması hasebiyle, gözler yine bu “hareket”lere dündü.  CIA eski Ulusal Haberalma Komisyonu BaÅŸkan Yardımcısı  Graham Fuller, "Ä°slami Hareketler Ä°slam dünyasına deÄŸiÅŸim getirecek ve köhne rejimleri çökertecek belki de tek temel güçtür" der. Bu gün islami hareketlerin hangi konumda olduÄŸu, izlemiÅŸ oldukları siyasal metot vb. soruların cevabını,  Moritanyalı düÅŸünür Muhammed Muhtar eÅŸ-Åžankıti de arayacağız. 
Ä°slam dünyasının tanınmış yazarlarından Muhammed bin Muhtar eÅŸ-Åžankıtî ile yapılmış olan bir röportajı siz deÄŸerli okurlarımla paylaÅŸmak istiyorum. Bu röportajda Ä°slami hareketlerin izlemiÅŸ oldukları siyasal metot, stratejik planları, totaliter rejimlerle mücadeleleri, küresel güçler ve temsilcileri olan diktatörlerle mücadeleri hakında daha detaylı bilgi sahbi oluyoruz. Ayrıca Åžankıti’nin demokrasi ve Ä°slam üzerinde dikatimizi çeken söylemleri var. Yapılmış olan bu söyleÅŸinin siz deÄŸerli mütefekkir kanatinde olduÄŸum kardeÅŸlerimin tetkik ve kritiklerine sunuyorum.

-Ä°slamcıların Demokrasi’ye bakış açılarını kısaca anlatır mısınız?

Åžankıtî: TeÅŸekkürler… Bütün Ä°slamcı Siyasi Hareketler, demokrasiyi kucaklayarak; siyasal meÅŸruiyetin, iyi bir siyaset yürütmenin ve toplumları kalkındıran dengeli siyasal birikimin anahtarı olduÄŸunu kabul ederler. Böylece demokrasiye yönelik pozisyonlarını açık bir ÅŸekilde ortaya koymuÅŸlardır. Ancak istisnai olarak Selefi akım, hâlâ demokrasiye karşı, bir konum sergilemektedir – bu akım pratikte diktatörlükle mücadele ederken, teorik olarak haklı bulmaktadır – bu, artık Ä°slam literatüründe kaçınılmaz bir sonuç haline gelmiÅŸtir.

-Ancak bazı Ä°slamcılar, Demokrasiyi akidevî olarak Ä°slam’a zıt buluyorlar, öyle deÄŸil mi?
Demokrasinin mahiyetini anlamayan bazılarının zihninde teorik olarak böyle bir karışıklık var. Demokrasi bir inanç veya akide deÄŸil, toplumlarda inanç ve deÄŸerler sistemine, kendini özgürce ifade etmesini, pratik hukuk ve yönetmeliklerde somutlaÅŸmasını saÄŸlayan prosedürel bir formüldür. Ä°nanç ve deÄŸerler toplumdan topluma deÄŸiÅŸir. Avrupa ülkelerinde bir parlamento Lut kavminin çirkefliÄŸinden olan homoseksüelliÄŸi serbest bırakmak için oylama yapabilir fakat Müslüman bir ülkedeki parlamento bunu yasaklamak için oy kullanır, sonuçlar zıt olmasına karşın, iki çalışma da ÅŸeffaf demokratik bir yolla gerçekleÅŸir. Ä°slam toplumundaki demokratik netice, ÅŸüphesiz Ä°slam hükümlerine uygun olacaktır; gayri Müslim bir toplumdaki neticesi de baÅŸka olacaktır, bunun dışında baÅŸka bir ÅŸey beklenemez. Anayasada kanunların Ä°slam ÅŸeriatına uygun olmasını gerektiren bir maddenin bulunması ve kanunların bu maddeye uyumunu saÄŸlamak için, bir adli kontrol komisyonunun teÅŸkil edilmesi yeterlidir, - ABD’deki Anayasa Mahkemesi ve Fransa’daki Devlet Meclisi gibi -. Bugün Demokrasi savaşı, Ä°slami hayat savaşının bir parçasıdır; Demokrasi Ä°slam’a giden yoldur, Ä°slam’dan sapma deÄŸildir.

-Bir yazınızda, bazı Ä°slamcıların, kimi Arap ülkelerinde tesis merhalesinden açılım ve geliÅŸme merhalesine geçmekten aciz olduÄŸunu yazmıştınız, bu fikrin bir açıklaması var mı?
DoÄŸru, Arap ülkelerinde ve Ä°slam ülkelerinde, bazı Ä°slamcılar kurulum evresini aÅŸmaktan hâlâ acizler, bu da kimi Ä°slami hareketlerin geç geliÅŸmesinin ve Ä°slami deÄŸiÅŸimin gecikmesinin nedenlerindendir. Yıllar geçmesine raÄŸmen hiçbir merhale kat edemezler. ÖrneÄŸin gizli çalışma sorunu, bu hareketlerin doÄŸmasına neden olan baskı koÅŸullarından dolayı, kurulum aÅŸamasında Ä°slami hareketler mirasının bir parçasıdır. Bazı Arap ülkelerinde halen gizli çalışma mecburiyeti devam ediyor. Ancak bazı Ä°slamcılar, aleni hareket etme ve yetenekleri araÅŸtıracak, toplumsal deÄŸiÅŸim hareketinde hataları ortaya çıkartacak, kusur yönlerini belirtecek, açık alanda toplumla karşılaÅŸma cesaretini gösteremiyorlar. Daha çok gölgede çalışmaya, karanlıkta hareket etmeye meylediyorlar, çünkü bu, ayıpları örter; saf dışından gözlemcilerin gözünden ve saf içinden uyanık hesap soran rakipten uzak kalmak için daha güvenilir. Karanlıkta çalışmak, diktatörlerin özelliÄŸidir, Abdurrahman el-Kevakibi’nin dikkat çektiÄŸi gibi, yüz sene önce “Tebaii’l Ä°btibdat” (DespotluÄŸun ÖzelliÄŸi” adlı kitabında ÅŸunları kaydediyor: "EÄŸer despot bir kuÅŸ olsaydı, cehalet karanlığında haÅŸerat avlayan yarasa olurdu; eÄŸer vahÅŸi bir hayvan olsaydı, gece perdesi altında evcil hayvanları kaçıran çakal olurdu." Gizli çalışma ortamında, yetenekleri olmayanların liderliÄŸe teÅŸebbüs edip baÅŸkalarına kapıları kapatmalarını kolaylaÅŸtırır; gizli çalışmaya eÅŸlik eden zihinsel ve ameli olaÄŸanüstü durumlar, net yoklamanın veya baÅŸkenti fesattan korumaya mecal olmadığı yerde, yeteneksizlerin herhangi bir liderlik konumunda kalmalarının ve toplum hareketini kaçıranların, ehil olmadıkları ÅŸeylere kalkışmalarının en büyük destekçisidir. Gizli çalışma karanlığında, meÅŸru liderliÄŸi muhafaza etmek çok zordur; meÅŸruluk ve gizlilik genelde birleÅŸemeyen iki zıttır, oysa diktatörlük ve gizlilik her zaman birlikteler. Nasıl ki, despotluk sistemi tabiatı gereÄŸi gizliliÄŸe meyyal ise, gizli hareketler de, doÄŸası gereÄŸi despotluÄŸa ve ÅŸiddete meyyaldir.

-Bazen Ä°slamcılar, askeri inkılâplara yeltenmek de dâhil, yönetimi ele geçirmekle itham edilir -Sudan’da olduÄŸu gibi- buna dair görüÅŸünüz nedir?
Her siyasi hareketin veya partinin yönetime ulaÅŸmaya çalışması doÄŸaldır, bu siyasi çalışma tanımının bir parçasıdır. Bu bir itham olmamalıdır, yoksa ÅŸairin dediÄŸi gibi olur:
İftiracılar beni onu sevmekle ayıplarlar
Bu, ayıbı size ait olan açık bir suçlamadır.
Ancak yönetime ulaÅŸmak bir gaye deÄŸildir, topluma ve medeniyete hizmet etmenin yoludur. Bununla birlikte, hâlihazırda Ä°slami hareketlerin yönetime ulaÅŸmaya çalıştıklarını düÅŸünmüyorum, özellikle Sudan’daki gerileme itibara alındığında. Ä°slami hareketler sadece siyasi alanın etkin bir parçası olmak istiyor ve siyasi, fikri mesajını özgürce insanlara ulaÅŸtırmaya çalışıyor. Benim bütün Ä°slamcılara tavsiyem, nerde olurlarsa olsunlar, gayri meÅŸru bir yolla yönetime ulaÅŸmaya çalışmasınlar, iç güç dengeleri buna imkân verse dahi. Özellikle demokratik deÄŸiÅŸim geçiren ve Ä°slamcıların siyasi çalışmalarda anayasal haklarını kullanabildikleri ülkelerde. Bu ülkelerde siyasi ve ahlâki olarak doÄŸru olan, Ä°slami güçler konumlarına razı olup, legal ve etkin bir yönetime doÄŸru, barışçıl siyasi geliÅŸmelerin bir parçası olmalarıdır; ta ki, hukukla yöneten ve yönetilen çoÄŸunluÄŸun partisi olana kadar. Böyle yapmadıkları zaman dini hareketlerin istihbaratların ağına çok çabuk düÅŸmesinden endiÅŸe duyuyorum. Maalesef bu konuda birçok kötü tecrübe yaÅŸadık. Devletler, bazı hamasi gençleri kullanarak belirli bir merhaleye varan Ä°slami hareketleri çok hızlı gerilemesine neden oldular.

-Sudan Ä°slami tecrübeden alınacak ders nedir?
Ben sonradan bu konuyla ilgili "Hareket ve Devlet Fıkhı… Sudan’da Ä°slami Tecrübe" adı altında bir bölüm yazmıştım, yakında Dubai’de bir AraÅŸtırma merkezi tarafından konuyla ilgili bir kitap neÅŸredilecek. Çıktığında bakılmasını rica ediyorum. Åžimdilik bu sözle yetinelim: Sudan’da Ä°slami hareket, korku ve tehdit koÅŸullarında hemen meyve bekledi ve tadı acı bir meyve kopardı, yüklendiÄŸi mesuliyeti kötüye kullandı halkına zulüm getirdi, tarihinin yarım asırlık mirasını yıktı, oysa örgütsel ve yaratıcı siyasi çalışmalarla doluydu.

MÜSLÜMANLAR, HALKLARA “EL-EMÄ°N” OLDUKLARINI GÖSTERMELÄ°LER

-Sudan’da Ä°slami hareketi övdüÄŸünüz büyük bir kitap yazdınız, özellikle stratejik ve örgütsel metodunu…
Bu doÄŸrudur. Sudan’daki Ä°nkaz (DiriliÅŸ) Devrimi, Sudanlı Ä°slamcıların izlediÄŸi hareket metodunun son görkemli baÅŸarısı oldu, ancak onları tarihlerinin gürleyen ilk siyasi baÅŸarısızlığın eÅŸiÄŸine getirdi. Böylece, Sudanlı Ä°slamcıların baÅŸardığı ve diÄŸer Arap ülkelerinde Müslümanların baÅŸarısız olduÄŸu, devlet sistemini yaran o büyük nüfuz, hareket önderlerinin müjdelediÄŸi; Sudan içinde ve dışında yolunda Ä°slamcı nesiller yetiÅŸtirdikleri deÄŸiÅŸim hareketi aleyhine büyük bir felakete dönüÅŸtü. Hareket metodunun kazandığı büyük baÅŸarıdan, devlet idaresinde büyük baÅŸarısızlıklar doÄŸdu. Ä°ÅŸte fark burada gizli ve bugün almamız gereken ibret burada ortaya çıkıyor. Ä°bret burada gizlidir ki, diÄŸer herhangi bir deÄŸer uÄŸruna, siyasi meÅŸruiyetin feda edilmesi, siyaset sosyolojisinin temelini yıkmaktır; siyasi ve ahlâki ölçüleri bozmaktır. Sudan siyasetinde yaÅŸanan bu gerilemeden dolayı sadece Sudan Ä°slami hareketi siteme müstahak deÄŸildir, 1989’da seçilen Sudan hükümetini, Ä°slamcılardan kurtulması için tehdit eden, aksi takdirde hem kendisi hem de Ä°slamcıların sonucundan sorumlu olacakları askeri darbe yapma tehdidinde bulunan maceraperest general ve askeri liderler de sorumluluÄŸu taşımalıdır. Asıl sorun, topraklarımızda toplumsal aktörler arasındaki güven zayıflığından ve yönetim deÄŸiÅŸimi, ihtilafın çözülmesi için, gereken barışçıl kuralları koyma ihmalinden kaynaklanıyor.

ŞİDDET KULLANMADAN ADALET TOPLUMUNU İNŞA EDEBİLİRİZ

-Güçle yönetime el koyma doÄŸru deÄŸilse, alternatif nedir?
Bana göre, özelde Arap dünyasında genelde ise Ä°slam âleminde gelecek, zorlama olmaksızın Ä°slami deÄŸerlere sarılan ve vesayetsiz fert ve toplum özgürlüÄŸüne tutunan “Liberal Ä°slam” tarzında bir metodu benimseyenlerin olacaktır. Aynı ÅŸekilde, Ä°slami hareketlerin stratejik ve ahlâki olarak deÄŸiÅŸim vizyonlarını gözden geçirmelerini ve yönetimden korkan, yönetime tamah eden bir vizyondan, halktan umutlu ve halk hürriyeti için çalışan bir vizyona geçmeleri gerektiÄŸini düÅŸünüyorum. Türkiye’de Ä°slami güçler bu metodu izlediler ancak Arap ülkelerinde ÅŸimdiye kadar ihmal edildi. Nelson Mandela, daha genç yaÅŸlarında Afrika Ulusal Kongresi’nin askeri kanadının baÅŸkanlığını yaptığı dönemde övünerek diyordu ki: "Hak ve dinamitler bizden yana. EÄŸer yöneticiler seni özgürlükten mahrum ederse, senin özgürlüÄŸe giden yolun yönetimdir." Ancak bu Afrikalı dahi – yıllar ve tecrübelerle olgunlaÅŸtıktan sonra – anladı ki, hak dinamitsiz de baÅŸarabilir ve kaba kuvvetin, açık kekelemeyen hakka meydan okuması, anlatmaya ve sonunda temelini yıkmaya yeterlidir. Öyle görünüyor ki, Sudan’da Ä°slami hareket, bir el ateÅŸ veya bir satır bildiriyle diÄŸer hareketlere yaptığı gibi, baskı nizamı kendisini de zayıflatamayacağına, siyasi projesini yenemeyeceÄŸine karar verdiÄŸinde, Afrikalı genç dâhinin metodunu izlemiÅŸti… Fakat Mandela’nın olgunluÄŸunda ulaÅŸtığı siyasi hikmeti ihmal etti, Mandela (ÖzgürlüÄŸe DoÄŸru Uzun YolculuÄŸum) adındaki hatıratında bunu ÅŸöyle dile getiriyor: "Devrim sadece tetiÄŸe basmak deÄŸil, adalet ve eÅŸitlik toplumunu inÅŸa etme harekâtıdır."

Ä°SLAM DÜNYASINDA SOLUN ROLÜ BÄ°TMÄ°ÅžTÄ°R

-Bazılarına göre, Arap ülkelerinde yetmiÅŸlerin başından beri süre gelen sol akımın gerilemesi için Ä°slami uyanış tek alternatiftir…
Bunda siyasal Ä°slam olgusunun basitleÅŸtirildiÄŸini düÅŸünüyorum; bu, soldan önce, Ümmet tarihinde kök salmış bir olgudur… Sol akım bu ümmet tarihinde geçici bir sayfadan ibarettir, yabancı etkinin eÅŸiÄŸinde baÅŸladı ve gerilemesiyle geriledi; oysa Ä°slami uyanış, canlanma ve reform hareketlerinden uzun bir tarihin devamı olarak itibara alınır. Ä°slami uyanış solun alternatifi deÄŸil, belki çöküÅŸ ve sömürgenin uzun gecesinden sonra, tarih sahnesine ilerleyen bir ümmetin uyanışının devamıdır. Özgürlük hareketlerinde, istibdatla mücadelede solun rolünü küçümsemiyorum, ancak tarihi analiz mantığıyla düÅŸünüldüÄŸünde, onu Ä°slami uyanış ile irtibatlandırmayı doÄŸru bulmuyorum.

EZİLMİŞ KADIN VE EZİLMİŞ ERKEĞİN SORUNU

-Ä°slam âleminde kadının statüsünden memnun musunuz? Bununla ilgili Ä°slami metinlerin yeniden okunmasına müsamaha eden bir Ä°slami görüÅŸ var mı?
Siyasal ve sosyal problemlerin bölünüp parçalanmasından yana deÄŸilim. Bana göre, ezilmiÅŸ kadının sorununu ezilmiÅŸ erkeÄŸin sorunundan ayırmak mümkün deÄŸildir. Topraklarımızda sorunun temeli, ezilmiÅŸ insandır, hayattaki mesajını gerçekleÅŸtirmesi, onurlu yaÅŸayıp hem baÅŸkasına karşı saygılı hem de kendi özsaygınlığını kazanması için nasıl özgürleÅŸtireceÄŸimize bakmalıyız; ezilen azınlıkların sorunu, yöneticileri tarafından ezilen çoÄŸunlukların sorunu gibi, daha büyük bir sorunundur. Bizim, insan kerameti/onuru inancı prensibine; dinine, rengine, kimliÄŸine, diline bakmadan fert özgürlüÄŸüne bina edilmiÅŸ ahlâk sistemine sevk edecek bir kurucu vizyona ihtiyacımız var. Ancak buna ulaÅŸtığımız zaman tafsilatlara inebiliriz; azınlıklar ile çoÄŸunluklar, kadın ile erkek arasındaki onur ve özgürlüÄŸün adil paylaşım seviyesine bakabiliriz… YitirilmiÅŸ bir adaleti, kaybedilmiÅŸ bir özgürlüÄŸü paylaÅŸma mücadelesini vermek, arabayı atın önüne koymaya benzer. Ä°slami metinler ise, kadın veya erkeÄŸin özgürlüÄŸü önünde bir engel deÄŸildir, özgürlük havasında, içtihadın önü açıldığında bütün sorunlar için Ä°slami çözümlere ulaÅŸabiliriz.

-Ä°slamcıların siyasi konuÅŸmalarında, Åžeriatın uygulamasıyla ilgili birçok ÅŸeyi hâlâ duyamıyoruz, Ä°slamcılar Ä°slam Åžeriatını uygulama isteklerinden vaz mı geçti?
Hayır, Ä°slamcılar bu taleplerinden vazgeçmedi, vazgeçmeyecekler de, ancak – ÅŸuna inanıyorum ki – Ä°slam Åžeriatını uygulama anlayışında daha olgunlaÅŸtılar ve yöntem olarak daha geliÅŸtiler. Ä°slamcılar geçmiÅŸte fıkhın kendi üzerlerinde çok baÅŸkalarının üzerlerinde tatbik edilmesinden hoÅŸlanırlardı. Bundan dolayı Ä°slam Åžeriatını uygulama mefhumu, birçok Ä°slamcının zihninde bozuktu, çünkü bir ceza kavramına dönüÅŸtürmüÅŸlerdi;
sanki milyarları çalanın eliyle birkaç lirayı çalanın elini kesmek ÅŸeriatın kendisi! Sanki bütün bir ülkeyi gasp edenin eliyle bir evi gasp edenden alıp sahibine geri vermek adaletin kendisi! Sanki milyonlarca insanı mahkûm edenin eliyle bir kiÅŸiyi hapisten çıkartmak mühim bir ÅŸey! Gerçek ÅŸu ki, Ä°slam Åžeriatının uygulaması, yöneten veya yönetilen herkes hakkında, hukukun üstünlüÄŸünü benimseyen bir siyasi nizam prensibinden baÅŸlar. Åžeriatın temeli adalettir, bazı vatandaÅŸların kanun üstü bazılarının da kanun altı olduÄŸu bir yerde adaletten bahsetmek mümkün deÄŸil - kanun ne kadar güzel olsa da, semavi olsun beÅŸeri olsun – genel ve mutlak sıfatıyla vasıflanmazsa, pratikte hiçbir etkisi olmaz. Abraham Lincoln der ki: "Hukuk üstü, hukuk altı kimse yoktur." ve Jean Jacques Rousseau da "Siyasette en büyük problem, hukuku insandan üstün sayan bir yönetim ÅŸeklini icat ekmektir" derdi. Bu düÅŸünceyle, beÅŸeri hukukları semavi Ä°slam hukukunun seviyesinde olmamasına ve sınırları dışında baÅŸkalarına karşı zalim olmasına raÄŸmen, batı insanı vatanında kendisi için adaleti saÄŸlamayı baÅŸardı. Ä°slam ve Arap topraklarında ise, yönetici halen kanun üstü ve halkın çoÄŸunluÄŸu kanun altı olup insaf ve adaletten mahrumdur. Ve hala ilahlaÅŸmış fert hevesi son mercidir.
En iyi yönetici, vatandaÅŸlarının arasında oluÅŸan bazı zulümleri engelleyendir, bununla beraber kendisi hepsine zulmetmektedir. Bunun örneÄŸi eski feodallere benzer, kölelerini birbirilerine zulmetmelerini engelleyip kendisi hepsine kölelik ve zulüm uygulardı. Bu, meÅŸru önceliklerde, uygulama bozukluÄŸuna yol açan, ciddi bir dengesizliktir. Kesilen nice eller var ki, onları kesen hâkimin eli, kesilmeyi daha çok hak etmiÅŸtir, suçu daha büyüktür, suç dosyası daha kabarıktır. Ahalisinin adaletli Ä°slam Åžeriatıyla yönetildiÄŸi topraklarda; nice mahkûmların insani kerametleri ayakaltına alındı. Onun için millet iradesine, fert hürriyetine ihtiram gösteren demokratik bir siyasi hükmün inÅŸası, Ä°slam Åžeriatı hükümlerinin uygulanmasına giden ana yoldur. Hatta hayatın en kritik ve en çok tartışma uyandıran yönünde, bu uygulamanın en mühim parçasıdır. Kan ve gözyaÅŸlarının çok aktığı bir konu: Kim kimi yönetecek konusu; bana göre, Ä°slamcıların gelecekte en çok odaklanmaları gereken konu ÅŸu olmalı: Önce siyasal meÅŸruiyet, ondan sonra Hukukun tatbikî.
Aslında Demokrasi, Ä°slam Åžeriatının anayasal kısmının uygulamasıdır, bu da tertip olarak Åžeriatın yasal detayları kısmından daha mühim ve daha önceliklidir. Bugün "Åžeriatın uygulanması" dediÄŸimiz ÅŸey, sadece Åžeriatın yasal detayları yönünün uygulanmasından ibarettir. Siyaset ve hukuktan anlayan herkes bilir ki, anayasa, yasal detaylardan daha önceliklidir. Milletin çoÄŸunluÄŸu kucaklamadan, bütün siyasileri isteyerek veya zorla ilzam eden özgür bir millet iradesinin ulusal açıklaması olmadan Ä°slam Åžeriatını uygulamak mümkün deÄŸildir, bu gün batı ülkelerinde anayasal ve yasal hükümlerde olduÄŸu gibi. Ä°nsan onuru ve özgürlüÄŸü en mühim gayesi olmayan her siyasi projenin baÅŸarıya ulaÅŸması mümkün deÄŸildir.
Toplumda uygulanması gereken hukukla ile ilgili – Ä°slami mi olmalı yoksa beÅŸeri mi - Ä°slamcılarla Laikler arasındaki çatışma ise, hâlihazırda yanlış bir çatışmadır, ülkelerimizde daha hukuk oluÅŸturulmamış. Bence Müslüman KardeÅŸler, hukukun kimliÄŸi yerine hukukun üstünlüÄŸüne odaklanmakla doÄŸru yolu izlediler. Hukukun üstünlüÄŸü lehine durumu çevirip yöneticilerin ferdi isteklerinin hükmünden kurtulursak, bizi yönetecek hukukun kimliÄŸini belirlemekle ilgili münakaÅŸa koÅŸulları daha olgunlaÅŸacaktır. O zaman Müslüman KardeÅŸler belki de Müslümanların büyük çoÄŸunluÄŸu, Åžeriatın yasal detay kısmını uygulayacaklardır ve bugün "Åžeriatın uygulanması" dediÄŸimiz ÅŸey siyasi bir slogan yerine pratik bir eylem olacaktır.

BÄ°DATLER ÜZERÄ°NDE DURMALIYIZ

-Son olarak, siz de Tasavvufun Ä°slami akımın karşısında duran bir engel olduÄŸunu düÅŸünüyor musunuz?
Hayır, böyle düÅŸünmüyorum; bence, Tasavvuf da Ä°slami uyanışın bir koludur. Müslüman KardeÅŸler hareketi ta baÅŸlangıçtan tasavvufi bir arka planla kuruldu, kurucusu Åžehid Ä°mam Hasan El Benna Hasafi tarikatının bir üyesiydi. Her ne kadar hareketin gençleri, birçok bidatin karıştığı geleneksel din yollarından uzak, dinin ana kaynaklarına yönelmeye taraftar olsalar da, ancak hareket fıkhı, nerde olursa olsun ve hafif bir sapma karışmış olsa dahi, hayır rezervlerinin ayrıcalığına inanan reformcu bir fıkıhtır.
Bu fıkhî teori ve maslahat takdirinden dolayı, Müslüman KardeÅŸler hareketi Tasavvuf tarikatları üzerinden ve çoÄŸunu kapsayarak birçok ülkeye açıldı ve bununla harekete siyasi bir kalabalık, bir kemiyet kazandırdı, hareket de onlara meÅŸru meydan çalışmasını öÄŸretti. Bazı Selefi akımlar Tasavvufa karışan bidatlerle meÅŸgul olup bu konuda mübalaÄŸa etseler de, Müslüman KardeÅŸler Hareketi, geçek Ä°slami ÅŸuur, çaÄŸdaÅŸ kültürlü zihniyet karşısında bu bidatlerin dağılma yolunda olduÄŸunu düÅŸünüp bu tarafın üzerinde fazla durmamaktadır. Ayrıca Ä°slam fıtratı üzerinde bulunan Tasavvufçuların kalplerini kazanmak da, inkâr metodunun baÅŸarısızlığını ortaya koymaktadır. Onun için, Hareket daha çok Komünizm, Kapitalizm, Liberalizm, Laiklik, despotizm gibi siyasi bidatlerin üzerinde durmaya önem vermektedir. Müslüman KardeÅŸler ile Tasavvufçular arasında oluÅŸan ihtilaflar da siyasi pozisyonlar açısından oluÅŸmuÅŸtur, akaidi veya fıkhî baz da deÄŸil. Bunun nedeni ise, bazı tarikat ÅŸeyhleri, bir kısım maslahatlardan dolayı despot yöneticilerle irtibat kurdular ve Ä°slami hareketler bu davranışlarından dolayı onları eleÅŸtirdi. Ä°slami hareketlerin halen de ÅŸer’î ilimler ile ÅŸer’î pozisyonu bir arada tutan tarikat ÅŸeyhleriyle irtibatları vardır, bu hareketler saflarında tasavvufi yönlerini açıkça ortaya koyan üyelerin olduÄŸu gibi. Hareket burada, kendisine olan siyasi sadakat ile ıslahî mesajı arasında çeliÅŸki görmüyor.
                                                                               Eyüp BEYHAN

Yorum

Sadece kayıtlı kullanıcılar yorum yazabilirler.
Lütfen hesabınıza giriş yapınız veya kayıt olunuz.

Powered by AkoComment 2.0!

Son Güncelleme ( 08-02-2011 )
< Önceki   Sonraki >


Advertisement

Kullanıcı Girişi
Ziyaretçi Sayısı
112086355 Ziyaretçi
 
www.beyaz.net