BU SITE Selami ÇEKMEG?L’in Yegenleri: Melike TANBERK ve Fatih ZEYVELI'nin beyaz.net ekibi ile birlikte M.Said ÇEKMEGIL an?sina ARMAGANIDIR!
Anasayfa
Anasayfa
TÜRK EĞİTİM SEN DE BİR SOHBET
Yazar M. SELAMİ ÇEKMEGİL
12-04-2006
(AVUKAT M. SELAMİ ÇEKMEGİL'İN 13 ARALIK 2002 TARİHİNDE TÜRK EĞİTİM SEN GENEL MERKEZİNDE BİR GRUP AKADEMİSYEN VE BÜROKRATIN KATILIMYLA YAPTIĞI SOHBETLİ TOPLANTININ BANT KAYIT ÇÖZÜMÜDÜR)
Bugün için özel bir konu seçmiş değilim. Fakat şu anda birtakım empozelerle karşı karşıyayım. Bu empozelerden de şimdi haberdar oldum. Gerçi bunlar yabancı olduğum konular değil. O konularda da görüşlerimi söyleyebilirim ve karşılıklı sorularla sohbetimizi devam ettirebiliriz.Evvela, Sayın Oymak kardeşim yabancı bir ülkede bulunmuşluğumdan bahsettiler ve hatıralarımı anlatmamı istediler. Onu gerçekleştirebilirim şu anda. Yabancı ülkelerde bulundum ben. Bir tanesi İngiltere, iki buçuk sene kaldım. Orada lisan sonrası öğrenim yaptım; görgü bilgi arttırdım. Orada yabancı bir ülkede Türkiye'den gelen ve diğer orta şark ülkelerinden gelen, İslam aleminden gelen insanlarla tanıştım...
‘Sanatçı bu eserinde neyi anlatmak istiyor acaba?’
sıradan sayılabilecek seyirciyi meraklandıran bir soru bu.
Geçenlerde bir hukukçu dostumla resim sergisini geziyoruz.
Aynı soruyu O da sordu.
Ama önce Andre Maurois’ in ‘Bir Üstadın Doğuşu’ öyküsünden söz etmeliyim. Yıllar evvel okumama karşın aklımda kaldığınca özetlemek istiyorum: Üstat bir ressamdır. Doğayı muhteşem resmeder. Her bir resim oldukça titiz, dikkatli çalışmanın ürünüdür. Resim değil sanki fotoğraftır boyadığı. Tüm ayrıntılar; özenle, sabırla betimlenmiş, boyanmıştır. Ağaç tıpkı ağaçtır, yapraklar yaprak, meyveler meyve gibi. Ancak üstadın eserleri sergi salonlarında seyircilerin ilgisini fazla çekmez. Hatta son dönemlerinde üstat bütünüyle unutulmak üzeredir neredeyse.
Afaki konuları konuşmaktansa somut projeler üzerinde durmanın bizde prim yapmadığını bilmiyor değilim. Hemen başında, yazımı böyle bir ilgisizlik tehlikesini göze alarak yazdığımı belirtmeliyim.
Modern insanın tanımı yapılırken en sık değinilen özelliğidir onun yalnızlığı. Boş zamanın çokluğunun bir medeniyet seviyesi olarak görüldüğü çağımız, şimdi onun yüzünden katlanılmaz haldedir. Yapılan istatistikler, aile içi şiddet ve intiharlarda hafta sonlarında artış olduğunu göstermektedir.
Yıllarca önce Resmi Gazete’de bir kararnamede, yıllarını Türk işçi hareketine vermiş bir işçi liderinin Köşk’e danışman atandığını görünce, ne diyeyim o zamanın Cumhurbaşkanı sayın Süleyman Demirel’i alkışlamak gelmişti içimden. Çünkü bu alışılmışın dışında bir atamaydı. Başoğlu gibi işçi camiasından, ailesi mazbut, kendisi İslam’a sadık bir mücadele adamının Köşk’te danışman olarak anılmasının sergileyeceği imaj bile doğrusu bürokrasi camiamızın henüz tam hazır olduğu bir yenilik değildi. Nitekim bu bürokrasi, Cumhurbaşkanı ve Başbakan olarak itaat ettiği sayın Turgut Özal’ın vaktiyle DPT müsteşarlığındaki mütedeyyin tarafını sevimsiz karşılamış, basındaki uzantılarıyla onu, giydirdiği takunyalarla hırpalamıştı. O halde, belki de devlet kapılarını hak arayan vatandaşa açtığı için ceza olarak hayatını veren Sayın Başbakan Adnan Menderes’ten sonra, bürokrasi kapılarını Özal gibi musallilere de açan Başbakan sayın Demirel’in, Cumhurbaşkanı olarak Köşk’e böylesi vatansever ve demokrat bir işçi liderini danışman atamış bulunması, Türkiye’de bozulmalar yanında iyileştirme yolunda da merhale kat edildiğini göstermesi bakımından manidardı:
Başlığa bakınca birbirinden alakasız şeylerin bir araya gelişi gibi görünüyor değil mi?.
Zaten ilk başta ben de alaka kurmakta zorlandığımı kabul etmeliyim. Ta ki değerli bir avukat arkadaşımız, Necla hanım Türkiye’deki tüm kadın derneklerinin isim, kuruluş amacı ve irtibat adreslerinin toplandığı bir kitabı gösterene kadar. Buraya kadar yine normal görünebilir ancak, kitap Türkiye’deki İngiliz Büyükelçiliği tarafından hazırlanmış ve yay-sat tarafından dağıtıma verilerek ülkenin en ücra köşelerine ulaşması hedeflenmiş.
Geopolitical Diary: The Beginning of the End Game March 17, 2006 0300 GMT
It appears that the United States and Iran are now going to begin public talks on Iraq. The Iranian News Agency reported Thursday that Ali Larijani, secretary of Iran's Supreme National Security Council, told a closed session of the Majlis that Iran had agreed to a request by the Supreme Council for Islamic Revolution in Iraq to negotiate with Washington on Iraq. Also on Thursday, White House spokesman Scott McClellan said the United States is open to holding talks with Iran about Iraq. He emphasized that such talks must be confined to Iraq and not involve nuclear issues. Yorum yazınız (0 Yorum)
Bir müteşebbis olarak iş yapmaya koyulduğunuzda imkansızlıkların çaresizliği içerisinde kıvrandığınız oldu mu? Adeta tuttuğunuz her dalın kuruduğunu hissettiniz mi? Bir iş kurarken gerekli olan şeylerden bir tanesini bile (mesela nitelikli iş gücü ya da finansman gibi) yerine getirmede karşılaştığınız zorluklarla afalladınız mı? Eğer değilse siz de, insanların liderlere niçin bu kadar bağlandıklarını, onların etrafında pervane gibi döndüklerini ve onlara taparcasına bağlanmalarını anlayamazsınız. Memurluktan gelme, ömrü hayatında bir iş kurma ve geliştirme endişesi taşımamış günümüz insanı oturduğu yerden lidere ve krala bağlılığı ayıp sayıyor, küçümsüyor. Krallarını yücelttikleri ve ona minnet hisleriyle bağlandıkları için aşağı ve geri görüyor. Bunu insanların dini endişelerle yaptığını sanıyor. Hatta liderlerini tanrılaştırdıklarını düşünüyor. Yani bu insanlar o kadar aptaldır ki; ölümlü olduğunu gördükleri, insani zaaflarıyla hayatını süren liderlerine uluhiyet iddia edeceklerdir. Kendini insanlık tarihi içinde en ileri nesil olarak kabul eden yüzyılımızın insanı bunu böyle anlarken yanıldığını fark etmiyor. İnsan düşüncesinin zirvesinde olduğuna inanmanın güvenciyle falso veriyor..
Former U.S. President Jimmy Carter led The Carter Center/National Democratic Institute observation of the Palestinian elections in January.
For more than a quarter century, Israeli policy has been in conflict with that of the United States and the international community. Israel’s occupation of Palestine has obstructed a comprehensive peace agreement in the Holy Land, regardless of whether Palestinians had no formalized government, one headed by Yasir Arafat or Mahmoud Abbas, or with Abbas as president and Hamas controlling the parliament and cabinet.