|
|
|
|
|
|
Duyurular |
AKIL IÇIN YOL BIRDIR
(THERE IS but ONE WAY for REASON) (linkleri SAG TIKLAYIN lütfen)
Sn.Soner YALÇIN'dan dikkate deÄŸer bir yazı: Edebiyatla AhmaklaÅŸtırma https://www.sozcu.com.tr/ 2021/yazarlar/soner-yalcin /edebiyatla-ahmaklastirma -6335565/
Önerdigimiz sayfalar: M. SAID ÇEKMEG?L anisina
|
|
|
|
Anasayfa Medyadan Seçmeler FİKİR DÜNYAMIZIN YILDIZLARINDAN : M.SAİD ÇEKMEGİL
|
FİKİR DÜNYAMIZIN YILDIZLARINDAN : M.SAİD ÇEKMEGİL |
|
|
|
Yazar http://www.vakit.com.tr/detail.asp?id=15492
|
23-07-2005 |
24 Temmuz 2004 onun ebedi âleme göçtüÄŸü tarih. AkÅŸam güneÅŸi ufukta kayboluÅŸ
noktasına akıp giderken, acılarını dindirmek için hizmet eden büyük kerimesinin
nezdinde son nefesini verip, dünyamızla olan alakasını kesmiÅŸti.
Hastalanıp,
yataÄŸa düÅŸünceye kadar tedkik, tahkik, araÅŸtırma ve dikkat ve teenni ile okuma,
okuma, yine okuma. Ve bu alanda pek çok olay, pek çok yaÅŸanmış hatırat. Neden,
niçin ve nasılların yoÄŸun bir çaba ile cevapları... Konferanslarla olsun, kitap
ve sohbetlerle olsun, bu insanlara ne verebilirim? Tabii, bunun için önce ben
almalıyım ki, baÅŸkalarına verebileyim düÅŸüncesiyle yola çıkma.
Bilhassa ele alıp üzerinde iÅŸlediÄŸi konular, insanların ebedi alemlerini
ilgilendiren konular olunca asla taviz vermeden, doÄŸru çizgiden sapmadan
malâyaninin ve ilimsiz tutum ve davranışların karşısına çıkıp onu hesaba çeken
bir duruÅŸ. Muhatabı kim olursa olsun, öÄŸrendiÄŸi, inandığı ÅŸu doÄŸru ona yön
verdi: "Güç, Hakk'ta olup, maddede deÄŸildir." Sen yeter ki doÄŸruda ol, Hakk'ta
ol, onu samimiyetle korumaya çalış, Rabb'il Âlemin yardım ederdi.
1960
senesine kadar yaptığı çalışmalar, konferans ve seminerleriyle bir hayli
tanınmış ve fikir dünyasında kendine özgü bir yeri doldurmuÅŸtu. Bu ÅŸöhret,
İslam'ı bilmeyen, anlamayan dar kafalılar ve sisteme katıksız bağlı olan
kimseler tarafından hoş karşılanmadı ve rahatsızlık verici olarak yerini aldı.
İlla da siyasi erk tarafından dikkatle izlenmeye başlandı. Nitekim, 1960
ihtilalinin hemen ardından sistem onu tutukladı. Hiçbir partide kaydı yoktu ve
hayatı boyunca hiçbir zaman partici olmadı ve bu insanlara oy da vermedi.
Hâl
böyle iken yine de rejim onu tutuklayarak Sivas ilinde kurdukları bir esir
kampına almıştı, tabii daha pek çok kiÅŸiyle birlikte. "Misafirimizsiniz, yakında
evlerinize döneceksiniz" demiÅŸler, ihtilâl subay ve komutanları. Misafir
kelimesi kulaÄŸa hoÅŸ gelen ve gerçekten itibari deÄŸeri büyük olan bir mânâ
taşıyor. Fakat bu misafirlik biraz uzun sürüyor. Hürriyetleri ellerinden alınmış
ve bir kısım kurallara bağlı olarak yaşamaları gerektiğinin ve bunun misafirlik
deÄŸil, bir esaret olduÄŸunun bilincindedirler kamp sakinleri. Çıkış tarihi belli
olmayan bu misafirlik altı ayı bulmuştur maalesef.
Rahmetli Çekmegil üstad,
burada esir olduÄŸunun bilincinde olunca, fazla bir beklentiye girmeksizin,
umudunu da kırmayıp sunulan hayata kendini hazırlamıştır. Misafir sözcüÄŸünden
umuda girenler ise beklediklerini bulamayınca rahatsız olurlar. Öyle ki, bir
kısım rütbelileri araya koyarak dışardan yün yataklar, yün döÅŸekler getirirler.
DiÄŸer yandan, ücretsiz verilen yemekleri beÄŸenmeyip, özel mutfaklar bile
kurarlar.
Bu esaret süresince rahmetli Åžeyh Said'in iki oÄŸlu, Ali Rıza ve
Selahaddin Efendiler de orada tutukludurlar. Onlarla tanışıp, ilmi sohbet
halkaları kurarlar. Ali Rıza muhteremle yer yer satranç oynarlarmış ve âlim ve
fadıl bir kiÅŸi olduÄŸunu yeri geldiÄŸinde zikrederdi. Kamp süresinde ev
sahiplerinden bir beklentiye kapılmadığından rahat ve huzuru yerindedir. Hiçbir
istek ve ricaya tenezzül etmez, onların verdikleri ile iktifa eder, izzetli
yaşamayı hak ederdi.
Doğru ve hak olan davasını orada bulunanlara da iletmeyi
ihmâl etmez. Altı aylık Sivas esareti izzetle ve bazı deneyimlerle son bulup
salıverilirler.
Resûlullah (sav)'ın ÅŸu sünnetini kendine ÅŸiar edinmiÅŸti: Bir
işin halledilmesinde gereken iki şıkkın kolayını tercih eder, zor olanı terk
ederdi. Ä°nsan ÅŸeref ve haysiyetine halel getirecek ucuzluÄŸa ve beleÅŸçiliÄŸe asla
prim vermedi. Yerinde kesenin aÄŸzını açar, ama israftan son derece sakınırdı.
Zaruri bir ihtiyaç olmayan tek lüksü kahve idi. Evet, kahve içmeyi severdi,
fakat bunda da itidâli elden bırakmaz, misafireten gittiÄŸi evlerde "Belki kahve
bulunmayabilir, ev sahibi mahçup olur" diye istemezdi, kendiliÄŸinden gelirse
müteÅŸekkir kaldığını arzederdi.
Bir baÅŸka özelliÄŸi ile de, Mehmet Akif
merhumu hatırlatırdı: Aldırma geç git diyemez, aldırırdı, neme lâzım demez, bana
lâzım derdi. Onun için de bir ÅŸiirinde;
Åžair olmak, ne
münasebet
diyeceklerim öyle doÄŸdu,
Ben de öyle söyledim.
Belki
zannedersin, gönül eÄŸledim
DeÄŸil dostum, deÄŸil
Ne zaman daÄŸdaki baÄŸdakini
kovdu,
Duramadı Çekmegil.
YaÅŸantısı ve sözlerinin birbirine uygun
olmasına son derece dikkat eder ve bunu Rabbimizin yardımıyla başarırdı da.
Etrafında sinsice ayıp arayanlara bu fırsatı vermez ve onları sevindirmezdi.
Aile hayatını, yasak olan tecessüs ile araÅŸtırırlar ve elleri hep havada
kalırdı. Elbet bunda Rabbimizin yardımı muhakkaktı ve bir de bütün çocuklarının
İslam'ı sevip benimsemeleri ve yaşamalarının da payını teslim etmek
gerekir.
Bazen de insanları çok ÅŸaşırtırdı. Sanki bu devrin insanı deÄŸildi,
asırlar öncesinden gelen çok düÅŸündürücü tavır ve görüÅŸler
serdederdi.
Tefekkürden uzak, gaye ve fani dünyaya taparcasına baÄŸlanarak son
derece kliÅŸe hayattan nefret ederdi.
Alışkanlık denen ÅŸeye asla müsamaha
göstermezdi. Tefekkürsüz ibadet nasıl olurdu, bunu mü'minler nasıl kabul
ederlerdi? "Cehaletten kötü fakirlik, akıldan faideli zenginlik, tefekkür gibi
ibadet yoktur" demiyor muydu, bu yüce yolun temsilcisi ve tebliÄŸcisi? Öyleyse
nedir bu aymazlık, bu başıboÅŸluk ve tefekkürden uzak yaÅŸamak?
Ta 1950'lerde
tesbit ettiÄŸi bu milletçe zaafımızın yanına bir de verememe, yerinde
harcayamamayı ekleyince ızdıraplar yumağı daha da büyüyordu.
Ve ÅŸöyle
diyordu:
Tenezzüle deÄŸmez bu fani alem
Her kalbe geleni yazar mı
kalem?
Leblebiyi anla, ben deyince leb...
Taşıma sularla dönmez bu
dolap
Ruhta istiyoruz, ruhta inkılap.
Öyleyse daha çok çalışmalı, çok daha
dolaÅŸmalı, dükkan, iÅŸyeri ve ev sohbetleri daha sık yapılmalıydı. Resmi bir
kuruluÅŸ olan 'Malatya Fikir Kulübü'nün sohbet seminerleri olabilirse her gün
yapılmalıydı. Bu gayretler, bu çabalar Ä°ndi Ä°lahi'de mutlaka, hem de fazlasıyla
karşılık bulacaktı ve dünya gözüyle meyveleri de deriliyordu bile.
Ä°ntibaha
gelenler, uyananlar yurdumuzun her köÅŸesinde bu doÄŸruları yaşıyor ve yaÅŸatmaya
çalışıyorlar. Hamdle, ÅŸükürle yad ediyorlar.
Evet, böyle yoÄŸun bir koÅŸturmaca
ve gayret içerisinde iken hastalanıp yataÄŸa mahkûm olmuÅŸtu. Dört yıl sürdü bu
yatak mahkûmiyeti.
Ta ki; şuur kaybına kadar. Biz okurduk, o dinlerdi. Yanlış
olarak takıldığı noktada ikaz eder ve müzakereye baÅŸlardık. DoÄŸrusunu tesbit
edip ortaya koyduktan sonra okumaya devam ederdik, o da dinlemeye.
Sadece kayıtlı kullanıcılar yorum yazabilirler. Lütfen hesabınıza giriş yapınız veya kayıt olunuz. Powered by AkoComment 2.0! |
Son Güncelleme ( 23-07-2005 )
|
|
|
|
|
|
Kullanıcı Girişi |
L O G I N |  |
---|
|
Ziyaretçi Sayısı |
130505389 Ziyaretçi
|
|
|
|