|
|
|
|
|
|
Duyurular |
AKIL IÇIN YOL BIRDIR
(THERE IS but ONE WAY for REASON) (linkleri SAG TIKLAYIN lütfen)
Sn.Soner YALÇIN'dan dikkate deÄŸer bir yazı: Edebiyatla AhmaklaÅŸtırma https://www.sozcu.com.tr/ 2021/yazarlar/soner-yalcin /edebiyatla-ahmaklastirma -6335565/
Önerdigimiz sayfalar: M. SAID ÇEKMEG?L anisina
|
|
|
|
Anasayfa Medyadan Seçmeler Osmanlı ilminin büyüklüğünü dünyaya gösterdim
|
Osmanlı ilminin büyüklüğünü dünyaya gösterdim |
|
|
|
Yazar Ezgi BAŞARAN - E. İHSANOĞLU; Hürriyet,21.12.08 Pazar Eki
|
21-12-2008 |
Osmanlı ilminin büyüklüÄŸünü dünyaya gösterdim Ezgi BAÅžARAN-Hürriyet, Pazar Koyre Ödülü bilim tarihinde çığır açan, yeni bir ufuk keÅŸfeden kiÅŸilere veriliyor. Uluslararası Bilim Akademisi tarafından verilen dünyanın en saygın bilim tarihi ödülü. Ä°lk kez bir Türk’e verildi. Bu yıl ikinci defa Ä°slam Konferansı Örgütü (Ä°KÖ) genel sekreterliÄŸine seçilen Prof. Ekmeleddin Ä°hsanoÄŸlu (65), geçen hafta Paris’te düzenlenen bir törende aldı ödülünü.
Yaptığı konuÅŸmada ödülü almasına sebep gösterilen Osmanlı ilmi üzerine yaptığı araÅŸtırmalarından ve 40 yıllık bilim yolculuÄŸundan bahsetti. Onunla Ä°stanbul’da Yıldız Sarayı’nda bulunan, yıllarca genel sekreterliÄŸini yaptığı IRCICA binasında buluÅŸtuk.
Aslında ben bir kimyagerim
Ekmeleddin, dinde en üst düzeyde olan demek. Ä°smini Kahire’de kralın sarayında Osmanlı ve Türk arÅŸivlerinden sorumlu olarak çalışan Yozgatlı babası koydu. I. Dünya savaşından sonra Ä°talyan hakimiyetine geçen Rodos’tan Kahire’ye göçen annesi ve babası, Türklerin yoÄŸun olarak yaÅŸadığı bir muhitte tanışmış, 1930’ların sonunda evlenmiÅŸti.
Kahire’de doÄŸan Ekmeleddin Ä°hsanoÄŸlu, sokakta Arap ve Ä°slam kültürüyle, evde babasının ona verdiÄŸi Türkçe edebiyat zevkiyle büyüdü. Babası 1951’de kurulan Ayn Åžems Üniversitesi’nde Türkoloji kürsüsünü kurunca, o da aynı üniversitenin kimya bölümüne girdi. Üniversitede okurken aynı zamanda Kahire’deki Milli Kütüphane’de çalışıyordu: "Bu kütüphanenin Åžarkiyat bölümünde çok sayıda Osmanlı el yazması vardı. 4 yıl boyunca hayatım onların arasında geçti, kültürümün en saÄŸlam temelini bu kütüphanede attım."
MÄ°KROBU SARTON’UN MAKALESÄ°NDEN KAPTIM
Organik kimya üzerine master ve doktorasını El Ezher Üniversitesi’nde tamamladı. Reaksiyon kinetiÄŸi ve mekanizması, saniyenin çok küçük bir bölümünde olup biten iyon deÄŸiÅŸmeleriyle ilgili araÅŸtırmalar yaptı: "Aslında ben bir kimyagerim, fen kafasında olan birinin Ä°slam ve Osmanlı literatürüyle bu denli ilgilenmesi nadir bir durum deÄŸil mi?"
Geçen hafta dünyanın en saygın bilim tarihi ödülü olan Alexander Koyre’yi alırken yaptığı konuÅŸmada da bundan bahsediyordu Ä°hsanoÄŸlu. "Bilimden bilim tarihine 40 yıllık yolculuk"tu konuÅŸmasının baÅŸlığı. "1970’lerin sonunda bilim tarihinin kurucusu olan George Sarton’un bir makalesini okumuÅŸ ve bilim tarihi mikrobunu orada almıştım. Sarton, bilim tarihiyle ilgilenenlerin hep emekli bilim adamları olduÄŸundan, halbuki bilim tarihinin ayrı bir disiplin olması gerektiÄŸinden söz ediyordu. 1980’de kimyayı bıraktım ve kendimi bilim tarihine adadım."
Zaten kendi deyimiyle kolun altındaki karpuzlardan birini bırakmak zorundaydı çünkü Ä°slam Konferansı Örgütü’nün ve dönemin hükümetinin isteÄŸiyle, önce Ä°slám Tarih, Sanat ve Kültür AraÅŸtırma Merkezi’ni (IRCICA) kurdu, 1989’da da Türk Bilim Tarih Kurumu’nu.
EŞİNDEN ÖNCE KAYINPEDERÄ°NÄ° TANIDI
Ä°hsanoÄŸlu, eÅŸi Füsun Hanım’dan önce kayınpederi Prof. Emin Bilgiç’i tanıdı. Bilgiç 1968’de Dil ve Tarih-CoÄŸrafya Fakültesi Dekanı olarak Hititlerle ilgili bir konferans vermek üzere Kahire’ye gelecekti. O dönemde Ekmeleddin Ä°hsanoÄŸlu Kahire’de fahri kültür ataÅŸesiydi. Büyükelçi Semih Günver, ondan Bilgiç’e gezisi sırasında eÅŸlik etmesini istedi. Ä°lk tanışmaları bu vesileyle oldu. "Sonra 1970’te mastırımı bitirince annemle birlikte Türkiye’ye döndük. Ankara’da edebiyat fakültesinde iÅŸ buldum. Böylelikle Emin Bey’le daha sık görüÅŸmeye baÅŸladık. Evlerine yemeÄŸe gittiÄŸim bir gün eÅŸim Füsun Hanım’la tanıştım. Üstünden 37 sene geçmiÅŸ..."
Ä°hsanoÄŸlu ÅŸu anda Cidde’de küçük bir sarayda eÅŸi Füsun Hanım’la birlikte yaşıyor. OÄŸulları hukukçu TuÄŸrul, endüstri mühendisi Aziz ve iktisatçı Orhan Ä°stanbul’da.
DAHA ÖNCE MUHALEFET EDENLER BU KEZ OYBÄ°RLİĞİYLE BENÄ° SEÇTÄ°
Türkiye Ä°slam dünyasında ayrı bir konuma sahip. Çünkü hem çok zengin bir tarihi var hem de demokratik ve modern bir toplum; diÄŸer Ä°slam ülkelerinin ilgisini çekiyor, yakından takip ediliyor. Çünkü onlar da ilerlemek istiyorlar. Laiklik meselesi de Ä°slam ülkeleri arasında bizim zannettiÄŸimiz gibi büyük bir tartışma konusu deÄŸil. Resmen laik olan tek Ä°slam ülkesi biz deÄŸiliz. Endonezya, Malezya, Suriye, Irak, Tunus bunlara bir örnek. Hatta laik olmayan ülke az diyebilirim. Ülkemizde laiklik konusundaki iç tartışmalar ortalığı toz duman ediyor, bu tür gerçekleri görmemizi engelliyor. Ä°KÖ’nün ikinci kez genel sekreter olarak beni seçmesinin ardında dünyaya bir mesaj verme kaygısı olduÄŸunu sanmıyorum. Ä°lk dört sene içinde yaptığım hizmetler çok doÄŸru bulundu ve bu kez oybirliÄŸiyle seçildim, daha önce muhalefet eden ya da baÅŸkasını destekleyen ülkeler bile benim seçilmem konusunda fikir birliÄŸi içindeydi.
OSMANLI Ä°LÄ°M ALANINDA KARANLIK BÄ°R DÖNEM DEĞİLDÄ°
Bana niye Koyre ödülünü verdiler? Çünkü 600 senelik Osmanlı tarihinde ilim alanında yaÅŸanan geliÅŸmeleri Batı dünyasına anlattım. Tamamı 15 cilt olan Osmanlı Bilim ve Literatürü ansiklopedisi bunun en iyi örneÄŸi. Koyre Ödülü’nü veren komite, benim bu eserime atıfta bulunarak Osmanlı ilmi hakkında önyargıların ve bilgisizliÄŸin giderildiÄŸini söyledi. Osmanlı’nın ilim alanında hiçbir ÅŸey yapmadığı, karanlık bir dönem olduÄŸu düÅŸünülüyordu. Osmanlı tarihi klasik ve yenileÅŸme olmak üzere iki bölüme ayrılır. Klasik dönemde bilim Timur ve Selçuklu’ya oranla daha ileriye gitmiÅŸtir. Osmanlı sonraki yüzyıllarda da Batı ilmiyle tanıştı ve bu zannedildiÄŸi gibi çok geç olmadı. Ama 16. yüzyılda baÅŸlayan Batı’yla bu bilgi alışveriÅŸi seçiciydi, yani köklü ve sistematik bir deÄŸiÅŸimden çok sadece iÅŸlerine yarayan yenilikleri ithal etmiÅŸler. Elbette bu seçicilik 19. yüzyıla geldiÄŸinde iÅŸe yaramamaya baÅŸladı.
Ä°LERLEME NÄ°YE O DÄ°KDÖRTGENDE OLDU BÄ°R MUAMMA
Ä°slam dünyası 16. yüzyıla kadar Batı dünyasından daha ileriydi. Sonra ne oldu? Koyre Ödülü’nü alırken yaptığım konuÅŸmada buna deÄŸindim. Sorunun cevabını bulmak için daha geniÅŸ düÅŸünmek gerek. Ä°lerleme sınırları çok belirli bir dikdörtgende oldu, bütün Avrupa’da da deÄŸil. Ä°talya’nın kuzeyi, Benelux ülkeleri, Hollanda, Almanya, Fransa ve Ä°ngiltere ilerledi. Niçin Osmanlı’da ya da Çin’de deÄŸil de sadece bu dikdörtgende olduÄŸu hakkında bilim tarihinde yüzlerce kitap yazıldı ama hálá cevabı bulunamadı. Bu soruya Joseph Needham sorusu da denir. Bilimde geri kalan sadece Osmanlı deÄŸildi ve bunun Ä°slamiyet’le hiç ilgisi yok, çünkü örneÄŸin çok eski bir medeniyet olan Çin de Batı’yı yakalayamadı.
JÖNTÜRK KAFASINDAN VAZGEÇELÄ°M DEDÄ°M ÇÜNKÜ
Jöntürk tarihiyle ilgili birçok kitap ve makale okudum ve orada Jöntürk kafası diye bir ÅŸeyle karşılaÅŸtım. Bugün ak dediÄŸine, yarın kara diyen bir zihniyet bu. Çünkü menfaat iliÅŸkileri var, kimden para alıyorsa ya da kimin tesiri altındaysa fikirleri ve davranışları ona göre ÅŸekilleniyor. Vaziyeti kurtarıyor. "Hakikat ya da doÄŸru olan sırf benim düÅŸündüÄŸüm ÅŸekilde olabilir" kafasından vazgeçersek bilimde ilerleyebiliriz bana göre. Åžu anda ülkedeki aydınlar arasındaki kutuplaÅŸmanın, hırçın tartışma üslubunun ve polemiklerin Jöntürk kafasından geldiÄŸini düÅŸünüyorum. Bunlar enerjimizi alıyor. Fener-Galatasaray kavgası yapacağımıza, Dünya Kupası için çalışalım diyorum.
Sadece kayıtlı kullanıcılar yorum yazabilirler. Lütfen hesabınıza giriş yapınız veya kayıt olunuz. Powered by AkoComment 2.0! |
Son Güncelleme ( 22-12-2008 )
|
|
|
|
|
|
Kullanıcı Girişi |
L O G I N |  |
---|
|
Ziyaretçi Sayısı |
130345311 Ziyaretçi
|
|
|
|