BU SITE Selami ÇEKMEG?L’in Yegenleri: Melike TANBERK ve Fatih ZEYVELI'nin beyaz.net ekibi ile birlikte M.Said ÇEKMEGIL an?sina ARMAGANIDIR!
Anasayfa
Bir Adaylık Hikayesi
Yazar Nusret ÇİÇEK
22-07-2007
Bir Adaylık Hikayesi:
MİLLETVEKİLİ ADAYI OLMAK İÇİN SADECE
ADAM OLMAK KAFİ GELMİYORMUŞ! (*)
Nusret ÇİÇEK (**)
Garnitüründe az da olsa baÅŸka maharetleriniz de olacak: Biraz sosyal demokrat, biraz eski Marksist, biraz MHP’li, biraz renksiz, biraz eli uzun, biraz tarih ve de din düÅŸmanlığı…
Meyhane kokteyli gibi her telden ve her kafadan...
Aslına bakarsanız bu konuda tam bir fikir birliÄŸi yok.Aramızda sürekli rivayetler dolaşır. Kimileri der ki, adaylık için ‘KurÅŸun Asker’ olman yeter, meclis gündeminde “kaldır” “indir” eksersizlerini iyi yapıp yapamayacağınız kadar sadakatiniz önemli.
Bu sadakat olayında çoban köpeÄŸi misali bilmem kaba olur mu?
Bir de çakı gibi çavuÅŸ jestinde “baÅŸ üstüne”.
Rütbeli görünce cepheden selâma duruÅŸumuz o yüzden, askerlik çağından itibaren alıştırmışlar bizi hem kayıtsız ÅŸartsız itaate hem de esas duruÅŸa.
Geriye kalıyor, 2 milyarı partiye bayılmak…
Bakarsınız binlerce insan milletvekili “aday adayı” olmak için Halk Ekmek kuyruÄŸu gibi sırada. O kuyrukta yaÄŸ var sanki!
Aksine, kuyruksuzunda yaÄŸ var ki bu yollarda harcanan parlar 5 yıllık milletvekili maaşına denk.Ali AÄŸa’nın çiftliÄŸinde kazın geleceÄŸi yerden tavuk esirgenmez...
Siz istediÄŸiniz kadar öz geçmiÅŸinize“yok ÅŸu kadar görevler yapıp üstün baÅŸarılar elde ettim, doktora yaptım, lisan bilirim, eserlerim, tecrübelerim, sosyal çevrem” diye yazın.
Yazarsınız da, “Yazı yazdım Hasan’a ha sana ha Hasan’a” olur.
Tövbe, hiç birisini açıp okumazlar bile, yazıldığı yerde kalır.
Ne var ki teÅŸkilat yoklaması Meclis’in anlında yazılan “Hakimiyet Kayıtsız ÅŸartsız milletindir” vecizesinden gelme ama orası sadece bir göstermelik, sen alın yazısından ziyade olana bak, uygulamada hakimiyet kayıtsız ÅŸartsız genel baÅŸkan ile sırdaÅŸlarınındır.
“Nereden biliyorsun?” diye soracak olursanız anlatayım.
Ekmek kuyruğunda Nisan Bir Şakası akşamları!
O akÅŸamlarda günlerce teÅŸkilatı gezdikten ve de “gizli oy, gizli sayımdan” geçtikten sonra sıra Genel Merkezde kurulan elekçilerde elenmeye gelir.Zannedersiniz ki sapı bir tarafa samanı bir tarafa deÄŸil, karışık, yiÄŸidin düÅŸtüÄŸü bataklıktan harmanlama kalkmak hikâyesi.
Lafı uzatmayalım. Pazar günü saat 13’da elekçilere eleklenmek için genel merkeze çaÄŸrılıyoruz, bir heyecan bir telaÅŸ. Hem feleÄŸin çemberinden geçerek aday olmak, hem de içimizdeki yabani otları eleklemek!
Günaydın.
Tam tersi olmasın mı? Yabancı otlar kalıyor da yerlileri elekleniyor.
Adamlarda kabahat yok, meÄŸerse elek öyle ayarlanmış…
Bizim heyetin baÅŸkanı Manisa Milletvekili Hüseyin Tanrıverdi.
Sendika çıkışlı olunca fena uÅŸak sayılmaz…
Yanı başında bir de türbanlı bayan, hanım kollarındanmış.
Eh o da bizden, türbanı hep savunmuyor muyuz?.. Her ne kadar o örtüyü okullarda serbest edememiÅŸsek de aday belirlerken elekçilikte masa başı süsü olarak bulundurmak fena fikir sayılmaz, görüntümüz hiç olmazsa renkli olsun!
Üçüncüsünü söylersem gülersiniz, söylemeyeceÄŸim…
DoÄŸrusu öylesi bir heyette baÅŸörtüsü bana Mısırdaki mahkemeleri hatırlattı. Kürsünün tam arka tarafında Kelime-i Åžahadet, önünde de idamla yargılanan Mücahitler…
İsterseniz bu benzetmeyi de biraz da duygusallığıma bağışlayın, ama manzara aynen öyle. Bu dünyada aslanı hep çakala boÄŸdurtmazlar mı?
13’de verilen randevu gece 22’lere kadar uzuyor.
Kolay deÄŸil, adamlar adam seçiyorlar adam!
10 saat gibi bir bekleme, 34 yıllık devlet tecrübesinden sonra çekilirse biz de çektik…
Eleklenme odasına girince, elekçi başı orijinal bir söz atıyor ortaya:
“Çok beklediniz.”
Zannettim ki üzüldüÄŸünden söylüyor, ben de safça cevap verdim:
“Biz beklemekten, sizler de çalışmaktan yoruldunuz.”
Elekçibaşı kaçırır mı?
“Bari ev telefonunuzu verseydiniz de evden çağırsaydık zahmet olmazdı!!!”
Dışarı çıkınca jeton düÅŸmesin mi? İşte o zaman kalp atışlarımın hızlandığını hissettim,anladım ki burası Mısır mahkemeleri olmasa dabu Elekçibaşı aldığı maskeli yetkiden havalanarak benimle inceden dalga geçti…
Neden maskeli?
Çünkü o kapılarda bekletilenlerin hiç birisi aday yapılmadı da ondan!
Sonra ne göreyim, Ankara 10. Noteri Mehmet Yaman, “Bizi teker teker içeri alıp sorguladıktan sonra bir de birlikte çağırıp boyumuza postumuza baktılar” demez mi?
Onun da Elekleyicisi genel baÅŸkan yardımcılarından Bülent Gedikli imiÅŸ.
Åžaşırdım, “Yahu bu adamlar Orman Muhafaza memurluÄŸu imtihanını milletvekilliÄŸi adaylığı ile karıştırmasınlar? Ya da uzman çavuÅŸ imtihanları ile!..”
Her ne ise ÅŸunu anladık; günlerce gezip dolaÅŸmanızın, elekçiler tarafından eleklenmenizin bir anlamı yok, neticede İmam bildiÄŸini okuyor, siz de amin demek düÅŸer!
(*) 16 Temmuz 2007 tarihli Vakit Gazetesinden alıntıdır
(**) E. Savcı, Hakim
Yorum
Seçim 2007 Yazar Sanih açık 2007-07-27 05:17:42Nusret bey'in Seçim 2007 sonuçlarını tahlil eden başka bir yazısını 25. 07. 2007 tarihli Vakit gazetesinden alıntılayarak aşağıda Sunuyorum:
SİYASETİN YENİDEN ŞEKİLLENMESİ
Seçim sonuçlarına partizanlık gözlüğünü çıkartıp baktığımızda görürüz ki deden kalma parti tutmak tutkuları tarih olmak üzeredir. Åžartlar yeni oluÅŸumları, yeni simaları gerektiriyor. Hele de bu seçimlerde 28 Åžubat zihniyetine karşı halkta oluÅŸan bilinç altı tepkilerin seçim sandıklarında yeniden mesafeler aldığını görüyoruz. Müslüman halkımız başörtüsü gibi dayatmaları lâik Cumhuriyet diye yutturan azınlığa bir sefer daha demokrasi dersi vermiÅŸ oldu ki anlayan anlasın… Kısadan hisse; bu seçim sonuçları ortalığı irtica virüsüne karşı “Cumhuriyete sahip çıkın” mitingleri ile uyarmaya çalışan kökten lâikçiler için bir baÅŸarı deÄŸil, aksine bir hezimettir. Halk ulusalcının lâikçiliÄŸini, cumhuriyetçiliÄŸini bilmiyor, anlamıyor, tasvip etmiyor. Toplumu boÅŸ ÅŸeylerle gerenlerin popülist politikaları bu seçimde hiç tutmadı. Gerçekçi olmak lazım. İlk defa iktidar gemisini kayalara çarptırmadan menziline kadar götüren bir siyasi çalışmaya ÅŸahit oluyoruz. Bu kadar ÅŸeytanı oyunlar, bu kadar çeteler, bu kadar eli kanlı örgütlerin karşısında seçimleri zamanında alıp zamanına kadar götürmek gerçekten kolay bir iÅŸ deÄŸildir. Zamanın zamanı tutması siyasette en büyük baÅŸarı sayılır. Bu seçim sonuçlarında bakın neler var: Görünen odur ki CHP’nin Milli Åžef düşüncesine dayanan misyonu artık tükenmiÅŸtir. CHP’den bir daha 6 mızraklı CHP çıkmayacak… Köfte, ekmek de siyasetin gerçekleri ile alakalı bir konu olmayıp amigo çalışmalarında bir süre için iÅŸe yarasa da geçicidir. O da zaten halktan aldığı cevap sonucu geçti gitti… Dersler bir deÄŸil ki… Halk Köşk’ün duruÅŸunu, Anayasa Mahkemesinin kocaman 367’sayısını “toplantı yeter sayısı” olarak görmesini, muhtıraları asla tasvip etmedi. DSP seçmeninin Ecevit’ten vasiyet aldığı Baykal karşıtı duruÅŸu bir sefer daha bariz bir ÅŸekilde sandıkta göstererek DSP oylarının CHP yerine MHP’yi tercih etmesi ilginç bir geliÅŸmedir. Hırçınlık, uzlaÅŸmasızlık Baykal’ı yedi bitirdi… … Yeni dönemde Kürtçülük ve de Türkçülük ülkenin başını aÄŸrıtacak… Kürtçülüğü GüneydoÄŸu’da bir ÅŸeriat engeli olarak sunanların bölgelerindeki oy kaybı kadar MHP’nin de Türkçülükte oy kaybı sözkonusdur. K.MaraÅŸ, Çorum, Yozgat, Kayseri, KırÅŸehir gibi ÅŸehirlerde MHP’nin eski seçmeni AK partisine kaydı. Bu demektir ki ister Kürtler olsun, ister Türkler olsun Müslüman halkımız inancı gereÄŸi ırkçılığı benimsemiyor. O zaman MHP’nin barajı aÅŸmasındaki sırrı neye göre deÄŸerlendireceÄŸiz? MHP, beklentilerin aksine elde etmiÅŸ olduÄŸu kazanımını bana göre sola borçludur. Görülüyor ki CHP’nin düştüğü yörelerde MHP yükseldi. Oysaki solun ülke genelindeki oyu % 30’lara yakın. Åžimdi ise birleÅŸik bir CHP yarım AK partisi etmiyor… Zor oyunu bozunca kozlar yer deÄŸiÅŸtirdi. Artık bu saatten sonra yeni bir CHP’leÅŸme ideolojisinin MHP de devam edeceÄŸini söylemek yanlış bir tespit olmaz. Kısacası MHP CHP’leÅŸti… Seçim çalışmalarında İlhan Selçuk gibi eski bir Marksist’tin iki oydan bir oyunu MHP’ye bağışlama kampanyası boÅŸuna deÄŸildi.Kanal Türk televizyonun da “Cumhuriyetinize sahip çıkın” mitingleri MHP’ye yaradı.Baktılar ki Baykal bu iÅŸi beceremeyecek, AK partisinin karşısına Bahçeli’yi yeni bir umut olsun diye diktiler. Onun için MHP’ye verilen beleÅŸ oylar ülkücülerden ziyade Ulusalcı kadrolara aittir. Bu saatten sonra saÄŸdaki mevcut ataerkil partilerle bir yere varılamayacağı kesin. AÄŸar, Mesut Yılmaz, Erkan Mumcu yıpranan liderler arasında… Gidiciler, yolları açık olsun… Küçüklerini saymıyoruz. Hesap ÅŸudur. Sadece başörtüsü olayından yola çıkarak muhafazakar kesimin nüfusa göre oranı %80’dır. % 46’si AK partisine oy verdiÄŸine göre geride %35’lere varan bir sayının olduÄŸunu görüyoruz. Küçümsenecek bir oran sayılmaz… Bu sayı beÅŸ aÅŸağı beÅŸ yukarı ülkücüleri de içerisine alan İslam’ı kesimindir. Yanı, AK partisinden sorgusuz sualsiz atılanlarla MHP’den ürken ülkücüler. Åžimdi bu cenahın ileride alternatif olacak ÅŸekilde bir araya gelerek yeni oluÅŸumlar çerçevesinde plan, proje üreteceklerine pek yakında ÅŸahit olacağız. Bekleyelim ve görelim. 24.7.2007 Nusret ÇİÇEK null
Hürriyet, Ahmet Hakan'dan Harika ber yaz Yazar nihat açık 2007-07-30 11:58:0127 Temmuz 2007
Ahmet HAKAN
Bekir CoÅŸkun'a mektup
ÇOK Sevgili Bekir Bey...
Ne hazin bir tecellidir ki şunca zamandır "sırt sırta yazıyor" olmamıza karşın hálá tanışamadık!
Hani bir zamanlar "apartman hayatı"na yönelik eleştirilerde sıkça kullanılan "Adamlar kapı komşusu ama birbirlerine selam bile vermiyorlar" diye bir klişe vardı ya...
Bizimki de biraz o hesap.
Neyse... Umarım en kısa zamanda tanış oluruz.
Bekir Bey...
Adınız geçtiğinde herkeste olduğu gibi bende de bir "ince saz" çağrışımı uyandırıyorsunuz.
Ben de size "kelimelerin efendisi" diyenlerdenim.
Bazen öyle yazılar yazıyorsunuz ki, "İşte insani duyarlılığın şiiri" diyerek kesip saklıyorum.
Ve fakat Bekir Bey...
Bazen de öyle yazılar yazıyorsunuz ki, o "ince saz" birden susuveriyor. "Dokunaklı şiir"in yerini irkiltici bir anlayışsızlık alıyor.
Hunharca katledilen bir sokak köpeği ya da zalim bir arabanın altında can vermiş zavallı bir kedicik için geliştirdiğiniz o takdire şayan empati duygunuzu, halkımızın büyük bir kısmı için geliştirmediğinizi görmek beni acayip şaşırtıyor.
Israrla diyorsunuz ki:
"Göbeğini kaşıyan adam."
* * *
Hemen anımsatayım:
Bu türden bir yaklaşım yeni bir şey değil Bekir Bey.
57 yıldır her seçim yenilgisinin ardından benzer nitelemeler çıkınlardan çıkartılmış.
Mesela, Çetin Altan'ın rahmetli babası, sizin "Göbeğini kaşıyan adam" dediğiniz adama "Ayak takımı" dermiş.
Mesela, Falih Rıfkı Bey'in tercihi "Kara kalabalıklar" olmuş.
Mesela, İsmet Paşa döneminin ünlü CHP'lisi Cevdet Kerim, "Hasolar, Memolar" diye aşağılamayı tercih etmiş.
Mesela, Metin Toker, "Fasafiso vatandaşlar" nitelemesinde karar kılmış.
Bence sizin gibi ince duyarlılıkların adamına hiç mi hiç yakışmayan budur.
* * *
Ayrıca Bekir Bey...
Siz de çok iyi bilirsiniz ki, "Bir çobanın oyuyla bir profesörün oyu hiç bir olur mu?" şeklindeki görüş, bu zamana kadar çok tartışılmıştır.
Ancak insanlık, bütün bu tartışmaların sonunda "eşit oy" prensibinde karar kılmıştır.
"Profesörün oyu 6 oy, doçentin oyu 5 oy, doktora çalışması yapanın oyu 4 oy, üniversite mezununun oyu 3 oy, lise mezununun oyu 2 oy sayılsın."
Madem bir çobanın umutlarının, korkularının, kendine özgü doğrularının, beklentilerinin, gelecek tasavvurunun, bir profesörünkinden daha kötü olacağı konusunda eminsiniz...
O halde adamlara "Göbeklerini kaşıyorlar" diye hakaret etmekten vazgeçip...
"Eşit oy" prensibine savaş açın.
Böylelikle çok daha tutarlı bir davranış sergilemiş olursunuz.
Aksi takdirde her seçimde yeni bir hakaret sıfatı bulmak zorunda kalacak ve benim gibi "Her şeye rağmen Bekir Coşkun okuyorum" diyenleri şaşırtacaksınız.
Hadi OÄŸuz Atay gibi bitireyim:
"Ekmek suyla undan ibarettir / Maruzatım bundan ibarettir."
Demode olan sekiz ÅŸey
BİR: Tehlikenin farkında mısınız?
İKİ: Halkın yüzde 25 oyunu alıp Meclis'in yüzde 65'ini temsil edenlerin uzlaşma araması şarttır.