06-05-2024
 
 
 
  :: Ana Menü
 
 
 
Duyurular
AKIL IÇIN YOL BIRDIR

(THERE IS but
ONE WAY for REASON)
       
(linkleri SAG TIKLAYIN
                                 lütfen)

Sn.Soner YALÇIN'dan 
dikkate deÄŸer bir yazı: 
Edebiyatla 
               AhmaklaÅŸtırma
https://www.sozcu.com.tr/
2021/yazarlar/soner-yalcin
/edebiyatla-ahmaklastirma
-6335565/
 


Önerdigimiz sayfalar:
M. SAID ÇEKMEG?L 
anisina
https://www.facebook.com/
groups/35152852543/?mul
ti_permalinks=1015385
0899667544&notif_t=grou
p_highlights&notif_id=147
2405452361090




Nuri BiRTEK
                kardeÅŸimizin
(facebook sayfasından 
              ilginç tespitler)
https://www.facebook.
com/nuri.birtek




Raci DURCAN
                  kardeÅŸimizin
(facebook sayfasından
             ilginç tahliller)
https://www.facebook.com
/raci.durcan?fref=ts



Mesut TORAMAN
                   karde?imizin
(facebook sayfas?ndan
dikkate de?er görüntüler)
https://www.facebook.
com/mesut.toraman.52









M. Selami Çekmegil 
                          kimdir!









    ____________________
BU SITE
    Selami ÇEKMEG?L’in
Yegenleri:
    Melike TANBERK ve 
    Fatih ZEYVELI'nin
 beyaz.net ekibi ile birlikte
      M.Said ÇEKMEGIL 
  an?sina ARMAGANIDIR!  


   Anasayfa arrow Medyadan Seçmeler arrow Prof. Ahmet Arslan: Devlet Åžimdi Sünnilikle Çatışıyor
Prof. Ahmet Arslan: Devlet Şimdi Sünnilikle Çatışıyor PDF Yazdır E-Posta
Kullanıcı Oylama: / 3
KötüÇok iyi 
Yazar NeÅŸe Düzel - Taraf,02.06.2008   
06-12-2008

Prof. Ahmet Arslan: Devlet ÅŸimdi Sünnilikle çatışıyor

                                                                                                                                                                                                  NeÅŸe Düzel - 02.06.2008, Taraf

"Bizde devlet asla dindar olmadı. Bizim devletin dini politikadır. Zaten OrtadoÄŸu’da birinci aktör ‘din’ deÄŸil, ‘siyaset’tir. Din, siyasete yardımcıdır. Bu coÄŸrafyada din, iktidar sahibinin ideolojisini saÄŸlar.”

“Devletin sadece Sünniye hizmet vermesi, devletin o mezhebe inandığını göstermiyor. SünniliÄŸi halkı yönetmek için araç olarak kullanıyor devlet. Çevrenin iktidara gelmesiyle devlet ÅŸimdi Sünnilikle de çatışıyor.”
“Halk daha önce evinde ve mahallesinde dindarlığını sürdürüyordu. Çevrenin merkeze gelmesiyle halk mahalleden çıkıyor. Mahalledeki dindar haliyle, kamuya, okula, yargıya, Meclis’e, Çankaya’ya girmek istiyor.”

NEDEN? AHMET ARSLAN
Türkiye laiklik kavramıyla boÄŸuÅŸuyor. Bizim, adına ‘laiklik’ dediÄŸimiz bir düzen var ülkemizde ama bu hiçbir geliÅŸmiÅŸ ülkedeki laikliÄŸe benzemiyor. Üstelik, en keskin laiklik yanlıları bile Batı’daki gibi ‘gerçek’ bir laiklik söz konusu edildiÄŸinde, laikliÄŸe kuÅŸkuyla bakıyor. Bizim devletimizin ‘laik’ olduÄŸu söyleniyor ama devlet kadrolarında sadece tek dinden, tek mezhepten vatandaÅŸlar çalışabiliyor. Anadolu’da ÅŸehirler başı baÄŸlı, türbanlı kadınlarla dolu ama biz üniversiteye türbanlı kızlar girecek diye ödümüz kopuyor, hukuk darbeleri düzenliyoruz. Kısacası anlaşılması zor bir fikir ve eylem karmaÅŸası yaşıyoruz biz. Ege Üniversitesi Felsefe Bölümü BaÅŸkanı ve Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürü felsefe profesörü Ahmet Arslan’a bütün kafa karışıklığı ve sistem kargaÅŸasını sorduk. Kırk yıldır üniversitede hoca olan Prof. Ahmet Arslan’ın Ä°slam felsefesi, demokrasi, laiklik, Türk laikliÄŸi ve geleceÄŸi, Ä°slam ve insan hakları, Tanzimat, MeÅŸrutiyetler, aydınlar, müminler ve ilk çaÄŸ felsefesi üzerine yayınlanmış çok sayıda kitabı ve makalesi var.

* * *

NE?E DÜZEL: Türkiye ‘laiklik’ sorununu tartışıyor. ‘Laiklik elden gidiyor’ korkusu dile getiriliyor. Önce Türkiye’nin laikliÄŸinden baÅŸlayalım. Burası gerçekten laik bir ülke mi?

Prof. AHMET ARSLAN: Türkiye laik bir ülke ama laikliÄŸi emniyet içinde bir ülke deÄŸil. Çünkü laikliÄŸi yaratan ihtiyaçlar, teorik ve hukuki zemin, birikim yok bizde. Avrupa’da farklı dinî gruplar karşısında, devlet önceleri tarafsız davranmadı. Bir dinî grubu tutarak, onun diÄŸer dinî grubu ezmesini saÄŸladı. Bunun ardından da dinî gruplar arasında kavgalar, katliamlar yaÅŸandı. Devlet taraf tutmasının kendi toplumsal ve siyasal çıkarlarına uygun düÅŸmediÄŸini gördü ve barışı saÄŸlama yoluna gitti. Yani Avrupa, din savaÅŸları sonucunda laikliÄŸe geçti. Politik iktidarın herhangi bir dinî grubu, mezhebi tutmaması gerektiÄŸi ihtiyacıyla laiklik gerçekleÅŸti. Türkiye’de ise laiklik, dinin içinde yaÅŸanan kırılmalar, kavgalar ve farklı dinsel ihtiyaçlar sonucunda ortaya çıkmadı.

Türkiye laikliÄŸe hangi nedenle geçti peki?

Türkiye laikliÄŸe hikmet-i hükümet nedeniyle geçti. Yani devlete iliÅŸkin mantıkla ve gerekçelerle laikliÄŸe geçti. Devletin ihtiyacı sonucunda laik olundu. Zira 19. yüzyılın sonunda Avrupa, iyice zayıf düÅŸen Osmanlı’yı çeÅŸitli dinî gruplar üzerinden sıkıştırıyordu. Mesela Ruslar Osmanlı’daki Ortodokslar’ı, Fransızlar Katolikler’i koruyordu. Nitekim Avrupa’nın ‘Sen farklı dinî gruplara baskı ve ayırımcılık yapıyorsun’ diye bastırması üzerine Osmanlı Tanzimat Fermanı’nı yayınladı. Fermanda, “Benim tüm tebaam, ister Yahudi, ister Katolik, ister Ortodoks, ne olursa olsun devlete katılma, devletten pay alma bakımından aynı haklara sahiptir, hukuki bakımdan eÅŸittir” dedi. Ä°ÅŸte alın size laiklik! Laiklik Tanzimat’la baÅŸladı. Aynı mantık Cumhuriyet’e dek sürdü.

Tanzimat mantığı mı?

Lozan da, Tanzimat da aynı ÅŸeydi. Batılı ülkeler Lozan’da bize, “Osmanlı’da dinî grupların kendi hukukları ve mahkemeleri vardı. Bu kapitülasyonları devam ettirmeliyiz” dediler. Cumhuriyet’i kuranlar ne dedi peki? Onlar gene ‘hikmet-i hükümet’i düÅŸündüler. “Demek ki biz sadece mali deÄŸil adli kapitülasyonları da kaldırmalıyız. Bunun için de Batılı ülkelere yeni cumhuriyetin anayasasının ve yasalarının dini olmayacağını söylemeliyiz. Yani evlenmede, boÅŸanmada, ailede mirasta farklı dinî gruplara özel hukuklar uygulamayacağız. Biz ulus devlet kurduk demeliyiz” dediler. Gördünüz mü?

Neyi?

Laiklik bize hikmet-i hükümet nedeniyle geldi. Yoksa Aleviler’le Sünniler birbirlerine girdi, farklı dinî gruplar çatıştı diye bir ihtiyaçtan çıkmadı laiklik bizde. Biz laikliÄŸe esas olarak ulus devlet nedeniyle geçtik. Ama ÅŸunu da unutmayalım, laiklik modernleÅŸme projesinin de bir parçasıdır. Cumhuriyet’i kuranların kafalarında Ä°slamın modernleÅŸmeye engel olduÄŸu yönünde de düÅŸünceler vardı.

Laik bir ülkenin ölçüleri ve tarifi nedir?

Dinî grupların, dinlerinin özel hükümlerini anayasaya ve yasalara yansıtamadıkları ve devletin bütün dinî gruplara tarafsız davrandığı bir toplum, laik bir toplumdur.

Türkiye bu tarife ne ölçüde uyuyor? Bizde devlet dinî gruplara karşı tarafsız mı?

DeÄŸil ama tarafsız olmasına da gerek yok. Zira bizde devletin karşısında Batı’daki gibi binlerce yıldan beri oluÅŸmuÅŸ ve devlet tarafından muhatap alınabilecek dinî gruplar, dinî kurumlar, dinî temsilciler yok. Daha açık söyleyeyim. Türkiye’de kilise var mı? Alevi kilisesi, Sünni kilisesi var mı? Yok. Türkiye’de devlet hâlâ Osmanlı geleneÄŸini devam ettiriyor. Zaten Mısır’da firavunlardan bu yana, DoÄŸu’da din hiçbir zaman devletten bağımsız olmadı, ayrı bir kilise olarak teÅŸekkül etmedi. Osmanlı’da da, Cumhuriyet’te de din adamlarının devletin memurları olduÄŸu, devletin dini denetlediÄŸi bir sistem hâkim oldu.

Dini içinde barındıran ve denetleyen bir devlet laik olabilir mi?

Olamaz. Türkiye’nin Batı’daki gibi laik olabilmesi için devletin bütün dinî gruplara karşı tarafsız olması lazım. Ama Türkiye, Batı’dan farklı. Bizde iki büyük dinî grup var: Sünniler ve Aleviler. Bir de devletin dinî hizmetler veren Diyanet Ä°ÅŸleri teÅŸkilatı var. Osmanlı’da da böyleydi. ?eyhülislam vardı. ?eyhülislam hükümdardan sonra geliyordu. Çetin Altan güzel söylüyor, “üç ÅŸeyhülislamın kafası kesildi” diyor. Osmanlı’daki ?eyhülislamlık müessesesi Cumhuriyet’te Diyanet Ä°ÅŸleri BaÅŸkanlığı’na dönüÅŸtü iÅŸte.

Gelelim bizim laikliÄŸimize... Türkiye’de Müslüman Sünni olmayan bir vatandaÅŸ devlet görevlisi olabilir mi?

Üniversitede üst düzeylere gelirler ama ordu ve dışiÅŸlerine girerler mi, zannetmiyorum. Bakın... Cumhuriyet’i kurduÄŸumuzda, dini Ä°slam olmayan vatandaÅŸlarımızın sayısı bugünkünden daha çoktu. Zaman içinde toplumların nüfusu artar deÄŸil mi? Yapılan resmî ve gayriresmî baskılar sonucunda bu ülke rahatça yaÅŸanan bir ülke olmaktan çıktığı için bu insanların sayıları ya göç etmelerinden ya da kimliklerini gizlemelerinden ötürü azaldı. 6-7 Eylül olayları unuttuk mu?

Ä°nsanların kimliklerini gizledikleri, devlet kadrolarında sadece tek bir dinden ve tek bir mezhepten insanların çalıştığı bir devlet laik olabilir mi?

Ä°ÅŸte bu kadar laik olur. ?ekli olarak laik olur ama özde olamaz. Ä°nsanlar, toplum içinde de rahat deÄŸiller bizde. Toplumsal hayatta da kimliklerini kolayca ortaya koyamıyorlar. Türkiye’de laikliÄŸin tabanı, gerekçeleri, arka fonu çok güvenli deÄŸil. Türkiye’de laiklik çok kırılgan. ?erif Mardin’in dediÄŸi gibi, Cumhuriyet, ‘iyi, güzel ve doÄŸru’ hakkında zengin deÄŸerler sistemi, derinlikli ve kuÅŸatıcı bir ahlak yaratamadı ama ÅŸu da var. Cumhuriyet henüz yüz yıllık bir proje. Seküler bir hayatın, bilimin, ahlakın, hukukun, siyasetin yüz yıl içinde ortaya çıkıp geliÅŸmesi, geniÅŸlemesi, toplumun ruhunda, vicdanında, zihninde, aklında akis bulması kolay deÄŸil. Cumhuriyet sığdır ama, Cumhuriyet baÅŸarısız olacak demek deÄŸildir bu. Unutmamalı, Ä°slam bin 500 yüz yıl içinde bir ‘mahalle’ yarattı. Ayrıca bizde laiklik hep yukarıda, yani üst yapıda olan bir ÅŸey. Avrupa’da ise laiklik, tabandan gelen bir ihtiyaç.

Bizim toplumumuz niye laikliÄŸe ihtiyaç duymadı?

Niye duysun? Osmanlı’da Batı’daki gibi dinî farklılardan yüzünden 200 yıllık kanlı iç savaÅŸlar yaÅŸanmadı ki. Çünkü bizde devlet din yüzünden kan dökülmesini önleyecek imkânlara ve güce sahipti. Bizde farklı dinî gruplar arasındaki sorun, paralel topluluklar sistemiyle, Osmanlı milletler sistemiyle çözüldü.

Ahmet Altan geçen gün, “Bizim devlet Müslüman Vatikan” diye yazdı. Bu tanıma katılır mısınız?

Katılmıyorum. OrtadoÄŸu’da birinci aktör daima siyasettir. Din ise siyasete yardımcı bir faktördür. Din, iktidar sahibinin ideolojisini saÄŸlar. Osmanlı’da da, Cumhuriyet’te de, devlet bizde hiçbir zaman dindar olmadı. Bizim devletimizin dini politikadır. Güç, yönetim, iktidardır bu dinin adı. Devletin sadece Sünniler’e hizmet vermesi, onun o ÅŸeye inandığı anlamına gelmez. Politik nedenlerle de onlara hizmet verirsiniz ve kendinizi öyle tanımlayabilirsiniz. Bizim devlet din devleti deÄŸildir. Bizim dinimiz ‘devlet’ dinidir. Bizde devlet, SünniliÄŸi, iktidarı için yani yönetmek için bir araç olarak kullanıyor. Vatikan da Hıristiyanlığı kullanıyor, o da o kadar dindar deÄŸil ya...

Niye gerçek anlamda laik olamıyoruz biz?

Olamıyoruz çünkü bizim laik olmaya ihtiyacımız yok. Laik olmamızı gerektiren hayati nedenler yok. Dinî gruplar arasında çatışmalar yok. GeçmiÅŸte de yoktu. Çünkü Osmanlı farklı dinî grupların bir arada yaÅŸamalarının yolunu bulmuÅŸtu. Osmanlı’da milletler sistemi vardı. Her dinî grup imparatora sadakat ve biat etme karşılığında kendi dinine, hukukuna ve geleneklerine göre yaşıyordu. Avrupa Osmanlı gibi paralel toplumlar inÅŸa edemediÄŸi için orada dinî gruplar birbirini öldürdü. Fransa’da bir gecede 25 bin kiÅŸi öldürüldü. Ä°spanya Müslümanlar’ı tasfiye etti. Bugün Ä°spanya’da tek bir Müslüman yok ama Türkiye’de, Arap ülkelerinde epey Hıristiyan var.

Biz de farklı bir dinî grup olarak Aleviler var. Devletin kendilerine eÅŸit davranmadığını söylüyorlar. Hatta Avrupa BirliÄŸi de Kopenhag Kriterleri çerçevesinde Aleviler’e eÅŸit haklar saÄŸlanması konusunda Türkiye’yi sürekli uyarıyor.

Aleviler bunları söylüyorlar ama, Sünniler’e bu acılarını, durumlarını kabul ettirebilecek bir güce sahipler mi? Bütün mesele budur. Alevilik, Protestanlık gibi Ä°slam’ı tamamen farklı yorumlayan, kendine mahsus gelenekleri, dinî görüÅŸleri, hukuku, ahlakı olan bir mezheptir. Bakın... Türkiye’de laikliÄŸin alt yapısını AB oluÅŸturacak.

Anlamadım...

Türkiye’yi hem laik, hem demokratik hem de hukuk devleti yapacak olan AB’dir. Türkiye’de sadece laiklik deÄŸil demokrasi de çok kırılgan. Çünkü biz demokrasiyi de istemedik aslında. 1946’larda bize birileri demokrasiyi verdi ve biz onu sevdik. Çünkü çoÄŸunluk demokrasi sayesinde insan yerine konduÄŸunu, iÅŸ bulduÄŸunu gördü. Yoksa Türkiye’de ne cumhuriyetçiler, ne ulusalcılar, ne CHP, ne solcular, ne de saÄŸcılar demokrasiye inanıyor. Bu ülkede hiç kimse demokrasiye inanmıyor. Liberal demokratlar da bazen inanıyorlar, bazen inanmıyorlar.

Niye inanmıyorlar?

Demokrasinin de arkası ve temeli yok bizde... Laiklik ve demokrasi suyun üzerinde yüzen köksüz bitkiler gibi. Bizim geçmiÅŸimizde bunlar yok. Ne seküler ahlakımız ne de seküler hukukumuz var bizim. Gündelik hayatımız bunların üzerine kurulu deÄŸil. Hiçbir ÅŸeyimiz yok bizim. Bu, Cumhuriyet’in baÅŸarısızlığı deÄŸildir. Aksine, bu kadar az bir birikimle gene de yüz sene içinde bu noktaya gelmiÅŸ olmamız, hiç kimsenin gerçekten inanmadığı bir rejimi ve kültürü bu ÅŸekilde yaÅŸamamız bir mucizedir. Biz kanunları ve kurumları ithal ediyoruz, okulları deÄŸiÅŸtiriyoruz. Bütün bunları kendi içimizden gelen itirazlarla, doÄŸal dinamiklerle, kültürel, ahlaki birikimlerle yapmıyoruz. Lütfen kendi durumumuzu görelim... Bizde bu sığlık Cumhuriyet’ten önce de vardı, Cumhuriyet’ten sonra da var. Ve bu sığlık epey bir süre daha devam edecek.

Peki, Türkiye’de laikliÄŸin zedeleneceÄŸinden korkanlar neden gerçek bir laikliÄŸi savunmuyor?

Çünkü Osmanlı’da da, Cumhuriyet’te de dinle ilgili oyunun kurallarını devlet belirledi, halk da bu kuralları kabul etti. Halk devletten sadece adalet dağıtmasını istedi. Ä°ktidara ortak olmayı talep etmedi. Özgürlük de, eÅŸitlik de istemedi. Çünkü iktidar istemeyecek kadar iktidardan uzaktaydı. Özgürlük istemeyecek kadar da özgürlüÄŸün farkında deÄŸildi. Ama Demokrat Parti’yle birlikte çevre yani halk yavaÅŸ yavaÅŸ merkeze gelmeye baÅŸladı. AÅŸağıdakiler yukarıya doÄŸru çıkmaya baÅŸladı. O zamana dek devletin sadece kendilerine adil davranmasını, baba gibi olmasını isteyenler, birden bire, devletten aynı zamanda güç alabileceklerini fark ettiler. Çevrenin merkeze gelmesiyle birlikte, devletten beklenenlerin içine dinle ilgili istekler de girmeye baÅŸladı. Oysa o zamana dek dinle ilgili isteklerini, ihtiyaçlarını, kendi aralarında, kendi evlerinde ve mahallelerinde hallediyorlardı.

Diyanet Ä°ÅŸleri’nin hizmetleri yetmiyor muydu onlara?

Diyanet Ä°ÅŸleri’ni hiçbir zaman ciddiye almadılar. Müslümanlar’ın Diyanet Ä°ÅŸleri’yle bir ilgisi yok. AÅŸağıdakilerin tarikatları, cemaatleri var. Diyanet Ä°ÅŸleri, yukarıdakiler için. Yukarıdakilerin aÅŸağıdakilere cami, imam gibi hizmetleri vermesi için. Anadolu’daki halk merkeze taşındıkça, iktidara gelmeye baÅŸladıkça ÅŸunu fark etti. Bugüne kadar kendisine uygulanmış olan sistemi ve yapıyı kendi istediÄŸi yönde deÄŸiÅŸtirebileceÄŸini gördü. “Kendi yönetimimizde, bu devletin daha dindar olmasını isteyebiliriz” dedi.

Çevre, devletin daha dindar olmasını mı istiyor?

Evet. Halk o zamana kadar devleti kendisine adalet dağıtan, hizmetler veren yukarıdaki siyasi iktidar olarak düÅŸünüyordu. Siyasi iktidarda bir iddiası yoktu. Kendi evinde ve mahallesinde dindarlığını sürdürüyordu. ?imdi ise halk yavaÅŸ yavaÅŸ mahalleden çıkıyor ve kamuya girmek istiyor. “Ben mahallemdeki halimle, eÄŸitim kurumlarına, üniversiteye, yargıya, Meclis’e, Çankaya’ya girmek istiyorum” diyor. Bugün yaÅŸanan iÅŸte bu kavga. Çünkü öbürü de diyor ki, “Sen ÅŸimdiye kadar böyle bir ÅŸey istemezdin. Sana her türlü hizmeti biz verirdik. ?imdi ne oldu?”

Daha dindar bir devletin şu anki devletten farkı ne olacak sizce?

Bilmiyorum. Ama ben dindarların evinden, mahalleden çıktığı ÅŸekilde kamuda göreve gelmesini, hâkim, polis olmasını istemiyorum. Tabii ki baÅŸörtülü kızın üniversiteye girmesini istiyorum ve Meclis’te baÅŸörtülü milletvekiline hiç bir itirazım yok. Çünkü Meclis ‘kamu’ deÄŸildir. LaikliÄŸe gelince... Bu ülkede gerçek laikliÄŸi savunan birilerinin bulunduÄŸunu da sanmıyorum. Türkiye’de laiklik ihtiyacı fikri olarak var. Batı’ya benzerlik olarak var. Gerçek laiklikten korkuyorlar. Ama biz de o kadar hayal kurmayalım. Çünkü bu coÄŸrafyada din hiçbir zaman kendi başına bırakılmadı. Bizans da, Osmanlı da, Sasani de, Mısır da bırakmadı. Din kendi haline bırakılırsa ne olur bilinmiyor. Bu konuda hiç bir deney yaÅŸanmadı. Bu topraklarda laikliÄŸin geleneÄŸi yok.

Türkiye’de laiklik talebi yok mu peki?

Türkiye çok heyecan verici bir deney yaşıyor ÅŸu anda. Premodern Ä°slam dünyası içinde, bütün OrtadoÄŸu coÄŸrafyasında demokrasiyle ve laiklikle ilgili ünik bir deney bu. ?unu unutmayın. Hiç kimse Türkiye’nin geleceÄŸini bir kâhin gibi tahmin edemez. Bizim yapmaya çalıştığımız hiç denenmedi. Yüzde 99’u Müslüman olan bir ülkeye laikliÄŸi getirilmeye çalışılıyor. Bütün opsiyonlar, bütün tehlikeler ve imkânlar açık önümüzde.

Osmanlı yarı ÅŸeriatla yönetiliyordu ama devletin kapıları gayrimüslimlere açıktı. Bizim Cumhuriyet laik ama devletin kapıları gayrimüslimlere kapalı. Oradan buraya nasıl geldik?

Osmanlı’da paralel milletler vardı. Fakat o proje bitti. Biz tek bir millet yaratmaya çalıştık. Yaratırken de iÅŸte böyle yarattık. Bakın... Bu topraklarda devlet yani siyasi otorite her zaman oldu. Ama bir ulus olmadı. Bir ulusu meydana getiren ÅŸey toplumdur, kültürdür, dildir, edebiyattır, bireydir, burjuvazidir. Bizim bir ulus yaratmamız gerekti. DediÄŸim gibi bu topraklarda yukarıda devlet her zaman vardı. Mustafa ReÅŸit PaÅŸa’nın yerine Mithat PaÅŸa geçer, Mithat PaÅŸa’nın yerine Enver PaÅŸa geçer. Enver PaÅŸa’nın yerine de Atatürk geçer ya da baÅŸka bir paÅŸa geçer. Ama buranın bir de ulusu olması lazım Bir Türklük yarattık ve yaratıyoruz biz. Bir milleti yarattık biz.

Yaratabildik mi?

GereÄŸinden fazla yarattık. Topluma bir bakın. Siyasi partilere bakın. Hangisi ulusalcı deÄŸil? AKP ulusalcı deÄŸil mi? Osmanlı’da Türk tarihi diye bir tarih yoktu. Bir tarih yarattık biz. Türk dili diye bir dilimiz yoktu. Onu yarattık biz. Türk coÄŸrafyası diye bir coÄŸrafya yoktu. Onu da yarattık biz. Anadolu! Semboller ve marÅŸlar da yarattık. Biraz efsaneyle, biraz kurumlarla bir Türk milleti yarattık biz. Zaten eÄŸer bizim TürklüÄŸü yaratmakla ilgili ciddi bir problemimiz olmamış olsaydı, insanlar kendilerini rahatlıkla Türklük içine sokabilirlerdi.

Devlet sadece gayrimüslim vatandaÅŸlarına karşı kuÅŸkucu ve katı deÄŸil. Aynı katılığı Alevilere de gösteriyor. Alevi olduÄŸunu açıkça beyan eden kimse devlet görevlerinde yükselemiyor. Bunu nasıl açıklıyorsunuz?

Demek ki homojen toplum yaratma projesi içinde hâlâ onlara yer vermeye hazır deÄŸil. Çünkü bizde devlet, homojen bir ulus bilinci için tehlikeli gördüÄŸü etnik, dinî ve kültürel farklılıklara sempatiyle bakmıyor. SünniliÄŸe gelince... Devleti dinî yönde ÅŸekillendirmek istemezse, SünniliÄŸin merkeze taşınmasından, iktidarı paylaÅŸmasından devletin hiç bir ÅŸikayeti olmuyor. Ama ÅŸimdi devletin Sünnilikle de ciddi bir çatışması var. Çünkü demokrasiyle ve çevrenin merkeze taşınmasıyla birlikte halk ve din de iÅŸin içine giriyor. Bakın... Bizim devletin kendi projesine karşı çıkan herkesle, her unsurla problemi vardır. Mesela devletin Avrupa BirliÄŸi projesiyle niye kavgası var bugün? Çünkü AB, Türkiye’de devletin homojen toplum için tehlikeli gördüÄŸü farklı kimlikleri ve kültürleri tanıyor.

Türkiye’de Devlet kim?

Burada devlet, kurumların toplamıdır. DoÄŸu’nun devleti, Batı’nın devletinden farklıdır. Batı’nın devletinde sınıflar, topluluklar vardır. Bunların arasında kavgalar vardır. Devlet ve hükümet özdeÅŸtir orada. Ama bizde devlet hükümetten bağımsızdır. Bizde devlet Bizans’tan Osmanlı’ya, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e geçerken varlığını koruyan ÅŸeydir. Bizans’tan bu yana gelen kurumlar var. Ä°ÅŸte devlet odur.

Sadece din konusunda deÄŸil ırk konusunda da çok kapalı bir devletimiz var. “Ben Kürdüm” diyen birini de içine almıyor. Böylesine, Türk-Müslüman-Sünni bir devlet yapısını nasıl tarif etmeliyiz?

Ulus devlet bu. Ä°ngiltere ve Amerika’daki de ulus devlet ama böyle bir ulus devlet deÄŸil. Bizimki genç, militan, agresif bir ulus devlet. ModernleÅŸmek çok zor bir ÅŸey. Çünkü modernleÅŸmek birey olmak demektir. Seküler ahlak sahibi olmak demektir. Batı’nın sekülarizminin arkasında bütün bir Yunan felsefesi ve geleneÄŸi var. Batı dinsel, kültürel ve ahlaki hoÅŸgörüsü geliÅŸmiÅŸ çoÄŸulcu bir toplum. Biz çoÄŸulcu bir toplum deÄŸiliz. Biz eÄŸer modernleÅŸirsek çoÄŸulcu bir toplum olacağız.

ModernleÅŸiyor muyuz peki?

SanayileÅŸmeyle ve ÅŸehirleÅŸmeyle biz de yavaÅŸ yavaÅŸ modernleÅŸiyoruz. Ayrıca ÅŸansımız da var. Çünkü dünya bize yardımcı oluyor. AB gibi dışsal faktörler modernleÅŸmemizde çok etkili oluyor. EÄŸer AB ile iliÅŸkiler daha organik hale gelirse, Avrupa mahkemelerinin kuralları ve ilkeleri hayatımıza yansırsa ve fert başına milli gelir de 15-20 bin dolar olursa bizde de modernleÅŸme olabilir. Yalnız ÅŸu da var. EÄŸitim, ÅŸehirleÅŸme ve demokratikleÅŸme sayesinde insanlar ortaya çıktıklarında, Ä°slam’ın kamusal alanı etkisi altına alma gücü ve arzusu gösterip göstermeyeceÄŸinden emin olamayız. Demokrasi geliÅŸtikçe Ä°slam kamusal alanda daha çok yer almak isteyebilir. Ä°slamın geliÅŸmesi demokratik bir hayatı imkânsız hale getirebilir.

Demokratik yollardan hayata, siyasete ve yönetime katılan Ä°slam demokrasiyi yok edebilir mi?

Edebilir. Bakın... Türkiye’de kimse demokrasiye inanmıyor. Batı’nın tarihinde demokrasi laikliÄŸi yaratmadı. Laiklik demokrasiyi yarattı. Laiklik, deneysel ve tarihsel olarak demokrasiden öncedir. Bizde demokrasinin kendisi laiklikle ilgili ne tür sonuçlar yaratacak derseniz, onu bilemem. Çünkü demokrasimiz de topal ve kırılgan bizim. Ama ÅŸu var. EÄŸer Türkiye AB üyesi olursa, o zaman laiklik hiçbir ÅŸekilde tehlike altına girmez. Demokrasinin güvencesi AB üyeliÄŸidir. Demokrasi ve laiklik birada ancak AB üyesi bir Türkiye’de olur. Türkiye ancak o zaman hem demokratik hem laik olabilir.

Peki, yasakçı bir laiklik olur mu?

EÄŸer dinî gruplar politikaya girerek anayasayı kendi temel deÄŸerleri açısından deÄŸiÅŸtirmek istiyorlarsa, her türlü hukuk devleti ve demokrasi yasakçı olur.

Çevre merkeze geldi ve AKP çevrenin temsilcisi olarak ikinci dönem iktidar oldu. AKP, çevrenin deÄŸerlerini hukuk sistemini deÄŸiÅŸtirerek hayata geçirmek istiyor. AKP’nin laiklik karşıtı bir giriÅŸimi var mı ÅŸu ana kadar?

Yok. Ama ben elimi ateÅŸe de sokmam. Onların kahramanca bir müdafii olarak “AKP’nin geleceÄŸinde kesinlikle dindar bir devlet kurma fikri yoktur” demem. Kurabilir de... ?u an yaptıklarıyla kurmuyor ama... Bakın... Avrupa’da bu tehlike yok. Çünkü kurumların arkasında büyük bir gelenek, kültürel birikim var. Bizim beÅŸeri hayatımız ve cumhuriyetimiz ise çok sığ. Biz sadece kurumlarla bu iÅŸi götürmeye çalışıyoruz.

“AB üyesi olmayan bir Türkiye’de eÄŸer Batı tipi bir demokrasi olursa laiklik tehlikeye girer” diyorsunuz. Siz liberal demokrat kimliÄŸinizle tanınan birisiniz. Bu görüÅŸünüzü liberallikle, demokratlıkla çeliÅŸkili bulmuyor musunuz?

Ben gene liberalim, demokratım. Bana, “Hocam demokrasi mi laiklik mi” diye sorarsanız, “Hem demokrasi hem laiklik. Ä°kisi birden” derim. Ä°deal bir dünyada özgürlükten daha deÄŸerli bir ÅŸey yoktur ve özgürlüÄŸün sonuna kadar kullanılması insan hayatının temel ereÄŸidir. Ama sizin sorduÄŸunuz sorulara verdiÄŸim cevaplar, benim bir tarihçi, bir sosyal bilimci olmamdan ve bu konuyla ilgili bilgilerimin bana gösterdiÄŸi ve söylettiÄŸi olgusal konuÅŸma ihtiyacından kaynaklanıyor. “Hocam bir politikacı olsaydınız, sorumlu olsaydınız, ne yapardınız” diye sorduÄŸunuzda, “Diyanet Ä°ÅŸleri BaÅŸkanlığı’nı kaldırın” demem.

Niye demezsiniz?

Çünkü arkada hiçbir gelenek yok. Cemaatler böyle bir deneyime sahip deÄŸiller. Cemaatler, camiler birbirlerine girerler. Camiler tarikatlar arasında savaÅŸ alanı olur. Kimini ÅŸu kimini bu tarikat alır. Diyanet, devletten biraz daha bağımsız kılınmalı ama tamamen deÄŸil. Bu toplum imam, cenaze namazını kıldırma gibi resmî hizmetleri Diyanet’ten alıyor, duygusal, psikolojik, ahlaki, kültürel, dinsel ihtiyaçlarını ise eÄŸer bir tarikata, cemaate aitse ondan alıyor.

Gerçekten Batı tarzı laikliÄŸin kurallarına uysak ÅŸeriat düzeni mi gelir? BaÅŸka ülkelerde laiklik sadece laiklik anlamına gelirken, bizde laiklik ÅŸeriata kapı açmak anlamına geliyor. Bu çeliÅŸkili durum zihnimize nasıl yerleÅŸti?

Ben, Türkiye’ye ÅŸeriatın gelebileceÄŸini hiç düÅŸünmüyorum. Türkiye’de kimse medeni hukuktan ÅŸikâyet etmiyor. Ama ÅŸu var. ?erif Mardin’in sözünü ettiÄŸi mahalle baskısı, toplumsal baskı gelir. Sığ, baskıcı bir muhafazakârlık gelir. Çünkü bizim baÅŸkasına baskı yapmayan bir dünyamız yok. Biz herkesi kendimize benzetmeye çalışıyoruz. BaÅŸkalarına kendi deÄŸerlerimizi ve dünya görüÅŸümüzü dayatmadığımız zaman rahatsız oluyoruz biz. Gücü eline geçiren herkes bunu yapmaya çalışı bu coÄŸrafyada. Üç kutsalımız var bizim.

Kutsallarımız nedir bizim?

Tanrı, devlet ve baba. Bunlar baskıcı, kolektivist bir toplum idealini beslemek için iÅŸbirliÄŸi yaparlar. En modern görünen grupların karar almasında bile, farklı düÅŸündüÄŸünü söyleyenler yaÅŸama ÅŸansı bulamazlar. Dinî cemaatler de, laik cemaatler de böyledir. Çünkü burası Türkiye’dir. Batı’nın ise seküler bir toplumu vardır.

Seküler toplum nedir?

Batı’da birbirinden farklı, çok çeÅŸitli felsefi kanaatler vardır. 19. yüzyılı düÅŸünün. Ä°ÅŸçiler, sosyalistler, komünistler, liberaller, Adam Smith’ler, Kantlar, Comte’lar var. Ayrı dünyalar bunlar. Bizde ise hiç kimse yok. Bir tarafta Ä°slamcılar var. Ä°slamcılar’ın karşısında da modernistler var. Ama bu modernistler de ayrı bir ahlak, toplumsal grup ve gelenekten gelmiyorlar. Onlar da hikmeti hükümetten geliyorlar. Yani devleti, cumhuriyeti kuranlar bunlar. Osmanlı’da ve Cumhuriyet’te felsefe yoktur. Mahalle de yüksek bir dindarlığı temsil etmiyor zaten. Ä°mam bir kanaat önderi midir ki?

Yüksek dindarlığı kim temsil ediyor?

Hiç kimse... YaÅŸanan Ä°slam köylü Ä°slamdır, kasaba Ä°slamıdır. YaÅŸanan cumhuriyet de köylü cumhuriyetidir. Gerçek bu. Sığlık bu yüzden. Burası köylü toplumu hâlâ. Cumhuriyet ÅŸehirli cumhuriyeti, Ä°slam da ÅŸehirli Ä°slamı haline gelince, burası modern bir toplum olacak. Çünkü bizde her ÅŸey dindir. Ä°slam’ın dışında bir kültürümüz, ahlakımız hukukumuz felsefemiz olmamış bizim.

“Osmanlı yarı ÅŸeriat ve yarı laikti” dediniz. EÄŸer Osmanlı ÅŸeriat devleti deÄŸil idiyse, ÅŸeriat korkusunun kökeninde ne yatıyor bu ülkede?

Batı hayat tarzını iyi kötü, belli ölçüde yaÅŸamış olan insanların, ilkel köylü toplumundan korkmaları yatıyor. Ä°ktidarı onlarla paylaÅŸmaktan da korkuyorlar. Bakın... Batı’da para iktidar getirir, DoÄŸu’da iktidar para getirir. Ä°ktidar konumu onlara bu coÄŸrafyada binlerce yıldır toplumsal itibar ve maddi menfaat saÄŸlıyor. Bunları kaybetmekten korkuyorlar ÅŸimdi. Çünkü çevrenin merkeze gelmesiyle, bu ikisini ÅŸimdi kaybetmek üzereler. ?eriat korkusunun temelinde bu iktidar kavgası da var iÅŸte.

Türkiye’de insanların Müslümanlığı diÄŸer toplumlardan farklı yaÅŸadığı kanaati yaygındır. Bize ait bir Müslümanlık anlayışı ve yaÅŸayışı var mıdır?

Bizim Müslümanlığımız, Osmanlı’nın yönetimi tarafından belirlenen Müslümanlık olduÄŸu için siyasetle, iktidarla ilgisi olmayan, daha az tehlikeli, daha az baÄŸnaz, daha sembolik ve kültürel bir Müslümanlıktır. Mesela bizim evlerimizin genel özelliÄŸi ÅŸudur. Bir tarafta bir Kuran asılır. O Kuran’ı kimse anlamadığından zararsızdır insanlar için. Ä°nsanlar kendi dinlerini biraz da ÅŸaman ve Orta Asya gelenekleriyle daha neÅŸeli yaÅŸama imkânı elde etmiÅŸlerdir böylece. Ama ÅŸimdi Kuran’ı aÅŸağıya indirip de anlamaya baÅŸladıkları zaman, bundan ceza hukukuyla, el kol kesmeyle ilgili daha sert ÅŸeyler ortaya çıkabilir. Bu görüÅŸü dile getirenlerde belki de gizli olarak “KeÅŸke orada duvarda kalsa, biz de atadan, dededen bildiÄŸimiz ÅŸekilde Müslümanlığımızı sert olmayan bir biçimde yaÅŸamaya devam edebilsek” diye bir düÅŸünce var.

Türbana gelirsek... Neden türban ÅŸeriatın sembolü olarak algılanıyor?

Aslında üniversitede türban serbestîsi baÅŸka bir ÅŸeyin parçası olarak yorumlanıyor. Elini verirsen kolunu kurtaramazsın gibi bir niyet okuması var burada. “Bunu isteyen, dinin kamusal alana girmesini de ister” diyor. Hakikaten de ister. “Buraya geldim, okudum. Ben yargıç, hâkim, polis olmak istiyorum” der.

BaÅŸka neler talep eder?

Uçakta yanında oturan adamın yerinden kalkmasını talep eder. Hastanede erkek hastaya bakmamayı talep edebilir. Harem selamlık isteyebilir. Diyanet’in sitesinde yayınlanan fetvayı görmezlikten gelemeyiz. “Bir kadınla mahremi olmayan bir erkeÄŸin birlikte aynı odada bulunması kabul edilemez” diyor.

Türban takanlar gerçekten ÅŸeriat mı istiyor?

KiÅŸisel deneyimlerime göre türban birçok amaca hizmet ediyor. Mesela türban takanlar bizatihi kendi ailesi içinde dokunulmazlık istiyor. Babanın otoritesine daha yüksek bir otoriteyle, dinin otoritesiyle karşılık vermek istiyor. Ayrıca mahalleye de karşı çıkmak istiyor. Babadan özgürleÅŸiyor, bireyselleÅŸiyor, kimlik kazanıyor, direnme gücünü elde ediyor. Bu bir modernleÅŸme. Ama saÄŸlıklı saÄŸlıksız bilmem. Ayrıca türban takmak onu fark ettiriyor.

Laiklik Türkiye’de bir din gibi algılanıyor, diyenler var. Gerçekten laiklik bir devlet dini mi oldu burada?

Bir ölçüde evet. Ama tam olarak deÄŸil. LaikliÄŸi dogmatik bir biçimde inanan, onu bir din olarak algılayan bir kesim var.

Türkiye bir gün gerçek bir laikliÄŸe kavuÅŸabilir mi?

Çok uzun, çok zahmetli, çok dolambaçlı yollardan sonra kavuÅŸur. Çünkü Türkiye dünyanın içinde. Dünya da bir evrim ve deÄŸiÅŸim içinde. Bizim bunun dışında kalmamız ve bizim dünyayı kendimize benzetmemiz mümkün mü?

Türkiye’de ÅŸeriat tehlikesi var mı?

Uzun vadede ÅŸeriat tehlikesi yok. Kısa vadede ise var. Çünkü gündelik yaÅŸamda, kamusal hayatta dinin kurallarını empoze etmek isteyen bir tehlike var ama bu tehlike yüksek deÄŸil. Çünkü Osmanlı’da bile ÅŸeriat olmadı. Osmanlı yarı teokratik, yarı laikti. Çünkü iki tane yasa vardı. Birisi ÅŸeriat yasası, diÄŸeri hükümdarın yasası. Yani tanrının buyruÄŸuyla sultanın buyruÄŸu bir aradaydı ve sultanın buyruÄŸu çoÄŸu zaman ÅŸer’i yasanın önüne geçebilirdi. Bugün Osmanlı’da olmayan, yeni bir ÅŸey var.

Yeni ne var?

Osmanlı’da halk iktidara girmemiÅŸti. ?imdi ise çevre merkeze doÄŸru geliyor. Halk iktidar oluyor. Halk iktidar olunca, kendi dindarlığını, mahallenin dindarlığı tarihte ilk defa olarak iktidarın içine sokmak isteyebilir. Çünkü hiç kimse bulunduÄŸu yerde kalmıyor. Elli sene önce Demokrat Parti halkı iktidara kattığında halkın ondan istediÄŸi ÅŸey mevlit yayınıydı. ?u anda durum deÄŸiÅŸti. Halk daha baÅŸka ÅŸeyler isteyebilecek bir konuma geldi. Bizim eski tanıdığımız dindarlık kültürel dindarlıktı. Yani insanın kendi hayatıyla ilgili dindarlıktı. Kamusal, hukuksal, siyasal bir dindarlık deÄŸildi. Ayrıca Ä°slam dünyada ilk kez 1980’de Ä°ran’da dünyada anayasa oldu... Bunlar yeni ÅŸeyler. Türkiye’de de ne olacağını bilemem ama tehlike yüksek mi derseniz.

Yüksek mi?

Osmanlı geleneÄŸine ve Cumhuriyet tecrübesine bakıp hayır derim. Ben, Türkiye’nin burjuvazileÅŸmesini, ÅŸehirleÅŸmesini, ekonominin rasyonelleÅŸmesini, dünyayla bütünleÅŸmesini, küreselleÅŸmesini istiyorum. Çünkü küreselleÅŸme olduÄŸunda dinin kendi mantığıyla küresel ekonominin mantığı arasında çatışmalar ortaya çıkacak.

Ekonomi küreselleÅŸmesinden Ä°slam nasıl etkilenir?

O zaman cuma tatil olmaz. Pazar tatil olmaya devam eder. Turizmin, plajların, uluslararası ÅŸirketlerin mantığı faizle ilgili yasakları, dinsel mantıkları yener. Ekonominin dini, imanı yoktur. Türkiye’nin sanayileÅŸmesi, burjuvazileÅŸmesi, ticarileÅŸmesi, globalleÅŸmesi lazım. Ama bu da yetmez. Türkiye’nin ciddi olarak Kopenhag Kriterleri’ne, AB’nin çapasına ihtiyacı var.

2/3.06.2008

Yorum
Sünnilik nedir
Yazar bilal sürgeç açık 2008-12-09 12:46:43
Sünnilik, izdir metoddur. Ä°slamı uygulamaktır. En büyük sünnet, farzların uygulanmasıdır. Ä°slam’da suniliÄŸin yani sünnetin alternatifi yoktur. Her Åžia, Kur’an’a uyup onun emirlerini yerine getirince sünnete uymuÅŸ sayılır. SünniliÄŸi alternatifi kesinlikle Åžiilik deÄŸildir.  
 
Sünnet hilafet sorunu veya Sıffin savaşı ile ortaya çıkmamıştır. Ä°slam dünyasında sünnet o kadar karıştırılıyor ki nafilelere sünnet deniyor. Araplar gibi giyinmek, sakal uzatmak, üzümü çift koparıp tek tek yemek sünnet sayılıyor. Bunlar nafiledir. Sünneti uygulayan SünniliÄŸi aÅŸmak lazım demek tehlikeli bir kavramdır. Çünkü Sünnilik irsi bir topluluk deÄŸidir. Sünnilik Müslümanlığın uygulanma ÅŸeklidir. Sünnilik, AleviliÄŸe kesinlikle benzemez. Alevilik de misyon hareketi yoktur.Yani Alevilik kendi dışındakilere “Gel Alevi ol “ demez. TebliÄŸ hareketi yoktur. Belli bir ocaktan belli bir soydan geleceksin, Alevi bir anne ve babadan doÄŸacaksın sonrada Alevi olamazsın. Sünnilik öyle deÄŸidir. Her insan potansiyel bir Müslüman adayıdır. Müslüman olduktan sonra islamın emirlerini yerine getirmek zorundadır.Ä°ÅŸte burada harekette izlenecek yol sünnettir. 

Sadece kayıtlı kullanıcılar yorum yazabilirler.
Lütfen hesabınıza giriş yapınız veya kayıt olunuz.

Powered by AkoComment 2.0!

Son Güncelleme ( 08-12-2008 )
< Önceki   Sonraki >


Advertisement

Kullanıcı Girişi
Ziyaretçi Sayısı
112073469 Ziyaretçi
 
www.beyaz.net