BARINMA HAKKI Raci DURCAN
 Her canlının yeryüzünde barınma hakkı olduğunu kabul edenler ve hatta bunun için savaş verenler; insanın barınma hakkını yitirişini görmezden geliyorlar. Tarım ve hayvancılık çağında, çalışma evresine gelmiş bir insan için iş sahibi olmak bir problem teşkil etmezdi. Tersine iş çokluğunun üstesinden nüfus artışıyla gelmek düşünülürdü. O dönemin en güçlü ve zengin aileleri, en çok nüfusa sahip olanlarıydı. Küçük bir beyliği andıran topluluklarıyla ellerindeki toprağı işler, hasat zamanı karlı olarak satmanın yollarını ararlardı. Kol sayısı fazlalığından dolayı sahipsiz ormanlardaki ağaçları onlar biçebilir, taşıyabilir ve en büyük evleri yapabilirlerdi. Çünkü o zamanlar başkası için çalışabilecek ustalar ancak büyük şehirlerde bulunurdu. Herkes kendi işini yapmak
zorundaydı. Zaten işinizi yapamadığınızda (nüfus azlığı) bu; muhtaç-yoksul statüsüne indirgenmenize yeterdi. Sadece insanın değil, hayvanın dahi doğurganı gözdeydi. Evin hayvanlarının, evden bir fertmiş gibi ilgi görmesinin altında yatan şey budur. Bir köpeğin ya da bir ineğin hastalanmasıyla evin çocuğunun hastalanması aileyi aynı derecede kederlendirirdi. Çünkü bir evin varlığını devam ettirebilmesi için hepsi ayni hayati önemi taşırlardı. Bir çocuk daha doğar doğmaz hayata katılır, yürümeye başladığından itibaren haneye katkısı olurdu. Bu katkı en azından tarlada çalışarak susamış aile fertlerine su taşımak şeklinde olabilirdi. Günümüz modern yaşamında çocuk manasızdır. Bırakın haneye ufak bir katkısını, doğumundan ölümüne kadar ailesine bir sıkıntı kaynağı halindedir. Çünkü insan tabiattan koparılmış, binaların içine hapsedilmiştir. Hapishanede yaşayan mahkûmun sıkıntısıyla çocuk çevresine yarardan çok sıkıntı vermektedir. Şehirlerde en zorlu zamanlar, tatillerin başladığı dönemlerdir. Eğer zengin değil ve çocuğunuzu yaz okulu vesaire gibi aile bütçesini tırpanlayan yerlere gönderemiyorsanız, yaz boyunca onların verdiği sıkıntıyla başa çıkmak zorundasınızdır. Kırsalda doğuşundan itibaren hayata katılan ve bu yolla varlığını hissedebilen çocuk şehirde, belki ömrünün sonuna kadar böyle bir fırsat yakalayamayacaktır.
Modern yaşam, eğitim hayatını uzatmıştır. Zorunlu eğitimden geçmeden hayata katılmak, hayata başlamak neredeyse imkânsızdır. Bu bile tek başına çok yetersiz kalmaktadır. Çünkü zorunlu eğitim safhasını geçmiş biri sadece aç kalmayacak kadar para kazanabilen kişi demektir. Sonraki 10 yılını mesleğinde ilerlemek için harcamalıdır. Daha sonra insanı yutan şehre teslim olmamak için bir meskeni sahiplenmesi gerekir. Çocuklar, çocukların eğitimi ve geleceği derken modern insan kendi için soluklanacak bir dem kalmadan göçer bu dünyadan. Kapitalizm, modern insanın tüm hayatını kuşatarak ona yaşama hakkı tanımaz. En bunalımlı insanların, psikolojik rahatsızlıkların en kalabalık şehirlerde ortaya çıkması tesadüfi değildir.
Geçmişte bol olarak bulunan iş, şimdi hem yeterince bulunmamakta, hem de bulunuşu hayati önem taşımaktadır. O kadar ki, petrol zengini bazı devletler, işsizlik korkusuyla vatandaşlarının önemli bir kısmını gizli polis olarak istihdam etme zorunluluğu duyabilmektedirler. İş, hayatta kalmanızın, hayata tutunmanızın yegâne yoludur. Bol kazançlı ve itibar gören işler büyük şehirlerdedir. Onları elde edebilmek için geçmişten farklı bir yola girmeniz gerekir. Ömrünüzün başlangıçtan itibaren 30 yılını evlenmeden hayata hazırlanarak harcamak bir zorunluluktur. Bu evrede önünüze uzatılan dersleri öğreneceksinizdir. Sadece öğrenmeniz yetmez, diğerlerinden daha iyi olmak zorundasınızdır da. Bu yola girince, ne yapmakta olduğunuzu sorgulama fırsatı yakalayamadan döngünün içine katılır ve ömrünüzü sonlandırırsınız. Kazançlı bir işte çalışıyor olsanız dahi bu huzur içinde yaşayacağınız anlamına gelmez. Mekanizma öyle kurulmuştur ki; çalıştıkça ihtiyaçlarınız fazlalaşır.
Büyük şehirlerde görmeye bolca alıştığımız süpermarketlerden birinin, yeni üretilen bir deterjan firmasının raflarında yer almasının bedeli olarak yıllık 350 bin YTL gibi rakam ödemesi gerektiğini duyunca şoke oldum. Modern insan dünyada yer alışının yani orada barınıyor oluşunun bedelini an be an ödemektedir. Yeryüzünde belki en değersiz şeylerden biri olan toprak, büyük şehirlerde korkunç paralarla satılmaktadır. Küçücük toprak parçalarına yapılan devasa binalar için istenen kira bedelleri akıl almazdır. Bu bedeller insanların satın almak zorunda olduğu malların üzerine eklenerek toplumdan tahsil edilmektedir. Üç lira gibi komik bir rakama mal olduğu söylenen deterjan, bunun 5-10 katına marketlerde satışa sunulmaktadır. Aradaki fark, insanların şehirlerde yaşıyor olmasının bedelidir. Bu bedel sürekli yükselmekte, dünyayı insan için barınılamaz hale dönüştürmektedir. Ticaretin internet yoluyla yapılması sanki bu durumun önüne geçebilirmiş gibi görünüyor. Ancak internet ticaretinin hâkimleri ticareti ulusal platformdan uluslararasına çıkarmanın aracı olmaktan öte değildirler. Ülkeler bu sorunun önüne geçemezlerse ulusal ticaret internet kanalıyla tamamen gayri mili unsurların elinde geçecektir. Tekel haline gelecek bu kuruluşlar, şimdi yaptıkları yatırımın karşılığını kat be kat almaktan çekinmeyeceklerdir. İnternet ticareti geleceğin savaşıdır. Bu savaşın en önemli cephesi konumundadır. Yakınımızda rahatlıkla bulduğumuz temel ihtiyaç maddeleri, internet ticareti nedeniyle kuryeler aracılığıyla elimize ulaşmaya başlayacaktır. Önce yakınımızdaki bakkalı, sonra süpermarketi vuracak; ardından ticaret belirli ellerde tekelleşecektir.
Ekolojik dengenin önemini her fırsatta gözümüzün içine sokanlar, bir kaplumbağa için kampanyalar düzenleyenler tüm tabiatın insan için olduğu gerçeğini hatırlamak istemiyorlar. Şimdiye kadar hiç olmadık şekilde insanın en kutsal hakkı olan barınma hakkına tecavüz ediyorlar. Bu tecavüz en başta arazilerin haksız yere ve bilinçli olarak fiyatlarının yükseltilmesiyle başlıyor. Bütün insanlık gerek gerçek kira ödeyerek, gerek temel ihtiyaç maddeleri üzerine eklenmiş kira bedelleriyle barınma maliyetiyle ücretlendirilmektedir. Dünyada en bol bulunan şey toprak, kapitalizmin gözü doyma kar hırsı nedeniyle en pahalı nesneye dönüştürülmektedir. Doğan her canlının en tabii hakkı olan barınma hakkı, kapitalizm tarafından insanlığın kâbusu haline gelmiştir.
İnsanın ve her canlının en kutsal hakkı, barınma hakkını elimizden alan kapitalizmin kirli ve haksız kira ücretlendirmesine karşı çıkmanın zamanıdır. Hiçbir şey yapamıyor olsak dahi bu konuda bilinç oluşturmalıyız. Yerel idareleri uyararak insan için daha çok yerleşim alanı açmalarını temin etmeliyiz. Böylece şehirdeki kira bedelleri makul seviyeye inecektir. İnsaflı yöneticiler, köpek barınaklarına verdikleri önem kadar insanın ulaşımına çaba harcamalıdırlar. Şehirlerin çevrelerine alt yapı götürerek insanın en doğal hakkı; barınma hakkına sahip çıkabilirler. Önceden arazileri değersiz fiyattan satın alıp, sonra milletin ödediği vergilerle o yöreye yol götürüp kıymetlenmesine neden olan cin fikirli yerel yöneticilerin ne yaptıklarını bildiğimizi kendilerine göstermeliyiz.
Aslında bütün bunların çözümü, havadan ulaşımın temel ulaşım haline gelmesidir. Bunu da kapitalizmin kar hırsına yenilmemiş insaflı bir devlet yönetimin ön-ayak olması yol açabilir.
Böyle bir ülke var mı dünyada?
|
??? Yazar semazen açık 2008-08-01 00:32:39 İneği anladım çocuğu besler. yani ineği kaybetmek aslında çocuğu kaybetmek demek olabilir. Peki köpek neden bu kadar kıymetli? | Yazar girisim açık 2008-08-01 17:57:49 Belliki hiç kırsalda yaşamamışsınız. Kırsalda evler birbirine uzaktır. Bu gibi evler için bir köpekten daha iyi koruyucu, bekçi bulamazsınız. Geceleri uzaktaki tehlikeleri o sezer ve havlayarak haber verir. Gündüzleri düşmanınıza karşı sizi tehlikede görürse ilk o hamle eder. Bunun için hayatını ortaya koymaktan asla çekinmez. iyi köpekleriniz varsa çok iyi korunuyorsunuz demektir. Onun için evin temel direği gibidirler. Köpekleri öldüğünde çocuğu ölmüş gibi üzülen aileler tanıdım. Üstelik onlar şimdidinin süz köpekleri hazır yiyiciler değillerdi, hayata katkıları söz konusuydu. slm. Raci D. | Yazar Fahri açık 2008-08-01 22:05:54 Sürünüzü çoban köpekleri güder.. Canavarlardan korur.. Evinizi bekler, kümes hayvanlarınızı korur.. Çok iyi çocuk bakıcısıdırlar. Körlerin ve engellilerin biricik dostu ve yardımcısıdır. Polis köpeklerini de unutmamak lazım. Burunları en iyi cihazlardan bile üstündür.. * Savaşçı ve gezer topluluklar için at -çöl ise deve- en önemli hayvandır, sonra küçükbaş hayvanlar.. Yerleşik topluluklar için, sabana ve kağnıya koşulduğundan öküz ve sonra inek-sığır.. Her ikisi içinde, "dost köpek" olmazsa olmazdır. |
Sadece kayıtlı kullanıcılar yorum yazabilirler. Lütfen hesabınıza giriş yapınız veya kayıt olunuz. Powered by AkoComment 2.0! |