M. Selami ÇEKMEGİL
Kölelik, sevimsiz, arzulanmayan, kötü, ama olağan bir olgudur!...
Kendini hür zanneden çağın robotlaşmış insanı köleliği takbih ediyor; İslam’ı da, köleliği radikal bir yolla kaldırmadığı için, kendince tenkit ediyor!.. Kapitalizmin, sahteliğin, silah ve uyuşturucu tüccarlarının, Emperyalizmin(**), adeta teknolojik kölesi haline gelmiş olan bu tenkit sahipleri haklı değiller:
Asıl konuya girmeden önce bir hususu açıklığa kavuşturmak lazım: İslam, her şekliyle radikalizmi benimsemiyor. İslam, iyiliğin, adaletin egemen olması için mücadeleyi teşvik ediyorsa da, yöntem olarak illa da kıtalı ve cidali tahrik etmiyor. Resulullah’ın tüm hayatı boyunca savaştan mümkün olduğunca kaçınan, savaşmak zorunda kaldığı zaman da her iki cepheden insan zayiat sayısını mümkün olduğunca asgari düzeyde tutan stratejisinin “Din”deki önemini göz ardı etmemek gerekir.
Mekke’nin fethinde -taarruz savaşı yaparken bile- askerlerini geceleyin Mekke civarındaki dağlara yayıp, her birine beş ateş yakmayı emretmesi; Mekke’nin sahipleri uyandığında ışıl ışıl bu ateşleri görüp her ateşin civarında dört-beş asker bulunur hesabıyla gücün cesametinden ürküp şehri teslime yanaşınca amcası kahraman Hamza‘yı savaşta öldürten Bayan Hind’i bile korumaya alması ve kesinlikle öldürülmesini yasaklaması O’nun mücadelesinde ne kadar merhametli olduğunu ne güzel sergiliyor. Bir tespite göre, Prof.Dr.M. Hamidullah, Resulullah’ın bütün savaşlarında, her iki cepheden kayıp sayısının 355 kişiyi aşmadığını işaret etmesi -bugün Moğollar gibi Bağdat’ı yakıp yıkan- medeni(!) “Vahşi Batı”ya güzel bir derstir; tabii alırlarsa.
İslam’ın bu asil yöntemine rağmen, bir hayat realitesi olan savaşın tabiatında ölmek ve öldürmek, savaşan taraflarca biri diğerini enterne etmek, esir almak, esirlerin hareketini esaret süresince kısıtlamak; savaş kabiliyetini besleyen varlıklarına el koymak gibi tedbirler de -çok kez kaçınılmaz şekilde- vardır. Ama bu tedbirlerin, insanı kendinden utandıracak boyutlara varması, Allah’ın yasaklarını ihlal cürmüdür. Tarihte bu cürmü işleyenler, en az Müslüman’lar arasından istisnaen çıkmıştır…
İşte bizim olağan görerek tolere ettiğimiz kölelik, savaş esirliğinin esaret süresince bir uzantısıdır. Yediğinizden yedirdiğiniz, temel varlık ve insanlık haklarını güvenceye aldığınız sürece de insani ve tabii bir olgudur. Bugün sömürülen emeğine rağmen sürünenleri yadırgamazken dünün zarureten işçisi olan ve temel hakları korunan kölesini neden yadırgıyacakmışız; henüz çözebilmiş değilim.
Muhtemelen köle deyince hatırımıza dünün Roma’sındaki Spartaküs’ün isyan ettiği Roma düzeninde karnı doyurularak kürek çekmekten başka hakkı olmayan, zavallı numaralı köleleri geliyor.
Bu görüş açısından bakıldığı zaman bile, dünün gemilerinde efendilerinin gemilerini belli hedeflere vardırmak için kürek çeken kölelerin, bizdeki dinazorumsu hayranlarının bile artık savunamadığı eski bir komünist düzendeki, yiyeceği ekmeği için gerekli parayı semirmiş kızıl yüzlü bürokratların makam arabalarının benzin tankını doldurmaya tahsis eden yurttaşlardan pek farklı olduğunu sanmıyorum. Ne ki, o gün kölenin sırtında hayvan derisinden, gönden yapılmış, yine köleler arasından seçilmiş gardiyanın kırbacı şaklarken, daha düne kadar o komünist rejimin halk arasından tayin ettiği “totaliter yasa” uygulayıcıların ceza kırbacı yankılanmaktaydı...
Zannımca kölelik bir sosyal olgudur. Ancak her sosyal olgu gibi onun da meşrusu gayrı meşrusu, insani olanı vahşi olanı, gaddarı merhametlisi, hayalısı ve utanmazı vardır.
Daha dün Bosna-Hersek halkına yapılan aleni mezalimi, kadınlara tecavüz eden ve doğacak çocuklarının babasız kalmasından utanmazlığı, barışı simgeleyen Birleşmiş Milletlerin o günkü genel sekreterinin sırıtkanlığıyla Bosnalı, Arabistanlı, Somalili, Cezayirli, Çeçenistanlı; Saddam’sı yöneticileri eliyle Iraklı; Rum katilleri eliyle Kıbrıslı Türk ve zavallıları ezen, tecavüz eden, kötülüğe iten zulmü dünün hangi Müslüman’ı hangi kölesine yapmıştır?..
Zavallı insanlık!.. Bir kukla gibi, nasıl kuruyorlarsa öyle düşünüyorsun. Düşüncene vurulan zincirleri kır da kendince düşün!.. Hayat senin için bu düşünce özgürlüğüyle başlar. Kölelikten kurtul, hür ol!..Sultan Murat Hüdavendigar’ın şehadetine, layık ol!.. Sultan 2. Muradın -bu sitede yer verilen- oğlu Fatih Sultan Mehmed’e yaptığı nasihate şimdi sen muhatap ol…
(*) Bkz. Çekmegil , M. S., Kendimizi Tartışmak, Timaş Yayınları, 1995, İst.
(**) Bkz. George Orwell’den Seçmeler, Bir Fil Avı, Çekmegil, M. S., Kültür Bak. Yayını, 1989, Ank.; bkz.Emperyalistik yönetimler için bir Tahlil,
Sadece kayıtlı kullanıcılar yorum yazabilirler. Lütfen hesabınıza giriş yapınız veya kayıt olunuz. Powered by AkoComment 2.0! |