20-04-2024
 
 
 
  :: Ana Menü
 
 
 
Duyurular
AKIL IÇIN YOL BIRDIR

(THERE IS but
ONE WAY for REASON)
       
(linkleri SAG TIKLAYIN
                                 lütfen)

Sn.Soner YALÇIN'dan 
dikkate deÄŸer bir yazı: 
Edebiyatla 
               AhmaklaÅŸtırma
https://www.sozcu.com.tr/
2021/yazarlar/soner-yalcin
/edebiyatla-ahmaklastirma
-6335565/
 


Önerdigimiz sayfalar:
M. SAID ÇEKMEG?L 
anisina
https://www.facebook.com/
groups/35152852543/?mul
ti_permalinks=1015385
0899667544&notif_t=grou
p_highlights&notif_id=147
2405452361090




Nuri BiRTEK
                kardeÅŸimizin
(facebook sayfasından 
              ilginç tespitler)
https://www.facebook.
com/nuri.birtek




Raci DURCAN
                  kardeÅŸimizin
(facebook sayfasından
             ilginç tahliller)
https://www.facebook.com
/raci.durcan?fref=ts



Mesut TORAMAN
                   karde?imizin
(facebook sayfas?ndan
dikkate de?er görüntüler)
https://www.facebook.
com/mesut.toraman.52









M. Selami Çekmegil 
                          kimdir!









    ____________________
BU SITE
    Selami ÇEKMEG?L’in
Yegenleri:
    Melike TANBERK ve 
    Fatih ZEYVELI'nin
 beyaz.net ekibi ile birlikte
      M.Said ÇEKMEGIL 
  an?sina ARMAGANIDIR!  


   Anasayfa arrow M. Said Çekmegil arrow Bir Devlet Felsefesi (Kocakarı ile Ömer)...
Bir Devlet Felsefesi (Kocakarı ile Ömer)... PDF Yazdır E-Posta
Kullanıcı Oylama: / 3
KötüÇok iyi 
Yazar Mehmet Akif ERSOY (SAFAHAT'TAN)(*)   
28-12-2008
kocakarı ile ÖMER
                                                                                           
Yok ya, Abbas'ı bilmeyen, kimdi
O sahabeyi dinleyin ÅŸimdi:

“Bir karanlık geceydi, pek de ayaz...
Ä°bni Hattab'ı görmek üzere biraz
Çıktım evden ki yollar ıpıssız
Yolcu bir benmişim meğer yalnız!
Aradan geçmemiÅŸti çok da zaman,
Az ilerden yavaÅŸça oldu iyan,
Zulmetin sinesinde ukde gibi
Ansızın bir mü heykel arabi!
Bembeyaz bir rida içinde garib,
Geliyor muttasıl mehib mehib.
Ben sokuldum, o geldi yaklaştık
Durmadan karşıdan selamlaştık
DüÅŸünürken selam alan sesini
O heyula  uzandı tuttu beni:
Bir de baktım Ömer deÄŸil mi imiÅŸ!

-Ya Ömer! böyle geç zaman ne böyle iÅŸ?
-Åžu mahallatı devre çıkmıştım...
Gel beraber benimle, üç beÅŸ adım.

Ne sada var, ne bir yürür bidar;
Uhrevi bir sükun içinde civar.
Ömer olmuÅŸ gezer siyaneti Hak...
Åžu yatan beldenin huzuruna bak!
O semalar kadar yücelmiÅŸ alın
Çakarak sinesinden afakın
Bir zaman sönmeyen nigahiyle
Necmi sahilde sanki bir hale
Duruyor her evin önünde Ömer,
Dinliyor, bi-haber içeridekiler.
Geçmedik en harap bir yapıyı
Yokladık sağlı sollu her kapıyı
Geldik artık Medine haricine
Bir çadır gördü durdu kaldı yine.
Ocak başında oturmuş ihtiyarca bir kadın
Açız açız diye feryat eden çocuklarının
Karıştırıp duruyorken pişen nevalesini
Çıkardı yuttuÄŸu yaÅŸlarla çırpınan sesini...
-Durundu yavrularım, işte şimdi pişecek...

Fakat ne hal ise bir türlü piÅŸmiyordu yemek
Çocukların yeniden baÅŸlamıştı naleleri
Selamı verdi Ömer, daldı akibet içeri
Selamı aldı kadın pek beÅŸuÅŸ bir yüzle...

-Bu yavrular niçin, ey teyze, aÄŸlıyor, söyle
-Bugün ikinci gün, aç kaldılar..
                                          -O halde neden
biraz yemek koymuyorsun?
                                         -Yemek mi, çömleÄŸi sen
tirit mi zannediyorsun? Ä°çinde sade su var;
çakıl taşıyla beraber  bütün zaman kaynar!
Ne çare! belki susarlar dedim, ayıplamayın.
-Peki senin kocan, oğlun, ya kardeşin, ya dayın...
Tek erkeÄŸin de mi yok?

                                     -Hepsi öldü kimsem yok.
 -Senin midir bu küçükler?
                                 - torunlarım,
                                                      - ne de çok...
Adam gidip emire söylemez mi halini
                                                                 -Ah!
Emire öyle mi kahretsin angarib Allah!
Yakında rayeti ikbali ser-nugun olsun
Ömer belasını dünyada isterim bulsun!
-Ne yaptı teyze, Ömer böyle inkisar edecek
-Ya ben yetim avuturken emir uyur mu gerek
Raiyetiz ona bizler vediatullahız
Gelip de bir  aramak yok mu?
                                      -Haklısın, yalnız,  
Zavallının iÅŸi pek çok, Zaman bulup gelemez
Gidip de söylememiÅŸsen ne haldesin bilemez.
-Niçin hilafeti vaktiyle eylemiÅŸti kabul
Sonunda böyle çürük özrü kim sayar makbul
Zavallının iÅŸi çokmuÅŸ nedir muharebe mi
İşitme sen de civarında inleyen elemi,
Medine halkını üryan bırak Mısır'da dolaÅŸ
Gaza! Gaza! diye git  soy cihanı, gel paylaÅŸ

Çocukların bu sefer yükselince feryadı
Kadın tevehhürü artık cünuna vardırdı

-Åžu nevhalarki çıkar ta bulutların içine
Ömer savaiki tel’in olur iner tepene
Yetimin ahını yağmur duası zannetme
O sayha ra’d-ı kazadır ki gönderir ademe!
“Açız açız bize bir lokma olsun ekmek ver”
“Susundu yavrularım, iÅŸte oldu, ÅŸimdi piÅŸer”
Gidip de söyleyeyim ha?.. Dilencilik yapamam,
Ömer de kim; benim ondan kerim adamdı babam.
Ölür de yüzsuyu dökmem sizin halifenize...

Ömer vuruldu bu son sözle...

                                                             -Haklısın teyze!
Avut çocukları ben ÅŸimdicik gider gelirim.

Halife önde bitik, suçlu, münfail nadim:
Ben arkasında  periÅŸan çadırdan ayrıldık
Sabaha karşı biraz başlamıştı aydınlık
Köyün köpekleri ejder misali saldırıyor,
Bırakmıyor bizi yoldan, fakat kim aldırıyor!
Medine'nin dalarak münhani sokaklarına
Dönüp dönüp hele geldik zahire ambarına
Halife girdi açıp, ben de girdim emriyle.
Arandı her yeri bir mum yakıp alel acele:

-Åžu tek çuval unu gördün ya! Haydi yükle bana
Bu testi yaÄŸ doludur, elverir o yük de sana.”

Çuval halifede yaÄŸ bende çıktık ambardan
Kilitleyip geri döndük deminki yollardan
Mesafe baktım uzun, yük yaman, Ömer yaralı:
Dedim ki,
                 -ben götüreyim verirmisin çuvalı
-Hayır; yorulsa deÄŸil ölse yardım etme sakın
Vebali kendine aittir İbn-i Hattab'ın...
Kadın ne söyledi, Abbas, iÅŸitmedin mi demin?
Yarın huzur-i ilahide, kimseler, Ömer’in
Åžerik-i haybeti olmaz, bugünlük olsa bile;
Evet, hilafeti yüklenmiyeydi vaktiyle.
Kenar-ı Dicle’de bir kurt aşırsa bir koyunu,
Gelir de adl-i ilahi sorar Ömer’den onu!
Bir ihtiyar karı bi-kes kalır, Ömer mes’ül!
Yetimi, girye-i hüsran alır, Ömer mes’ül!
Bir aÅŸiyan-ı sefalet bakılmayıp göçse:
Ömer kalır yine altında, hiç deÄŸil kimse!
Zemine gadr ile bir damla kan dökünce biri:
O damla koca girdab olur boÄŸar Ömer’i!
Ömer duyulmada her kalbin inkisarından;
Ömer koÄŸulmada her matemin civarından!
Ömer Halife iken baÅŸka kim çıkar mes’ül?
Ömer ne yapsın, ilahi, beÅŸer zalüm ü cehül!
Ömer’den isteniyor beklenen Muhammed’den…
Ömer! Ömer! Nasıl aldın bu barı sırtına sen?

—Sen almasan acaba kim gelip de senden iyi,
Ä°dare eyliyecek düÅŸtüÄŸün bu ma’rekeyi?
Evet, adaleti”mutlak”hayal edersen eÄŸer,
Ömer deÄŸil ya ne olsan bırak ki hepsi heder!
BeÅŸer, adaleti”mutlak”tahayyül eylerse,
Görür ümidini mahkûm her zaman ye’se.
Sen ey Ömer, ne meleksin. ne bir emir-i zalum…
Fakat elinde ne var? Fıtraten beşer mazlum!
Görür büruc-i semanın bütün Sitareleri,
Zalam içinde, yük altında inleyen Ömer’i!
Huzur-i Hakk’a çıkarken bu unlu cebhenle,
Değil zemini, getir şahid asumanı bile!

—Uzak mı yol? Daha çok var mı?

                                          —Ancak üç beÅŸ adım.

Mecali kalmamış artık zavallının… Baktım:
Olanca azmini cebr eyleyip, nefes nefese;
YavaÅŸ yavaÅŸ yürüyor. Geldin bin bela ne ise!
Sokuldu haymeye, indirdi arkasından unu:

—Bırak da testiyi yerleÅŸtirin kenara ÅŸunu.

Hemen çakılları çömlekten indirip attı,
Uzandı testiye, yağ koydu, sonra un kattı.
Oturmak istedi, lakin belaya bak ki: Ocak
Hemen sönüp gidecek…

                  —Teyze, yok mu hiç yakacak?

Kadın getirdi beÅŸ on parça yaÅŸ diken Ömer’e;
Ömer de yakmak için büsbütün serildi yere.
Ocak tüter, Ömer üfler zefir-i harıyle;
Zemini lihye-i Beyza yı tarumariyle,
Secud tavr-ı huÅŸu’unda, muttasıl süpürür;
Ä°çinde ruhu yanar, cebhesinde ter köpürür!
Döner muhıt-i nigahında tude tude duman;
Bulut geçer gibi nemcin hıyat-ı nurundan!
Ocak tutuÅŸtu, yemek piÅŸti;

                                         —Var mı teyze kabın?
Getir de indirelim…

                               —Var büyükçe bir kap, alın.

Yemek sıcaktı, fakat kim durup da bekliyecek!
Ömer çocuklara bir bir yedirdi üfliyerek!
Kesildi haymede matem, uyandı ruh-ı sürur;
Çocuklar oynaşıyorlar, kadın ferih ü fahür.
Ömer bu âlemi gördükçe gaÅŸy içindeydi…
Dedim:

—Sabah oluyor kalkalım…
                                         —Evet haydi!
Yarın Emaret’e gel teyze, öÄŸleyin beni bul;
Emir’e söyleriz elbette hayr olur me’mul.

Yüzü gülmüÅŸtü teyzenin, baktık,
Biz de çıktık veda edip artık.
Hiç görünmeksizin gelip geçene,
DoÄŸru indik Halife’nin evine.

“Åžimdi neredeyse gün doÄŸar, kalıver.”
Diye, koyvermiyordu, çünki, Ömer.
Etti az sonra subh-i velveledar
Uyuyan ÅŸehri kâmilen bidar
ÖÄŸle geçmiÅŸti, çıktı geldi kadın.

—Galiba, teyze, uykusuz kaldın!
Ä°ÅŸte baÄŸlanmak üzeredir nafakan,
Alacaksın her ay gelip buradan.
Åžimdi affeyledin deÄŸil mi beni?
-Böyle göster fakat adaletini.

(*) Daktilo edip sitemize gönderen: Hatice Kübra Çekmegil

Yorum
Safahattan Ders Çalışmak
Yazar bilal sürgeç açık 2008-12-30 21:56:30
Bu sene mahalle Camimizin İmam Hatibi Rasim Hoca ileSafahatın Osmanlıcasından okuduk. Bütün kardeşlere tavsiye ediyorum bu müslüman şairi okumayı

Sadece kayıtlı kullanıcılar yorum yazabilirler.
Lütfen hesabınıza giriş yapınız veya kayıt olunuz.

Powered by AkoComment 2.0!

Son Güncelleme ( 14-01-2009 )
< Önceki   Sonraki >


Advertisement

Kullanıcı Girişi
Ziyaretçi Sayısı
111407983 Ziyaretçi
 
www.beyaz.net