19-04-2024
 
 
 
  :: Ana Menü
 
 
 
Duyurular
AKIL IÇIN YOL BIRDIR

(THERE IS but
ONE WAY for REASON)
       
(linkleri SAG TIKLAYIN
                                 lütfen)

Sn.Soner YALÇIN'dan 
dikkate deÄŸer bir yazı: 
Edebiyatla 
               AhmaklaÅŸtırma
https://www.sozcu.com.tr/
2021/yazarlar/soner-yalcin
/edebiyatla-ahmaklastirma
-6335565/
 


Önerdigimiz sayfalar:
M. SAID ÇEKMEG?L 
anisina
https://www.facebook.com/
groups/35152852543/?mul
ti_permalinks=1015385
0899667544&notif_t=grou
p_highlights&notif_id=147
2405452361090




Nuri BiRTEK
                kardeÅŸimizin
(facebook sayfasından 
              ilginç tespitler)
https://www.facebook.
com/nuri.birtek




Raci DURCAN
                  kardeÅŸimizin
(facebook sayfasından
             ilginç tahliller)
https://www.facebook.com
/raci.durcan?fref=ts



Mesut TORAMAN
                   karde?imizin
(facebook sayfas?ndan
dikkate de?er görüntüler)
https://www.facebook.
com/mesut.toraman.52









M. Selami Çekmegil 
                          kimdir!









    ____________________
BU SITE
    Selami ÇEKMEG?L’in
Yegenleri:
    Melike TANBERK ve 
    Fatih ZEYVELI'nin
 beyaz.net ekibi ile birlikte
      M.Said ÇEKMEGIL 
  an?sina ARMAGANIDIR!  


   Anasayfa arrow Temel Konular arrow KIYAMET SAATÄ°NDE DABBETÃœL ARZ VE HZ. Ä°SA
KIYAMET SAATİNDE DABBETÜL ARZ VE HZ. İSA PDF Yazdır E-Posta
Kullanıcı Oylama: / 57
KötüÇok iyi 
Yazar Halit Özdüzen *   
19-07-2009
KIYAMET SAATÄ°NDE DABBETÜ’L ARZ VE HZ. Ä°SA
                                                              
                                                                                           Halit Özdüzen *
                                                                                       AraÅŸtırmacı- Yazar
       Yaratıcı olarak Allah inancı temelleri üzerine kurulu dinimizde, maddi yaradılışın sonlandırılmasını belirleyen zaman dilimi olarak kıyamete iman, Ä°slam’ın imanla ilgili altı ana esaslarından biridir. Bu nedenle kıyamet sonrasında oluÅŸacak ahiret yaÅŸamına inanmayanlar, mümin sayılmamaktadır. Öneminden dolayı Kur’an’da kıyamet sözcüÄŸü,  tamamı “Yevmi’l kıyame” ( kıyamet günü anlamında),  yetmiÅŸ ayette geçmektedir.
Her varlığın sonu olduÄŸu gibi, tüm canlılara maddi yaÅŸam ÅŸartları sunan Dünyamızın da bir sonu olacaktır. Nasıl ki: Her canlı doÄŸup, geliÅŸip, olgulaÅŸarak iÅŸlevini tamamladıktan sonra ölmekteyse, “Dünya Ana”nın da görevi sona erdiÄŸinde diÄŸer faniler gibi Ä°lahi iradeyle o da ” Ölümü tadacaktır”!


         Teknolojinin geliÅŸmesiyle birlikte, dünyadaki doÄŸal yaÅŸam, insanoÄŸlunun hırs ve ihtirasına maÄŸlup olarak hâkimiyetine girdiÄŸinden beri, dönüÅŸü olmayacak ÅŸekilde, kıyamet saati de hızla iÅŸlemeye baÅŸlamıştır. Yüce Allah diÄŸer canlılar için takdir ettiÄŸi gibi, Dünya için de bir yaÅŸam süresi belirlemiÅŸtir.  Ancak insanoÄŸlu bitip tükenmek bilmeyen nefsanî arzularıyla, dünya güzelliklerini yok etmeyi hedeflemiÅŸtir. Yıllar önce, beyaz ırk mensuplarında henüz çevre bilinci geliÅŸmemiÅŸken, Kızılderili  büyük ÅŸefin ABD  baÅŸkanına  yazdığı mektupta, “ Soluk benizli adam, hayvanları, ormanları, suyu ve temiz havayı yok ederek  kendi sonunu hazırlamaktadır.”  tespitiyle kimin vahÅŸi, kimin uygar olduÄŸunu  ortaya koymuÅŸtu!...  Ä°yiyi düÅŸünerek saÄŸlıklı yaÅŸayabilmesi için,  insanın doÄŸal gıda, temiz hava ve suya ihtiyacı bulunmaktadır. Son yüzyılda yeryüzü coÄŸrafyasında ortaya konan teknik geliÅŸmelere paralel olarak, düÅŸünce, bilim, güzel sanatlar ve yönetim alanında  “dahi”ler yetiÅŸmemesinin sebebi,  yaÅŸanan saÄŸlıksız ortamda aranmalıdır.


 DoÄŸal çevreden koparılarak, ÅŸekerle beslenen bal arıları gibi, insan da niteliksiz mamullerle beslenerek, eskilerin tekrarından ibaret bazı fikirler üretse de,  kendini aldatmaktan öteye geçmemektedir!  Böylece egemenler hedefledikleri açgözlü, bencil, asalak, obez ve üretmeden tüketen insan modelini gerçekleÅŸtirme yolunda önemli mesafeler almış bulunmaktadır.


       Sözlüklerde “alâmet” (iÅŸaret) anlamındaki ÅŸart sözcüÄŸünün çoÄŸulu olan eÅŸrât ile zaman dilimini belirleyen vakit karşılığı sâat kelimesinden meydana gelen eÅŸrâtü’s-sâa ‘’kıyamet alâmetleri'’ olarak belirtilmiÅŸtir. Kur’ân- ı Kerîm’in birçok ayetinde çeÅŸitli adlarla zikredilen kıyametin isimlerinden biri de “es-sâa”dir. Muhammed Suresi 18.  âyetinde eÅŸrâtın ‘’sâat'”in yerini tutan zamire muzaf olarak, dolaylı ÅŸekilde oluÅŸturulmuÅŸtur. Yine ‘’kıyametin kopma zamanı'’ anlamında yaklaşık kırk yerde sâat kelimesi geçmekte olup, anılan âyetlerde, kıyametin ÅŸeksiz ÅŸüphesiz vuku bulacağı belirtilmektedir. Kıyamet saatinin baÅŸlangıcı, Peygamber Efendimizin teÅŸrifiyle devreye girmiÅŸ ve alâmetleri Ä°slam’ın ilk yüzyılının sonlarından itibaren ortaya çıkmaya baÅŸlamıştır. Buna raÄŸmen, ansızın gerçekleÅŸecek olan kıyametin kopma zamanı, hikmeti gereÄŸi yüce Allah tarafından gizlenmiÅŸtir.  ( Bkz. A'raf: 7/187, Lokman: 31/34 ve Ahzab: 33/63)


        Tertip sırasına göre, Kuran’ın 75. suresi olan Kıyamet Suresi, adını birinci ayetteki “kıyame” kelimesinden almıştır. Kırk ayetten oluÅŸan surenin ilk ayetinde Yüce Allah, “kıyamete”, ikinci ayette de  “nefsü’l levvame”ye yemin etmektedir. Tefsir âlimleri arka arkaya gelen bu iki yeminin üzerinde titizlikle durarak,  çeÅŸitli yorumlar yapmışlardır.  Ayette geçen  “en-nefsü’l-levvame” (kendini kınayan nefis), aynı zamanda önemli bir tasavvuf ıstılahı olup, imandan ihsana doÄŸru takvaya giden yolda, insanın “emmare” (kötülüÄŸü emreden nefis ) den sonraki durağıdır. Ondan sonra sırayla, “nefsü’l mülhime” (ilham alan nefis) ve daha sonra “nefsi mütmeinne” (gerçeÄŸi bilip kanıksayan nefis) makamı bulunmaktadır ki Müslüman, mümin sıfa-tını o makama eriÅŸince almaktadır. Nefsü’l –levvame sahiplerinin “keÅŸke”si pek çoktur. (KeÅŸke ÅŸöyle yapmasaydım da böyle yapsaydım gibi.)  Bu nefsin sahibi yaptığı pek çok iÅŸten piÅŸmanlık duymaktadır. Kısacası kötü iÅŸlerde kendini kınayan, yapamadığı güzel iÅŸler için de üzülen nefistir! Bu ayetle insanların kıyamette kendi-lerini kınamalarına gönderme yapılmıştır!  Surenin diÄŸer ayetlerinde özetle: “Öldük-ten sonra diriliÅŸ konusunda kuÅŸkusu olanlara karşı, bu olayın kesinlikle gerçek-leÅŸeceÄŸi o gün Ay’ın kararacağı GüneÅŸ ve Ayın birleÅŸeceÄŸi, Allah’ın gücünün bunlara kadir olduÄŸu, insanların kıyamet günü aciz ve zavallı olarak kendi nefislerini kınayacakları, o gün inananların aydınlık ve nurlu yüzleri ışıl ışıl parlayarak Rablerine bakarken,   inanmayanların karanlık asık suratlı olacakları, insanın geçici dünyaya çok aşırı sevgisi olduÄŸu belirtilmektedir. Devamla, insanın maddi yaratılış evresinde geçirdiÄŸi süreçleri vurgulanarak,  başıboÅŸ bırakılmayacağı belirtilerek; bu yaradılışı gerçekleÅŸtiren Allah’ın insanı diriltmeye de kadir olduÄŸu belirtilip,  Rabbü’l Âlemin’in güç ve kuvveti vurgulanarak,  sure sona ermektedir.


        Kur’an’da kıyamet alâmetlerinin nelerden ibaret olduÄŸuna ve kıyamet kopmasının nasıl gerçekleÅŸeceÄŸine dair kesin bilgi verilmemiÅŸ olmakla beraber; Enbiyâ Suresi 21/96-97’ de Ye’cûc ve Me’cûc’ün önündeki engeller kalkacağından;  Neml Suresi 27/82’de dâbbetü’l-arzın çıkacağından;  Duhân Suresi 44/11-12 ‘de gökten insanları saracak bir duman (duhân)/gaz yayılacağından; Kamer Suresi 54/1’de Ayın yarılacağından bahsedilmiÅŸtir.  Hadislerde ise kıyamet alâmetleri eÅŸrâtü’s-sâa tabiriyle ifade edilmektedir. Hz. Peygamber ashabına kıyametin kopuÅŸ zamanını bilmediÄŸini söylemiÅŸtir. Buhârî külliyatının Îmân bölümünde zikredildiÄŸine göre kıyametin kopmasından önce meydana gelecek bazı olayların onun yaklaÅŸtığının alâmetleri sayılacağı haberi verilmiÅŸtir.  Yine Buhari’nin Talak ve Rikak, Müslim’in Fiten bölümlerine aldığı rivayetlerde,   Hz. Resulün Âhir zaman peygamberi ve son nebî olması dolayısıyla kıyamete yakın bir zaman diliminde gönderildiÄŸini açıkladığı belirtilmiÅŸtir; kendisinden sonra peygamber gelmemiÅŸ olması da bunu kanıtlamaktadır.


        Kıyamet alametlerinin ortaya atıldığı Ä°slam’ın fikir yaÅŸamının ilk çaÄŸlarından itibaren oluÅŸturulan hadis külliyatlarındaki rivayetlere göre, kıyamet alametleri “suÄŸra” (küçük) ve “kübra” (büyük) olmak üzere iki bölüme ayrılmıştır. Küçük alâmetlere dinî hayatın zayıflayıp, kötülüklerin yayılmasına dair olaylar dâhil edilirken, büyük alâmetlere kıyametin kopmasına çok yakın olan zamanda meydana gelecek harikulâde olaylar konulmuÅŸtur.

Konumuzla ilgili detaylı araÅŸtırması bulunan Prof. Dr. Yusuf Åževki Yavuz’un tespitlerine göre, üzerinde tartışılan asıl kıyamet alâmetleri büyük alâmetler olarak kabul edilen hârikulâde olaylar ve kozmik deÄŸiÅŸikliklerdir. Kıyametin kopuÅŸu öncesinde gerçekleÅŸeceÄŸine inanılan baÅŸlıca harikulade olaylar Deccâl’in ortaya çıkışı, Mehdî’nin zuhuru, Hz. Îsâ’nın gökten inmesi, Ye’cûc ve Me’cûc’ün görünmesi, Hicaz bölgesinde büyük bir ateÅŸin çıkışı, gökten insanları bürüyen bir dumanın inmesi ve Dâbbetü’l Arz’ın yerden çıkmasından ibarettir. Bunlardan Dâbbetü’l Arz, duhân, Ye’cûc ve Me’cûc konusu Kur’an’da zikredilmektedir.  Mehdî, Deccâl ve Nüzûli Îsâ inançları ise sadece Hz. Peygamber’e atfedilen rivayetlere dayanır.


         AraÅŸtırmacılarca küçük alametlerden önemli bulunanları Buhari ve Müslim’in rivayetlerine göre ÅŸöyle tasnif edilmektedir: 
1) Ä°nsanların bina yapmakta birbiriyle yarışmaları (Buhârî, Fiten, 25; bk. Tecrid-i Sarih Terc; 1/58)
2) Ä°nsanların ölümü temenni etmeleri (Buharî, Fifen, 25; Müslim, Fiten, 53–54)
3) Câriyenin efendisini doÄŸurması (Müslim, Ä°mân, 1)
4) Hicaz’da bir ateÅŸin çıkarak Busra’da (Åžam yakınlarında bir yer) develerin ayaklarını aydınlatması (Buhârî, Fiten, 24; Müslim, Fiten, 42)
5) Fırat Nehri’nin sularının çekilerek, nehir yatağından altın çıkması (Müslim, Filen, 29–31)
6) Ä°kisi de hak iddiasında bulunan iki büyük Ä°slâm ordusunun birbiriyle savaÅŸması (Buhârı, Fiten, 25; Müslim, Fiten, 17)
7) Ä°slâmî ilimlerin ortadan kalkması, cehaletin artması (Buhârî, Fiten, 4)
8) Depremlerin çoÄŸalması (Buhârî, Fiten, 25)
9) Zamanın yaklaÅŸması, gece ile gündüzün eÅŸitlenmesi (Buhârî, Fiten, 25)
10) Cinâyetlerin çoÄŸalması, fitnelerin zuhur etmesi (Buhârî, Fiten, 4; Müslim, Fiten,
11) Yahudilerle Müslümanların savaÅŸmaları, Müslümanların Yahudileri yenmesi (Tecrid-i Sarih Tercümesi, VIII, 341; Müslim, Fiten, 79–82)
12) Zinanın açıkça iÅŸlenmesi, içki tüketiminin artması, kadınların çoÄŸalıp erkeklerin azalması (el-Ali en-Nâsif Tac, 5/335)
13) Kahtân’dan bir kiÅŸinin çıkarak, insanları asası ile sevk etmesi (Buhârî, Fiten, 23)


      Bize göre küçük alametler olarak belirtilen alametlerin tamamı günümüze deÄŸin gerçekleÅŸmiÅŸ bulunmaktadır. Henüz gerçekleÅŸmemiÅŸ sanılanların, ilmi otoritelerin oluÅŸturacağı ÅŸûrada tartışılması yararlı olacaktır. Esasen bu alandaki sıkıntı, zikri geçen alametleri içeren hadislerin,  âlimlerce yapılmış kritiÄŸinin bulunmayışından kaynaklanmaktadır. Yavuz Hoca, konuyla ilgili Mende’nin ÅŸu görüÅŸüne dikkat çekmektedir: “ÇoÄŸu zayıf veya uydurma olan, toplumdaki dinî, içtimaî ve siyasî geliÅŸmeleri yansıtan bu rivayetlerde belirtilen alâmetlerin sayısı yetmiÅŸi aÅŸkındır. Kıyametin kopma zamanını bildiren herhangi bir âyet veya sahih hadis bulunmamakla birlikte âhir zaman peygamberinin geliÅŸiyle kâinatın son zaman dilimine girdiÄŸini göz önünde bulundurarak kıyametin kopuÅŸunun ashaptan itibaren baÅŸlayabileceÄŸi düÅŸünülmüÅŸ ve III. (M.9.) yüzyıldan baÅŸlayarak hadislerde zikredilen kıyamet alâmetlerine inanılması itikadî bir ilke haline getirilmiÅŸtir.” (Ebû Abdullah Ä°bn Mende, II, 911) 


        Kur’an’da geçen “Yec’üc-Me’cüc”, “Duman” ve “Ayın yarılması” olayları ile hadislerde geçen diÄŸer olayların tartışılması bu yazının boyutlarını aÅŸacağından, ayrı bir çalışmada irdeleme ümidimizi saklı tutarak, burada kitleleri oldukça etkilemiÅŸ olan Kuran’da geçen Dâbbetü’l Arz ve hadis kaynakları bazı kitaplarda zikredilen Hz. Ä°sa ve Mehdi inancı konusunu irdelemeye çalışacağız.
 
DABBETÜ’L ARZ
            Dabbetü’l Arz’dan Kur’an-ı Kerim ÅŸöyle bahsetmektedir: “ O söz baÅŸlarına geldiÄŸi zaman onlara yerden bir Dabbe(canlı) çıkarırız, o da insanların ayetlerimize kesin bir dille inanmadıklarını söyleyecektir.” (Neml 27/82)  Ayette varlığın canlı olduÄŸu belirtilmiÅŸ, ancak hayvan olduÄŸuna dair herhangi bir ibare konmamış olmasına raÄŸmen, ayette geçen Dabbe’yi tefsir âlimlerinin çoÄŸu hayvan olarak belirtmiÅŸ,  fakat bugüne kadar üzerinde görüÅŸ birliÄŸi saÄŸlanamamıştır. Birlik saÄŸlanamamasının önemli sebeplerinden biri, ilk dönem araÅŸtırmacı ve âlimlerinin   “canlı varlığı”  mitolojik hikâyeler ve Yuhanna'nın Vahy kitabı (bap 13–14.) nda geçen ve daha sonra Ä°srailiyat kaynakları paralelinde olaÄŸanüstü varlığa benzetmelerinden kaynaklanmıştır.  Bu yaratığın bazı kitaplardaki yorumları resimlerle de süslenerek, akılları karıştırır hale dönüÅŸtürülmüÅŸtür. ÇaÄŸdaÅŸ tefsir âlimleri ve araÅŸtırmacılara göre, “Kıyamete doÄŸru insanların bazı gerçekleri anlamasını saÄŸlayacak, o güne kadar bilinenlerin dışında bir canlı varlık” olarak tanımlanmaktadır.


         Elmalı Hamdi Yazır debbe sözcünün üzerinde durarak, “ Bu ayette geçen ‘ dabbe’ nekre  (belirsiz isim) olarak geldiÄŸinden bunun bildiÄŸimiz dabbelerden baÅŸka bir dabbe olması akla gelir.”  diyerek,  konuya yeni bir anlayış ve yorum getirmiÅŸtir. Buradan yola çıkan bazı sözlük düzenleyicileri, “ Kelime olarak ‘dabbe’nin hareket eden teknik alet ve nesneleri de kapsadığını” belirtmiÅŸlerdir. Bu nedenle yeni araÅŸtırmacı ve yorumcular “dabbe”nin radyo, televizyon, bilgisayar ve internet olabileceÄŸi üzerinde de durmuÅŸlardır.  “Dabbe” konusunda deÄŸiÅŸik görüÅŸ bildiren çaÄŸdaÅŸ âlimlerden birisi de,  geçtiÄŸimiz yıl vefat eden, Adıyamanlı Kazım Yardımcı’dır.  Yardımcı kitabında: “Tanrının Dabbetü’l Arz buyruÄŸu, yerin özelliÄŸi anlamınadır. Yerin özelliÄŸi atomdur. Dinimizin iÅŸaret ettiÄŸi Dâbbetü’l Ard(z) atomun bölünüÅŸüyle zuhur etmiÅŸtir. Atom bölünmüÅŸ, yerin özelliÄŸi ortaya çıkmıştır. Dâbbetü’l Arz olan atomun bölünüÅŸü,  en küçük parçanın yok olmayıp tersine sonsuzlaÅŸması, ağırlık ve boyutlarından çıkıp ışığa dönüÅŸmesi ve her ÅŸeyin aslının bir tek nur olduÄŸunun anlaşılması, bunun apaçık iÅŸaretidir. Artık anlaşılmıştır ki: Ä°ki ÅŸey yoktur; her ÅŸeyin aslı bir tek nurdur ve bu nur kenarsız ve sonsuzdur. Atomun bölünüÅŸü, “Âlemin yokluktan var olduÄŸu”(düÅŸüncesindeki) “Akılcı Ä°slam Fey-lesoflarının” görüÅŸünü yok etmiÅŸtir. Onlar (atom için), “Cüz’i la yeteceza“ yani parçalanması mümkün olmayan, parçalanınca da yok olacak olan parçayı nazari olarak kabul etmiÅŸlerdi. Atomun bölünüp yok olmadığı, aslının ışık – nur- olduÄŸu ve sonsuzluÄŸa karıştığı kesinlikle anlaşılınca, bu gün artık klasik teoriler iflas etmiÅŸtir.”
( Varlık s. 52,53)   
        Atomun yapısı bilinene kadar, maddenin hareket halinde bir canlı varlık olduÄŸu, elementlerin yapısının atomların özelliklerine göre oluÅŸtuÄŸu bilin-memekteydi. Onca geliÅŸmeye raÄŸmen,  klasik kimya bilimi hâlâ öÄŸretide canlı varlık kavramını hücreden itibaren baÅŸlatmaktadır.  Günümüz biliminin ulaÅŸtığı noktada,  varlığın en küçük zerresinin dahi canlı, bilinçli ve hareket halinde; diÄŸer nesnelerle ahenkli,  dengeli ve bir uyum içerisinde bulunduÄŸu bilinmektedir; aksi olsaydı baÅŸlangıçtan itibaren varlıkta düzen yerine kaos hakim olurdu. Günümüzde bilim maalesef iktidarın iyice emrine girerek,  var olan denge ve düzeni bozmaya yönelmiÅŸtir! GeliÅŸtirilen nükleer ve kimyasal silahlar yanında, genetik yapısı deÄŸiÅŸtirilen hayvan ve canlılar da biyolojik silah olarak kullanılmaktadır. Bununla da yetinmeyip, bitki ve hayvanların genleriyle oynanarak, tohumları kısırlaÅŸtırılmış ürünleri tüketen canlılar biyolojik ve fizyolojik deÄŸiÅŸimlere uÄŸratılmaktadır. Ä°nsan kimyasını bozan büyük iktidar güçleri, doÄŸadan uzaklaÅŸtıran çarpık ÅŸehirleÅŸme, oksijensiz çevre, saÄŸlıksız gıda ve yetersiz beslenmeyle düÅŸük IQ’lü nesillere dönüÅŸtürerek,   kolay “güdülmelerini” saÄŸlamaktadır. Bu uÄŸraşılar sonrasında,  do-ÄŸal yaÅŸam dengesi bozularak, dünya mukadder sona doÄŸru hızla sürüklenirken, alametler kıyamet saatinin sonuna geldiÄŸini gösterse de,  insanoÄŸlu kurtarıcı olarak  -son teselli - Hz. Mehdi ve Ä°sa’yı beklemektedir.
         
        Ä°SA’NIN NÜZÜLÜ VEYA YENÄ°DEN GELECEĞİ Ä°NANCI    
         Havariler ve Hz. Ä°sa’nın çevresindeki inançlıları, vefatında büyük bir üzüntü yaÅŸadılar. “Tanrının krallığını yeryüzünde kurmakla görevli Mesih, bunu gerçek-leÅŸtiremeden nasıl ölebilirdi (!?)” “Hayatı mucizelerle bezeli insan,  yeni bir mucizeyle dirilip, gücünü mutlaka kanıtlamalıydı(!)”  Bir müddet bu beklenti ile teselli olan cemaat, Hz. Ä°sa bedenleÅŸip dirilmeyince,  bu beklentiyi “Bir gün mutlaka dirilecek.”e bırakıp, daha sonra dirilip göÄŸe yükseldiÄŸi söylentisine dönüÅŸtürür! Ä°lerleyen yüz yıllarda cemaati ayakta tutan ve saflarına yeni üyeler saÄŸlayan iÅŸte bu düÅŸünce olmuÅŸtur. Hz. Ä°sa hiçbir zaman, “Ben öldükten sonra tekrar dirileceÄŸim.” ya da, “Daha sonra bedenlenmiÅŸ olarak tekrar geleceÄŸim.” diye nüzulle ilgili bir tek söz dahi söylemediÄŸi halde,  beklenti zamanla Hıristiyan dininin önemli bir inanç akidesine dönüÅŸmüÅŸtür.     
     
      Sonraki dönemlerde oluÅŸturulan Müjde Ä°ncillerinde bu ilke, “Tanrı OÄŸlu” inan-cıyla birleÅŸtirilerek, daha da pekiÅŸtirilmiÅŸtir. Ä°nanışa göre: “Çarmıhta ölen  ‘Tanrı Ä°sa’ mezara gömüldüÄŸünün üçüncü günü semaya yükselip, orada Tanrısal Krallığını ilan etmiÅŸtir. Ahir zamanın sonuna yakın bir dönemde tekrar bedenleÅŸerek yeryüzüne gelip, insanlığın kurtarılması için yarım bıraktığı görevini tamamlayacak ve yeryüzünde Tanrının Krallığı dönemini baÅŸlatacaktır!” (Romalılara Mektup 3.23–27, Korintliler 1.Mektup, 15.20–24 Müjde S. 321- 325)


      Kimseye “Öyle veya böyle inanacaksın.” ÅŸeklinde bir düÅŸünceyi empoze etme anlayışının uzağındayız; ancak burada Müslümanlar arasında da kök salan, yeniden geliÅŸ inancının yanlışlığı ile bu yanlışlığın sosyo- kültürel ve siyasal etkilerine dikkat çekmeye çalışacağız. Çünkü nüzul inancı, misyonerlerin Müslüman gençleri avladıkları etkili silahlarından biridir.


      Ä°slam Toplumuna gelince, “Hz. Ä°sa’nın ölmeyerek göÄŸe yükseldiÄŸi, kıyamete yakın tekrar geleceÄŸi” düÅŸüncesi birkaç temele dayanmaktadır; ilki bu konudaki hadisler; ikincisi ise Kur’an’da geçen bazı ayetlerin Hıristiyanlık etkisiyle yapılan ilk dönem yorumlarıdır!  Ayrıca OrtadoÄŸu CoÄŸrafyasında bu inancın kökleri çok önceki pagan dinlere kadar uzanmaktadır; zaten Hıristiyanlığa da oradan geçmiÅŸtir.
   
       Hz. Muhammed (SAS)’in tebliÄŸ ettiÄŸi Ä°slam Dininin ilk muhatabı, müÅŸrik Araplar olmakla beraber, sonraki dönemlerde katılanların bir kısmını Hıristiyanlar ve diÄŸer OrtadoÄŸu toplumları oluÅŸturur; o topluluklar Müslümanlığı seçtiklerinde, inanç kültlerinin Ä°slam’la çatışmayan bölümlerini de yaÅŸatmaya devam ettirmiÅŸlerdir. Detaylı olarak yapılacak bir araÅŸtırmada,  Hz. Ä°sa’nın diriliÅŸi inancı dışındaki bazı inanç ve kültürlerin de Ä°slam toplumlarında samimiyetle yaÅŸatıldığı görülecektir!
    
       Meseleye Kur’an-ı Kerim açısından yaklaşıldığında: Hz. Ä°sa’nın geleceÄŸine dair açık- sarih ve netlik içeren herhangi bir ayet bulunmamaktadır; vefatına dair ayetler ise kesindir.  Tekrar geleceÄŸini iddia eden müfessirlerin dayandığı ayet ÅŸöyledir: “ Kitap ehlinden hiç kimse yoktur ki ölümünden önce ona mutlaka inanacaktır. Kıyamet gününde de o, onların aleyhine ÅŸahit olacaktır.”(Nisa 4/159) 


      Nüzulü savunan müfessirlerin öncüsü sayılan Taberi ve Ä°bn-i Kesir, ayete:
      “Hz. Ä°sa yeryüzüne inince ona inanmayacak hiçbir ehli kitap yoktur.” ÅŸeklinde yorum getirmiÅŸlerdir.( Taberi, Cami’ul Beyân, IV.356–7, Ä°bn-i Kesir, Tefsir’ül- Kur’an 1.526)   
       
        Bu yorumlar birçok yönüyle gerçeÄŸi yansıtmamaktadır:  
1.      Hz. Ä°sa, nüzul edecekse ondan önce ölen ehli kitabın durumu ne olacaktır?
2.      Ä°nanan kiÅŸilerin aleyhine niçin ÅŸahadet edecek olsun ki?
3.      YaÅŸadığı dönemde getirdiÄŸi onca mucizeye inanmayan Yahudilerin torunları ona nasıl inanacaklardır?
4.      Zorla iman gerçekleÅŸmesi, Allah’ın yeryüzü sınavı ilkelerine aykırı düÅŸmez mi?
 
         Prof. Dr. Süleyman AteÅŸ’in,  aynı ayet-i celileye, KeÅŸÅŸaf’a dayanarak getirdiÄŸi yorum ÅŸöyledir: “Kitap ehlinden hiçbir fert yoktur ki, ölmezden önce Ä°sa’ya, O’nun  (Allah’ın) kulu ve resulü olduÄŸuna inanacak olmasın. Kitap ehlinden her ferdin ölmeden önce gözünün önünden perde kalkınca, Kuran’ın Ä°sa hakkında söylediklerinin gerçek olduÄŸunu, yani Allah’ın oÄŸlu deÄŸil, kulu ve elçisi olduÄŸunu anlar. Çünkü gözlerden perde kalkınca, gerçek olduÄŸu gibi ortaya çıkar. O zaman insan gerçeÄŸe (görerek) inanır.  Fakat inanmasının bir yararı olmaz. Ancak bu konumdan önceki (gaybe) iman insana yarar saÄŸlar.” (Kur’an-ı Kerim Tefsiri C. 2 S.712) Tıpkı Hz. Musa’ya ve Rabbine inanmayan Firavun’un boÄŸulurken, ölüm anında: “Musa ve Harun’un Rabbine inandım.” demesi gibi olur ki bu iman ona  bir yarar saÄŸlamamıştır.      
       
        Nüzulle ilgili konunun ağırlık merkezini hadisler oluÅŸturmaktadır, onların ilmi kritiklerden geçirilerek deÄŸerlendirilmesi zorunludur. Olayın boyutlarının iyi anlaşılabilmesi için, bu konuda geniÅŸ araÅŸtırmaları bulunan Hadis Uzmanı Prof Dr. A.H. KırbaÅŸoÄŸlu’nun görüÅŸlerinden yararlanacağız. KırbaÅŸoÄŸlu inancı ÅŸöyle özetlemektedir: “Hz.Ä°sa’nın ölmediÄŸine ve öldürülmediÄŸine, bilakis onun Allah tarafından göÄŸe yükseltildiÄŸine inanan Müslümanlar, onun Mehdi’nin zuhurunun akabinde Åžam’daki Ümeyye Camii’nin doÄŸusundaki beyaz minareye ineceÄŸine ve Deccal’ı öldüreceÄŸine, sonra Mehdinin arkasında namaz kılacağına, Muhammedi ÅŸeriata tabi olacağına, iniÅŸinden kırk gün sonra vefat edeceÄŸine, cenaze namazının Müslümanlar tarafından kılınacağına ve Hz. Peygamberin kabrinin yanına defnedileceÄŸine inanırlar. Kitleleri yüzyıllardır etkisi altına almış olan bu inanç gerek geçmiÅŸte, gerek son birkaç yüzyılda bazı kesimlerce reddedilmiÅŸse de bu eleÅŸtiriler yaklaşım, hiçbir zaman toplumlara egemen olamamıştır.” Bize göre toplumda doÄŸru görüÅŸün egemen olamayışının gerisinde, deÄŸindiÄŸimiz Ä°slam öncesi inanç akidelerinin etkisi bulunmaktadır. KökleÅŸen inanç akideleri kolay kolay da deÄŸiÅŸmemektedir. KırbaÅŸoÄŸlu bu konuda rivayet edilen hadis külliyatını:
a.      Kaynak metodolojisi,
b.     Dış tenkit/ Ä°snat tenkidi,
c.      Ä°ç tenkit/ Metin tenkidi,
d.     Epistemolojik/(Bilgi Teorisi) açısından, ele alarak deÄŸerlendirmiÅŸtir.


      Çok detaylı ve doyurucu argümanlar içeren makalenin, kritize ettiÄŸi detayları aktarmak, çalışmamızın formatını aÅŸacağından,  buraya sadece sonuç bölümünü almakla yetineceÄŸiz. KırbaÅŸoÄŸlu: “Hz. Ä°sa’nın ikinci geliÅŸi inancını bu konudaki (hadis kaynaklı) rivayetlere dayanarak savunmak mümkün görünmemektedir. Çünkü ne rivayetlerin yer aldığı kaynaklar tamamen güvenilirdir ne istinatların tamamı saÄŸlamdır ne de metin tenkidi açısından tutulacak bir durumları vardır.(…)  Elbette bu konu biçimsel bir mesele olarak her zaman tartışılabilir. Ancak konuyla ilgili rivayetlerin durumunu görmezden gelerek, hala Hz. Ä°sa’nın ineceÄŸini savunup bunu bir iman meselesi yapmak; ancak cehalet, kör taklit ve dogmatizmle mümkün olabilir. Hatta bu zihniyet Allah’ın Kadir-i Mutlak olduÄŸunu ve isterse bir insanı göÄŸe çıkarıp, binlerce yıl gökte yaÅŸattıktan sonra yeryüzüne indirebileceÄŸini; bunun O’nun için hiç de zor olmadığını söyleyerek, Hz. Ä°sa’nın hala inebileceÄŸini ısrarla savunmaya devam edebilir. Ama ÅŸunu unutmamak gerekir ki, bir ÅŸeyin imkânı ve vukuu(olması) farklı ÅŸeylerdir. Hz. Ä°sa’yı Allah’ın -isterse- göÄŸe çıkarıp tekrar indireceÄŸini kabul etmekle iÅŸ bitmemektedir; bunun gerçekten vuku bulacağına dair elinizde ‘kesin bilgi’nin de bulunması gerekir. Bu rivayetlerin ise, bu kesin bilgiyi bize vermesi hiçbir ÅŸekilde mümkün deÄŸildir. Ayrıca Allah Kadir-i Mutlak olduÄŸu gibi, Hakim’dir de. Dolayısıyla O’nun(C.C.) Hz. Ä°sa’yı göÄŸe çıkarıp tekrar indirmesinin -Kevni ve içtimai (sosyal) alanda Sünnetullâh da nazarı itibara (göz önüne) alındığında- ne gibi hikmetinin olabileceÄŸini izah etmek icap eder. Bütün bu hususları görmezden gelip hala inatla sübuti bir hususu iman esası gibi savunmak, tekrar belirtelim ki, ancak dogmatizmle mümkün olabilir. Bu tür zihniyetin sürdürülmesi ise, her ÅŸeyden fazla bizzat Ä°slam’a, Hz. Peygamber ve Hadislere zarar verecektir. (Ä°slamiyat Dergisi, Ä°sa’nın anısına özel sayı 2000 ” (Parantez içleri bize aittir.)


       KırbaÅŸoÄŸlu’nun tespitleri, özellikle ÅŸu noktalara açıklık getirmiÅŸtir: Hz. Ä°sa diÄŸer peygamberler gibi doÄŸmuÅŸ, büyümüÅŸ,  peygamberlik görevini ifa ederek vefat etmiÅŸtir. Vefat ettiÄŸi yukarıda belirtilen ayetle kesin nas (delil) hükmündedir. Hadislere gelince, tevatür derecesinde olmadıkları için bunlarla itikat oluÅŸturulamaz. Bedenen yaÅŸadığını ve gökte olduÄŸunu savunmak, Kur’an hükümlerine aykırı olduÄŸu gibi,  aynı zamanda yanlış Hıristiyan inancını da desteklemektedir. Yüce Allah, Hz. Ä°sa’nın arkasından, Peygamber Efendimizle Kur’anı göndererek, dinini tamamlamıştır. Olaya Hz. Âdem’le baÅŸlayan evrensel Ä°slam zinciri açısından bakıldığında:  Hz. Ä°brahim, Musa, Ä°sa (A.S.)’yla tecdit edilen “Din”, Hatem’ül Nebiyin/ Peygamberlerin sonuncusu Hz. Muhammed (S.A.S)’le kemale ermiÅŸtir.


           MEHDÄ° Ä°NANCI  
        Kur’an Hükümlerine göre, bir daha Peygamber gelmeyeceÄŸi kesin olduÄŸuna göre, Hz. Ä°sa’nın Peygamber olarak deÄŸil de, Hz. Muhammed’e ümmet olmak için geleceÄŸi düÅŸüncesi ise birkaç noktadan hatalıdır: Ä°slam Dini, bütün dinlerin hükümlerini bünyesinde taşıyan bir din ve Hz. Muhammed evrensel unvanıyla, Resulullah ve Habibullah/ Allah’ın sevgilisidir. DiÄŸer peygamberlerden üstün olduÄŸu, tartışmasız gerçek olduÄŸuna göre; Hz. Ä°sa’nın gelip, O’nu tasdik ederek Ä°slamiyet’e gireceÄŸini bekleyen Müslüman, bir bakıma kendi inancına ÅŸahit aramaktadır. Bir baÅŸka yönüyle de,  Hz. Ä°sa’nın Müslüman deÄŸil, Hıristiyan olduÄŸunu sanmaktadır. Böyle bir düÅŸünce, Hz. Ä°sa’yı ve tebliÄŸ ettiÄŸi Ä°slam’ı anlamamaktan kaynaklanmaktadır.  “Hz. Ä°sa’nın görevini tamamlamadan vefat edip gittiÄŸi, yeniden geliÅŸiyle Hz. Mehdi’ye tabii olarak, onu tasdik edip yardımcı olacağı” düÅŸüncesine gelince: Bu beklenti, Mehdi ve Mehdilik kavramının, Ä°slam toplumuna yeterince izah edilemediÄŸinin göstergesidir.


        PeÅŸinen belirtelim ki, gaybı/geleceÄŸi ancak Allah bilir.  Mehdi, dar anlamıyla hidayet, geniÅŸ anlamıyla genel hidayet demektir. Genel hidayet, el-Hadi Ä°smiyle Yüce Allah’a aittir. Ä°slam Toplumu içerisinde daima Allah’ın bu isminin tecellisine mazhar olmuÅŸ âlim, arif ve veli zatlar bulunmuÅŸ ve bulunacaktır. Kıyamet öncesi geliÅŸen ilim ve teknoloji ile cehalet, önemli ölçüde kontrol altına alınacaktır. Ekilecek tevhit tohumları ve son dönem tebliÄŸcilerinin iletiÅŸim araçlarından yararlanarak yapacakları tebliÄŸler, geniÅŸ kitlelere ulaÅŸacağından, hidayetlere vesile olacaktır. Ä°slam’ın zıddı cehalet- karanlıktır. Karanlık ışıkla ortadan kalktığı gibi, geliÅŸen bilim ve teknoloji paralelinde oluÅŸacak aydınlanma,  cehaleti önemli ölçüde ortadan kaldıracağından, geniÅŸ kitleler Ä°slam’ın evrensel mesajını alarak hidayete erecektir. Her dönem Ä°mamının/Önderinin yardımcısı Yüce Allah ve Hz. Muhammed’dir. Elde Kur’an gibi ilahi bir kaynak bulunduÄŸuna göre, Hz. Ä°sa’nın bedensel desteÄŸiyle takviye beklemek, Mehdilik kurumunun zafiyetini çaÄŸrıştırması açısından da tutarlı deÄŸildir. Hz. Muhammed (S.A.S) ”Benim ümmetimin âlimleri Ben-i Ä°srail Peygamberleri gibidir.“ dediÄŸi göz önüne alınarak deÄŸerlendirildiÄŸinde: Mehdiyet kavramının böyle bir maddi desteÄŸe ihtiyacı da yoktur.  Her büyük veli,  Hz. Âdem, Nuh, Ä°brahim, Musa, Ä°sa ve Mustafa (S.A.S.)’ın sırrını ve nurunu taşımaktadır. Mistik disiplin açısından, o zatların ruhları her dönemde zamanın imamı ile birliktedir ve ona yardım etmektedir!


       Hz. Ä°sa hayatta iken kavmine ÅŸöyle hitap etmiÅŸti: ” Ey Ä°srailoÄŸulları! Ben size Allah’ın elçisiyim. Benden önce gelen Tevrat’ı doÄŸrulayıcı ve benden sonra gelecek Ahmed adında bir elçiyi müjdeleyici olarak gönderildim.” ( Saff 61/6)  EÄŸer gelecek olsaydı : ”Ben Hz. Meryem’in mucizevî bir ÅŸekilde hamile kalarak dünyaya getirdiÄŸi Ä°sa, Hz. Muhammed’in son peygamber olduÄŸunu müjdelemiÅŸtim; Allah birdir; Hz. Muhammed onun son Resulüdür; son din Ä°slam’dır.” diyecekti. Ä°sterseniz bir de gönlünüze danışın, Mesih bu gerçeÄŸin dışında baÅŸka bir ÅŸey mi söylerdi? Ä°slam’a ve Müslümanlara yardımın ölçüsü, mutlaka bedenen aralarına katılmak mı olmalıdır? Ruhaniyetiyle yapacağı yardım, bedenen yapacaklarından daha etkili olacaktır. Ruhu ve sevgisiyle zaten gönüllerimizde yaÅŸamaktadır!

*  Özdüzen’in çalışmalarından AÅŸk Yolcusu, Tasavvuf Yolcusu ( Ötüken Yayınları/Ä°st.) ve Esmaü’l Hüsna ( Beyaz Kule Yayınları/Ank.) yayımlanmıştır. Ayrıca çok sayıda ÅŸiir, makale ve denemesi gazete, dergi ve internet sitelerinde yayımlanmaktadır. Åžiirlerinden bir bölümü çeÅŸitli formlarda bestelenmiÅŸ olan yazarın, diÄŸer araÅŸtırmaları yanında, Hz. Ä°sa ile ilgili çalışması yayımlanmak için sıra beklemektedir. 

 

Yorum

Sadece kayıtlı kullanıcılar yorum yazabilirler.
Lütfen hesabınıza giriş yapınız veya kayıt olunuz.

Powered by AkoComment 2.0!

Son Güncelleme ( 30-07-2009 )
< Önceki   Sonraki >


Advertisement

Kullanıcı Girişi
Ziyaretçi Sayısı
111291554 Ziyaretçi
 
www.beyaz.net